Uzun bir aradan sonra sevimli çiftimize bölüm yazabildim, içime sinmedi ama bu kadar yazabildiğime şükrettim. :)
İyi okumalar! :)
İnsan en kötü hissettiği zamanlarda bile çok daha kötüsünün olabileceğini öğreniyordu. Ve tabi daha fazla mutlu olamayacağını düşündüğü anlarda da mutluğunun çok farklı, çok daha güzel halleriyle tanışabiliyordu.
Ben de o durumdaydım. Hamile olduğumu öğrendiğim, daha doğrusu emin olduğum o anda Erdem'le gözyaşları içinde birbirimize bakıp bebeğimizin kalp seslerini dinlerken mutluluğun çok farklı bir şekliyle tanışmıştım. Anne olmanın, aile olmanın mutluluğu ile... Erdem'le olan ilişkimiz, evliliğimiz bana hep güzel sonuçlar getirmişti ama bu... Bundan daha güzeli olabileceğini düşünemiyordu insan.
Doktorun yanından çıktıktan sonra dakikalarca birbirimize sarılmış halde kaldık. Konuşamadık, sadece kollarımız birbirine dolanmış şekildeyken sessizce o anın huzurunu sindirdik. Aklımızdan aynı düşüncelerin geçtiğini biliyordum. Tedirginlik, mutluluk, heyecan... Onlarca duyguyla sarmalanmıştık. Hiçbir kelime bu duyguları ifade etmeye yetmeyeceği için konuşmayı denemiyorduk bile.
"Narin..." diye mırıldandı Erdem bedenini uzaklaştırırken. Yüzümü ellerinin arasına alıp gözlerime bakarken kahverengi gözlerindeki onlarca duygu beni kendine esir ediyordu. "Sanırım mutluluktan öleceğim."
"Sen bana lazımsın!" dedim şakaya vurarak. Bu tavrıma gözlerinin içine işleyen bir gülücükle yanıt verdi Erdem.
"Baba oluyorum!"
"Anne oluyorum!" Aynı anda güldük, dengemizi yitirmiş gibiydik. Tepkilerimizi düzenleyemiyorduk ama bu halimizden mutluydum. Her anımızdan mutluydum.
Bana bir kez daha sarılı saçlarımın arasına öpücükler kondurduktan sonra elimi tuttu.
İçimizde bitmeyen bir enerji vardı heyecan dalgasıyla kabaran. Eve gitmeyi düşünmedik bile. Lokantaya gittik. Erdem ailesini arama işini ertesi güne bıraktı, çünkü öğrendikleri anda onları kimse tutamayacaktı. Ben de annemi akşam haberdar edecektim.
Erdem'in lokantadan girişi, ellerini havaya kaldırıp durumu ilan edişi o kadar eğlenceliydi ki sürekli gülüyordum. Çok geçmeden kendimizi kocaman bir sarılma töreninin arasında buluvermiştik. Herkes sarılıyor, tebrik ediyor, mutluluğumuzu paylaşıyordu. Mutluluğumuz paylaştıkça çoğalıyor, çoğaldıkça kalbimize sığmaz hale geliyordu.
Kendimizi eve attığımızda bile rüyada gibiydim. Elim sürekli karnıma gidiyor, daha küçücük olan o canlıyı hissedebilecekmişim gibi geliyordu. Ama onun hareketlerini hissedebilmek için daha erkendi. O günlerin gelmesini de sabırsızlıkla bekliyordum. Her anı ayrı bir tatla yaşamak istiyordum.
Biz eve girer girmez Süt ve Cadı birbirlerini iterek kucağımıza koştuğunda onları kucakladık. Süt yüzümü yalarken Cadı da mırıldanarak yüzünü Erdem'in yüzüne sürtüyordu.
Erdem Cadı'nın başını okşayarak salona geçerken bana bakarak gülümsedi.
"Süt efendi, aileye yeni biri geliyor! Ağabey olacaksın artık."
Süt anlıyormuşçasına bana doğru havladığında başını okşadım. O da bir kere daha havladı.
"Doğru söylüyor. Minik bir bebek geliyor Süt Bey!"
Arkadaşlarımızı yere bırakıp koltuğa geçtiğimizde Erdem elini karnıma bırakıp hafifçe okşadı. Onu ve dikkatli bakışlarını izlerken ağlamakla gülmek arasında kalıyordum. Gözlerim dolarken kıkırdadım. Eli karnımda dururken bana baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ORTA ŞEKERLİ
Humor[Aşkın Tatları Serisi - 1] Bir lezzet düşünün. Biraz yaramaz, boyuyla romantikliği doğru orantıda, yaptığı birbirinden leziz yemeklerle birlikte parmaklarınızı da yiyeceğiniz bir adamı alın, bırakın içine. Yanına da bazen tutamadığı bazen de...