7- Bir Ölüm Vefalı, Bir De Sonbahar..

164 36 44
                                    

Multimedia'da Burcu Güneş & Eflatun'dan Çıkmaz Sokaklar var..

Can Okurlarım;

Öncelikle yeni bölüm biraz gecikti, bunun için hepinizden özür diliyorum.. Bayramdı ziyaretti derken sizleri unuttum sanmayın, bir haftalık bir süreçten sonra yine yeniden burada, tam karşınızdayıım:))
Yazdığım bölümler yeterince ilgi görmüyor ve bu durum beni fazlasıyla üzüyor. Ben bu kitaba başladığım zamanda söyledim, şimdi de söylüyorum, ben büyük umutlar içerisindeyim sizlere bu satırları yazarken. Bende kitabımın tutulmasını isterim elbette. Ama her şeyden öte, manevi değeriniz çok önemli benim için. Eylül benim ilk kitabım, sizlerde ilk okurlarımsınız❤ Şu an, şu dakika bile beni okuyorsanız size çok minnettarım, hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum, buna emin olabilirsiniz. İyi ki Wattpad sayesinde yollarımız kesişti sizlerle, yeri geldi aile olduk binevi.. Kitabımı bırakırım demiyorum, ama yeterince ilgi gelmediği müddetçe yeni bölümlerde gecikecek; biliyorum. Sizden isteğim, kitabımı ilgiyle takip etmeniz ve görüşlerinizi benden esirgememeniz❤ İşte dört dörtlük olacak o zaman her şey.. (:

Toprak yağmuru sevemezdi; ona sevdalıydı sahip olduğu her şeyiyle, sahip olduğu her şeyine olunabilecek en derin halde.. Kara sevda dedikleri de bu değil miydi zaten? Körkütük aşık olabilmekti kara sevda.. Sevdiğine muhtaç olabilmekti, ölesiye sevdalı kalabilmekti.. İşte toprakta böyle ölesiye sevdalıydı yağmura.. Peki ya bu laftan anlamaz gönül, ilk görüşte sevdalanabilir miydi bir insana? Sevdalanmıştı belli ki.. Yoksa ela göz bana böyle bir şey demezdi, diyemezdi!
Aklımda tonlarca soru işaretinin pır döndüğü sırada babamın yanımıza gelişiyle altüst olmuştum. "Neyse ben artık gideyim. Hoşçakal Yağmur! Tanıştığıma memnun oldum" diyordu bir elinde duran tansiyon aletini umursamadan, diğer elini de bana uzattığı anda.. Ben leyla olmuştum zaten söylediği her bir hecesine, beni benden alan onca kelimesine...
Hiç şüphesiz elimi uzattım ve devam ederek "Bende tanıştığıma memnun oldum, her şey için teşekkürler" diyebilmiştim. Tansiyon aletini sandalyenin üstüne bırakış, tempolu adımlarla koridordan çıkış, merdivenlerden iniş ve ortadan kayboluş.. Bir ela göz masalımda sona ermişti böylece. Tamam belki ela göz yabancıydı benim için, hatta daha adını bile bilmediğim kadar yabancı, ama o bana bir kez olsun yardım elini uzatmıştı ya; kalbimdeki odası artık hazırdı bile...
Ela gözün gidişinin ardından odaya döndüm. Şuan kendimi hemen bu şoktan çıkarmam gerekiyordu. Ela göz gitmiş olabilirdi ama annem ölmüştü benim her şeyden öte, Annem!
Yatağın başucunda duran babama diktim gözlerimi. Nasıl üzülüyordu kim bilir.. Yoldaşı, sevdiceği, hayatının anlamı, karısı; Çiğdem'i ölmüştü.. Canı yanıyordu işte.. Annemin gidişiyle hiç olmuştu bu dünya, belki de yaşamak ağır geliyordu bizlere, bizim gibi çaresizlik içinde boğulanlara.. Biz onsuz ne yapardık? Nasıl yaşardı annesiz bir insan? Yokluğu dolmazdı, doldurulamazdı ki asla...
'Annem gitti ama, ben hep senin yanındayım baba' anlamını taşıyabilmek için ellerimi koyuverdim babamın omzuna. Dayanamıyordum işte babamın ağlamasına. Evet, şuan gidip o ameliyathaneyi başlarına yıkmak isterdim! Nasıl olurda o illet ölüm gelip annemi bulurdu? Nasıl olurdu!
Bilmem bilir misiniz ama Cahit Zarifoğlu'nun bir sözü vardır ki çok severim;
'Bir ölüm vefalı, bir de sonbahar..'
Ölüm; hiç kimseye ayrıcalık tanımayandı, hepimizin canını er ya da geç alacak olandı. Ve ben ölümden korkuyordum. Evet, işte bu yüzdendi hâlâ annemin gidişini kabullenememişliğim, bundandı terkedilmişliğim.. Annem bu defa gerçekten terketmişti beni.. Tıpkı babamın dediği gibiydi; annem bir melekti, şimdi de kanatlarını açıp gitmişti.. Gidiş vaktiydi.. Arkasını dönmeden gidebilmekti. Koyuncu dediyse vardı bir bildiği.. 'İşte Gidiyorum' şarkısını da adam boşa söylememişti.. Elbet vardı bir bildiği...
Babam bir o kadar güçsüz olduğunu belli etmemeye çalışsa da yorgunluğu gözlerinden okunmaya yetiyordu! Elimden tuttu babam tek kelime etmeden. Diğer eliyle de sıkıca bavulu kavradı. Ağır adımlarla, soru sorabilme fırsatı bile vermeden, çıkıverdik hastaneden. Hayatımdaki en uğursuz sayı olacaktı bu odanın numarası! Beni annemden ayırdı önce, şimdide düşünebilme yetimi alıyordu elimden! Her şeyden öte, aklımın hep bir köşesinde kazılı kalacaktı.. Numara 213... Ama belli ki iyi şeylere de vesile olmuştu bu hastane. Ela gözü çıkartmıştı karşıma, her kötü şeyden önce.. 'Elalemin çocuğuna neden bu kadar şıp diye yapışıp kaldın diyeceksiniz şimdi bana belki de..' Nasıl tarif edilir bilmem ama, gözlerinin en derininden bile duygularını yüzünüze savurabilen insanlar vardır ya, ela gözde bende öyle bir etki yarattı. Ben daha kimin yaramı deştiğini bilmeden, yaralarıma merhem olabilmeyi öğrenmiştim.. Bana koşulsuz şartsız yardım ettiği için de ela göze hayrandım, doğruları kabul etmek gerekirse. Hâlâ böyle merhametli insanlar kalmış mıydı? Nasıl olurdu da bunca kötülüğün arasında, kendini iyiliğe adayabilirdi ki bir insan? Bende tıpkı sizler gibi 'tabii ki hayır' derdim. Ta ki ela gözle tanışana dek.. Belki hayatta tek seferlik de olsa, vicdanlı insanların yaşadığını bilmek güzeldi.. Hatta tarif edilemeyecek derecede güzeldi...
Hastaneden çıktığımızda bizi arabanın içinde Nuri Amca bekliyordu. Arabaya bindik, deyim yerindeyse yol boyunca kimsenin ağzını bıçak açmadı. Konuşmaya dahi mecalimiz yoktu, belliydi işte.. Yaklaşık bir saat süren, bana bitmek bilmeyen bir ölüm gibi gelen, yolculuğumuz nihayet evin önünde son buldu. Bu barakaya artık 'Evim..' diyemem, bilirsiniz. Annemi almıştı elimden o yengem olacak kadın! Şimdi istediği yerden kovabilirdi bizi, tek bir bağırtıyı daha kaldıracak gücümüz kalmamıştı işte. Annem gitmişti ya artık, nerede olursak olalım hep yalnızdım ben.. Annem beni biyolojik olarak doğuran tek kişi değildi; yoldaşımdı, hiç olmayan kardeşimdi, arkadaşımdı.. Yeri hiç dolmayacak her şeyimdi.. Annem öldü. Annem gittiği için babam ve ben üzülmedik. Annemin gidişiyle biz mahvolduk!
Arabadan indik, ve babam daha önünü göremeyecek hâldeyken kapıyı açmaya çalışıyordu. Kolumu babamın omzuna attım, anahtarı elinden aldım, tek hamlede kapıyı açtım. Darmadağınık salonu görünce o an beliriverdi yine gözümde.. Ben böyle hâyâl alemimde tekrar tekrar yaşamaya devam ettikçe, acım hiç geçmeyecekti, aksine daha da büyüyecekti!
Saatler sonra bir şeyler söylemeye yeltendi babam. "Yağmur'um.. Sen bana Çiğdemim'in armağanısın. Eğer seninde gönlün olursa, b-ben İzmir'e dayımın yanına taşınalım diyorum."
Gitmekten başka bir çaremiz kalmış mıydı ki? Burada, amcamın baskıları altında kalamazdık, yapamazdık.. Gitmek gerekliydi ya bazen, işte şimdide doğru olan buydu. Babamı yalnız bırakamazdım, bırakmamalıydım... "Eğer mutlu olacaksak, ben gitmeye hazırım baba" dedim sesimin en hıçkırıklı tonuyla. "Bizim için en doğru olan karar bu kızım.. Haydi, sende toparlan, gitme vakti." dedi teselli vermek ister gibi.
Bulunduğum kaostan kurtularak bir çırpıda odama gittim, bez dolabımın fermuarını açtım, elime ne geldiyse doldurdum çantama.. Yaklaşık beş dakika sonra kapının önüne gittim. Babam çoktan hazırlanmış, beni de Nuri Amca'nın arabasında bekliyordu. Peki ya nasıl giderdik böyle sessizce? Annem gökyüzünde bizi izliyordu, emindim. İçi el verir miydi böyle apar topar çekip gitmemize? Daha fazla babamı bekletmek istemediğimden koşar adımlarla taksiye ilerledim. Çantamı bagaja koyduktan sonra yerime geçtim. Anlamsız bakışlarla babama baktım. Aklımda o an bir şimşek çaktı ki, istemsizce babama yönelttim sorumu. "Baba annemin cenazesi ne olacak? Onu burada b-bırakamayız değil mi?" dedim yeniden en acı halime bürünerek..
"Merak etme Yağmur'um, İzmir'e yengemin yanına gömeceğiz Çiğdemim'i de.."dedi en acınası halde...
Araba hareket etti o sert sözcüklerin ardından... Sen benim çocukluğum, küçükken daima hayalini kurduğum pamuk şekerim, bayram günlerini iple çektiğim bayramlık kıyafetim, mutlu olabilmenin sırrının gökyüzü olduğunu öğreten öğretmenim; ben annemi sana emanet ettim.. Emanetim senindir. Emanetim seninle birlikte 'ol' emrindedir.. Ben gidiyorum Gültepe.. Elveda memleketim... Hoşça kal!

Üzücü bir bölümle karşınızdayım bu defa😘 Sizlere bir mesaj bırakmak isterim ki; Sizde gurur yapmayı bir yana bırakın, sevdiklerinize doya doya doya sarılın, bırakmayın.. Daha sonra her şey için çok geç olabilir...❤

İletişim için;
İnstagram.com/ selinnurylmzz
Twitter.com/ SlnnnnylmzzzY

Hoşça kalın, dostça kalın!
Selin:)

EYLÜL.. #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin