5- Oldukça Riskli Bir Savaş..

198 45 34
                                    

Yeni bölüm emrinize âmade :)
Beğeneceğinizi umuyorum❤
Keyifli okumalar :')

"Ya anne biz kaçak mıyız ne demek gitmeye mecburuz? Bizim Gültepe Mahallesi'nden başka gidecek bir yerimiz yok ki! Şaka mı yapıyorsunuz siz anlamadım bugün 1 Nisan falan da değil ama." dedim alaycı halime bürünerek. Şaka yapıyor olmalılardı, biliyordum çünkü..
Ben böyle evvel zaman içinde kalbur saman içinde kendi kendimi kandırmaya devam ettiğim sırada babam lafa atıldı.
"İşin ciddiyetinin farkında değilsin galiba kızım? Taşınmamız gerek diyorum son sözüm de bu" dedi.
"Mantıklı bir açıklamanız var mı baba?"dediğimde başını kaşıyarak uzun uzun düşündüğünü farkettim. Madem taşınacaktık, peki ya neden bu kadar aniydi? Neden? Anlamlandıramıyordum...

Sabri Demirel'in Anlatımıyla..

Ben bugüne dek Yağmurum'dan hiçbir şey saklamadım, saklayamadım.. Ben ilk defa kızımdan annesinin hastalığını gizledim! B-ben söyleyemezdim anlıyor musunuz? Ona göz göre göre, Annen ölüyor! Çiğdemim ölüyor! Diyemezdim. Çiğdemin beyninde, saatli bomba misali hiç umulmadık anda hayat damarını koparabilecek, bir tümör var.. Bu hastalığa ne kadar daha dayanır, bilmiyorum.. Belki şu dakika yığılıp kalsa dizlerimin üstüne.. Bir daha mücadele edemez.. Bu hastalık onu hücrelerine dek öldürüyor.. Yok etti aşık olduğum her bir zerresini, ediyor da, etmeye de devam edecek... Aslında tesadüflerle başlamıştı her şey. Ani baş dönmeleri, dengesini kontrol edememesi, şiddetli baş ağrıları gibi tüm bu illet hastalığın belirtileri, onu bu hâle getirdi.. Benim sevdiceğim, çiçeğim, eşim, Çiğdemim ölüyor!
Bu lanet hastalık vücudunu sarmadan, zaman çok geç olmadan, acilen müdahale edilmesi gerekiyor. Radyoterapiye girecek, buna ek olarak kemoterapi de görmesi gerekecek. Başına darbe almaması, öğünlerini ve ilaçlarını aksatmaması gerek. Tüm bu tedavi masraflarını karşılamam için İzmir'e dayımın yanına taşınmamız gerek.Orada dayımın atölyesine gerekirse sabahlara kadar çalışırım ne bileyim gerekirse ek iş ararım, ama ne yapar ne eder karımı yaşatırım, kızımı okuturum..Kısacası Çiğdem'in yaşaması için her şeyi yapmam gerek.. Herşeye rağmen karımı yaşatabilir miyim? Bilmiyorum. Yağmur'a annesinin hastalığını nasıl söylerim? Bilmiyorum. Olur ya ölümlü dünya, ne olacağı belli olmaz, Çiğdem'i kaybedersek hayata devam edebilir miyiz? Bilmiyorum. Kahretsin ki ben aileme sahip çıkamadım! Her yanımız darmadağınık, paramparça, kırılıyoruz her bir yana hayasızca..

Yağmur Demirel'in Anlatımıyla..

"Baba hayal aleminden çıkıp cevap verir misin artık?" dedim. Gerçekten sıkılmıştım artık. Tüm bu olanların sebebi yalnızca suratsız amcam Salih ve amcam gibi bir o kadarda aptal yengem Zeliha'nın evinde kalıyor oluşumuz değildi. Benim bilmediğim başka sebepler vardı.. Ama bu her neyse; öğrenmeyi hak ediyordum, bilmek zorundaydım...
Babam nihayet derin derin düşündüğü konudan sıyrılıp, tekrar bana döndü. "Artık neden aramayı bırak, gitmemiz gerek ve bizde bunun için gideceğiz!"dedi sinirden çatallaşmış sesiyle. Kalbimin en derininden oyulduğunu hissettmiştim ki gözlerimden akan yaşlar, beni kendime getirmeye yetmişti. Elimin tersiyle sildim utançtan kızarmış yanaklarımı. Babam ve anneme baktığımda onlar da benim gibi bir o kadar mahçup görünüyorlardı. Tek kelime etmeye dilim varmazken kapıya vurulan ani seslerle irkildim.
"Kenar mahalle gülü Çiğdem! Sizi buraya ben getirttim nankörler! Açlıktan ağzınız kokuyordu, ağzınıza iki lokma yemek koydum, başınızı sokabilecek ev verdim size! Ne ara bu kadar kendini kaptırdında bu evi kendi evin belledin! Zehir zıkkım olsun üzerinizdeki tüm emeklerim! Polis çağırtmayın adama yahu kadın! Açın çabuk şu kapıyı!" Meymeletsiz Zeliha Yengemindi bu cırtlak ses! Ve ardından yankılanan kapının tokmak sesleri.. Mahallelinin o güçlü çığlıkları.. "Çıkın artık bu evden vatan hainleri! Yazık değil mi bu kadıncağızı attınız kendi evinden barkından!" diyordu komşuların biri.. "Ayıp ayıp bizde sizi iyi insan bilirdik! Biz mahallemizde göçebe istemiyoruz. Defolun gidin kürkçü dükkânınıza!" diyordu ise kimisi...
Kapıyı babam açmıştı. Açar açmaz tüm ahali içeri dalmışlardı! Önce ayağıyla attığı tekmeyle, yerdeki kahvaltı tabağını devirdi yengem denilecek o kadın! Ardından ayağa kalkmaya çalışan annemin kolundan tuttu, bağırmaya başladı. Annemin kolunu aniden çekmesiyle dengesini kaybedip yere yığılması bir oldu! Başını yere çarpmıştı. Ben olayın şokunu atlatamadan babam benden önce davrandı. Koşarak yere eğildi ve dizlerinin üstünde annemin başını ve belini kavradı. Yine anlam veremediğim bir şey olmuştu; babam ağlıyordu! Zeliha olacak o onursuz kadın bile donakalmış babama bakıyordu! Hemen onu sertçe kapıya doğru ittim ve "istediğin oldu mu! Al evini başına çal, al bu barakanda senin olsun al! Hani sen bize hakkını haram ediyorsun ya, Allah bin türlü belanı versin! Ahım iki yakanı bırakmasın!" diye haykırdığım sırada yengemin, "Ben bilmem mi yalandan yapıyor o yalandan! Başını çarpmayla bir şey olmaz kızım merak etme anana!" dedi. Hem suçluydu hem güçlü! Cevap versem bu kavga uzayacaktı, biliyordum. Susup annemin diğer başucunda duran kolonyağını alıp boynuna, bileklerine sürdüm, koklattım belki uyanır diye; ama nafile! Babamsa kucağında annem, elinde telefon.. Ambulansı arıyordu...
Çok geçmeden ambulans geldi, annemi hemen sedyeye aldılar, şuan müşahede altında. Doktor gelmiyor bu koridordan, hemşire geçmiyor! İnsanlar çaresiz.. Hayat acımasız...
Bizim de dua edip beklemekten başka bir çaremiz yok.. Başım babamın omzunda, hep en güvende olduğum yerdeyim belki evet, ama içten içe şüphe sarıyor içimi.. Annemin geçirdiği şey, ufacık bir bayılma değildi! Hatta beyin travması bile geçirmiş olabilirdi! Peki ya nedendi? Bunun sebebi yengem miydi, yoksa başka bir şey mi..?
Doktor geliyordu bize doğru olabildiğince koşar adımlarla. Gelir gelmez önce babamın ağlamaktan kan çanağı olan gözlerine baktı.. Sonra döndü, benim korkudan boğuklaşmış sesime kulak verdi. Hiç şüphesiz, "Annem nasıl doktor bey? Mümkünse hemen şuan görebilir miyiz?" dedim. Annem beklediğimden iyiydi çünkü o güçlü bir kadındı ve herşeyden önce kahramanımdı o benim. Ve kahramanlar asla kötü olamazlardı..
Kendi hâyal dünyamdan biraz olsun uzaklaşarak doktora odaklandım tüm dikkatimi toplayarak.
"Üzgünüm, hastayı şimdi göremezsiniz. Çiğdem Hanım'ın durumu sandığımız kadar iyi değil. Basit bir bayılma sandığınız şey.. Aslında bir beyin kanamasıymış. Acilen ameliyata almamız lazım, yoksa herşey için çok geç kalabiliriz.. Sizin ameliyat için onay vermeniz ve birkaç dosya imzalamanız yeterli olacaktır. Yalnız acele edersek, hastayı kurtarmamızda o kadar kolay olacaktır. Herşeye hazırlıklı olmalısınız.. Hazırlandığımız ameliyat, oldukça riskli bir savaş.."

Sizce Çiğdem Demirel için bu bir ölüm vakti midir? Yoksa o, bu ameliyattan sıyrılıp, ailesine kavuşabilecek midir? Yorumlarınızı bekliyorum❤
Gelen yorumlarda çoğunluk olarak bölümlerin kısa olduğu hakkında eleştiriler aldığım için yeni bölümü uzattım, bu yüzden gecikti..
Beğenmişizdir umarım yeni bölümü:) Vaktinizi ayırdığınız için hepinize çok çok teşekkür ederiim😘 Seviliyorsun wattpad ailesi! (:
Daha fazlası için;
İnstagram.com/ selinnurylmzz
Twitter.com/ SlnnnnylmzzzY

Görüşmek üzere😊 çok öpüldünüzz!

EYLÜL.. #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin