8- Nostalji

217 32 46
                                    

Multimedia'da Çiğdem ve Sabri Demirel var.. Birde arkada almış başını gitmiş Yağmur'um var :') Sizleri onlarla başbaşa bırakıyorum şimdi de.. Beğeni ve yorum yapmayı sakınn unutmayıın❤ Keyifli Okumalar:)

Sabri Demirel'in Anlatımıyla..

Çiğdem'im şuan beni görüyor, dinliyor, hissediyor; biliyorum. Ona o kadar çok şey söylemek isterdim ki.. Keşke dur diyebilseydim, gitmesine engel olabilseydim.. Çiğdem öleli daha saatler oldu ama onu daha şimdiden o kadar çok özledim ki.. Aklımda tonlarca soru dönüp duruyor.. 'Koca bir ömür onsuz nasıl geçer? Yağmurumuz'u nasıl bir başıma büyütebilirim? O daha mezun olacaktı, aşık olacaktı, evlenecekti, torunlarımız olacaktı sonra, hatta onlarla yeniden merhaba diyecektik belki hayata... Ama sen gittin Çiğdem! Bizi bir başımıza bırakıp, ölüme boyun eğdin.. Ben seni koruyup kollayamadım... Ecel vakti geldi, seni avuçlarımın arasından alıp götürüverdi... Geri gelmeni isterim; ama sana artık gel diyemem, bilirim gelemezsin.. Hayır sevdiceğim, ağlamıyorum. Gözüme anılarımız kaçtı... Hatırlar mısın bilmem ama, Yağmur'un konuşmaya başladığı zamanı iple çekmiştik ve sürekli hangimizin adını söyleyeceğini tartışır dururduk.. O kadar eminmişiz ki söyleyeceği şeyin anne ya da baba olacağına... Küçükken de uykuyu çok severdi, bilirsin annesi. Önce utku demişti Yağmur, sonra uyku.. İtiraf etmeliyim ki, o zaman en az senin kadar bende hayâl kırıklığına uğramıştım. Hayatımda bir o günü, birde senin ölüm yıl dönümünü asla unutmam artık... Unutmayacağım bir şey de, Yağmur'dan sakladığım mektubun... Senin Yağmur için yazdığın, ama benim ona bir türlü vermeye fırsatım olmadığından bende duran emanetin...O Yağmurum'un.. Önce annesinin hasta olduğunu söyleyemedim ona, göz göre göre bu yalanıma seni de dahil ettim sonra! Evet, kızımız belki annesiyle vedalaşamadı ama ona senin ağzından dökülen bu mektubu vermeliyim.. Yağmur bunu hak ediyor... Senden sakladıklarım için özür dilerim kızım.. Beni affet Yağmur'um...

Yağmur Demirel'in Anlatımıyla..

Kulağımın dibinde zangır zangır çalan telefonla gözlerimi araladım önce, güneşin battığını fark ettim. Ardından elimde sıkı sıkıya kavradığım ayıcığıma baktım.. Nasıl korkmuştu hayvancağız kimbilir... Ben sizinle tanıştırmadım değil mi Bombo'yu? Bunamışlığıma verin artık onu unutmuş gidivermişim. Bombo benim en sevdiğim ayıcığımdır, daha doğrusu benim olan tek ayıcıktır ve onu bu yüzden pek bir çok severim içlerinde.. Hiç unutmam, ilk doğum günümde babam ayıcığımın parasını çıkartamadığı için çalıştığı handaki Oyuncakçı İlhan Amca vermiş şeker kızına. 'Eline geçince ödersin' demiş ve babamda 'Başımla beraber abim, çok sağ ol..' deyivermiş. Sonra bir baktım ki Bombo benim olmuş, ben onun.. Adını da küçükken gözlerini hep bonibona benzettiğim için, Bombo koymuştum.. İşte o gün bugündür Bombo'mu bir saniye olsun ayırmam yanımdan... Annemin kokusu var üzerinde, sinmişliği duruyor hâlâ tüylerinde... O yüzdendir ki sen benim canımsın, cananımsın, canıma can katanımsın Bombo'm..
"Yağmur? Kızım telefon çalıyor, bakmayacak mısın?" diye ürperdiğim babamın o tiz sesiyle aniden irkildim!
"Burcu Kokulumm.. Arıyor..."
'Aman tanrım ben yine hayâl alemine daldım ve telefona bakmayı unuttum!' diye önce kendi kendime sıçradıktan sonra arayanın Burcu'm olduğunu gördüğümde aynı şoku bir daha atlattım ve hâlâ ısrarla çalan telefonumu nihayet cevapladım.
"Efendim?" dedim en utangaç halime bürünerek.. 'Ben sana döneceğim, seni arayacağım' dedim, üstüne aramamam yetmezmiş gibi taşındım ve haber bile vermedim Burcum'a! Allah bilir kız ne kadar darılmıştı bana...
"Yağmur? Nerdesin? İyi misin? Neden haber vermedin kızım aklım çıktı, sen bir an olsun çıkmadın bile! Neyse sesini duydum ya, daha iyiyim şimdi." o kadar endişelenmişti ki Burcu'm benim için.. Ona haber vermem gerekirdi, annemin ölmüş olması buna engel değildi!
"Burcu'm? İyiyim canım asıl sen nasılsın? Beni merak etme yoldayım, gidiyorum. İzmir'e.. Geri dönmemek üzere..." dedim en titrek halimle.
"Ben iyiyim, seni aradım birçok kez. Sesini duyamayınca çok endişelendim Yağmur. Eve geldim, o suratsız Zeliha cadalozu karşıladı imalı bakışlarla beni. Hayriye teyzeye sordum bende, o da gittiğinizi söyledi. Yağmur ben çok üzüldüm. Şey.. Çiğdem teyzenin vefatına... Başın sağolsun." Burcum'un sesi olabildiğinden üzgün çıkıyordu, bunu fark edebiliyordum.
"İnan çimen gözüm benimde seni aramaya bir türlü fırsatım olmadı, her şey çok ani oldu.." sesim olabildiğinden tiz çıkıyordu, bundan emindim.
"B-ben ne diyeceğimi bilmiyorum gerçekten Yağmur.. Temelli mi gidiyorsunuz İzmir'e?"
"Babamın İzmir'de dayısı vardı, hatırlıyorsundur Burcu'm. Uzun zamandır amcamların baskısı altındaydık zaten, annemin vefatıda ayrılık rüzgârlarını yeniden estirdi yüreğimize.. 'Gitmek' göründü ufukta bize de sadece... Bilirsin, beni bu şehre bağlayan tek neden, ailemdi. Şimdi ne ailem kaldı geride, ne annem. Biz annemin ölümüyle eksilmedik Burcu.. Biz annemin gidişiyle mahvolduk!"
"Seni anlayamam evet Yağmur belki, bu duyguyu ancak yaşayan bilir eminim ki.. Ama sığınacak bir dal ararsan, hep bir tık ötendeyim. Kalpler bir olduktan sonra, mesafeler bize vız gelir.." Can dostumdu işte Burcu'm benim.. Çayımın şekeri, yemeğimin biberi; derdimin dermanı, olmazsa olmazımdı.. Ondan ayrı kalmak, nasıl ondan koparabilirdi ki beni? Biz gönülden bağlıydık birbirimize, her şeyden öte..
"Sağ ol, hep var ol Burcu'm.. Rabbim eksiltmesin eksikliğini üzerimden... Mesafeler de neymiş hem, her şeye rağmen öperim çimen gözlerinden sulu sulu! " sesim olabildiğinden neşeli çıkmıştı. Yani bulunduğum ortama bakılırsa, zombi olmam gerekirdi herhalde!
"Oyy nasıl da çok severmiş Burcu'sunu! Şımarsam bilemedim kız şimdiBende seni pek bir severim İzmir Güzeli! Hemde nasıl çokk!! Aa bak Yağmur bende belki bizimkileri ikna edersem Manisa'ya teyzemin yanına gelirim kız! Ordan da elbet bir şekilde görüşürüz." Burcum'un sesi öyle umut vericiydi ki..
" Söz vermek istemem çimen gözüm ama beni hiç unutma olur mu?" Unutmayacağını biliyordum ama şüpheler insanı yiyip bitiriveriyor işte.. Ne kadar 'yok' deyip elinizin tersiyle iteklerseniz itekleyin...
"Seni unutabilmek mümkün güzellik? Daima sol yanımdasın, öyle de kalacaksın. Söz veriyorumm sana bebek!" İşte tam şimdi 'True Friends!' diye haykırmak istiyoruum! Dost dediği böyle olmalıydı işte insanın. Koşulsuz şartsız, herdaim onu sevebileceğinin sözünü verirdi gerçek dost, verebilmeliydi. Tıpkı Burcu'm gibi...
"Pekalâ Burcu Hanım, sözünüze sahip çıkmanızı ve aksi takdirde bir gün size hatırlatacağımı arz ederim!" söylediğim sözlerden sonra ufakta olsa kıkırdamıştım. Yok yok! Kıkırdamak ne kelime? Basbaya gülüyordum işte!
"Resmiyete bürünmemize hiç gerek yok Yağmur Hanımcım tatlış tatlış konuşup anlaşabiliriz gibi" duyduğum sözlerin ardından kahkahayı basmıştım!
"Benimle? Tatlış tatlış konuşabilmek? Mümkün mü çimen göz sence?" kahkahalarıma hakim olup söyleyebilmiştim sonunda!
Bu defa yanıtlama gereği duymamıştı bile Burcu'm! Gülüyorduk ki doyasıya.. Gülmenin en iyi kalori yakan şey olduğuna inanırmış ya Audrey Hepburn. Onun rivayetine bakarsak, biz bu halimizle bir haftaya kalmaz yağlarımızdan eser bırakmaz, bu gidişle Adriana Lima bile olurduk! Hatta belki bu yaza kalmaz Veet reklamında bile boy gösterirdik! Tamam belki biraz abarttım ama yani saçmalama makinesi olarak Burcumla ayağınıza kadar geldik! Sizde sevin bizi gari!
Pardon ben gari mi dedim size az önce? Daha İzmir'e varmadan halis mulis Ege'li şivesine mi alışıyordum yoksa ben? Yani olamazdım herhalde, olsam bile bu kadar çabuk değildi.
Gözlerimi ovuşturdum. O kadar çok gülmüştük ki gözlerimden yaşlar akıyordu! İnsan mutluluktan ağlayabilir miydi ki? Ağlayabiliyormuş işte...
"Anneem, kuzuum, Yağmur'umm.. Yeter ki mutluluktan, sırf kahkaha yağmuruna tutulduğumuzdan ağlayalım.. Hiç acı için akmasın göz yaşların o boncuk gözlerinden Yağmur'um.. Sen hiç üzüntüden ağlama olur mu sulu gözüm? Gülmek sana o kadar çok yakışıyor ki..."
'Ela göz'.. İki kelime, altı harf, üç hece... Peki ya bu kelime beni neden iliklerimde dek etkiliyordu? Bunu bana öncelikle ela göz söylemiş olabilirdi, ama o benim için sadece bir yabancıdan ibaretti.. Bana yardım etmiş olabilirdi, bu durum illa hayatımdaki her şeyin onu hatırlatacağı anlamına gelmiyordu. Belki de ben ela gözü çok farklı tanımıştım zihnimde.. Olabildiğinden fazla abartmıştım belki de...
"Kız! Yağmuur yaşıyor musunn cevap versene kuzum?" dalmıştım yine uzaklara, çok uzaklara..
"B-burdayım Burcu'm. Dalmışım kusuruma bakma." sesim, en derin hâlde bütünlüyordu etrafı...
"Tamam canım sen biraz dinlen istersen, İzmir'e varınca haber ver bana. Merakta bırakma kuzum beni..." mesafeler dinlemeden yine beni düşünüyordu ya Burcu'm.. İşte duyguların en yücesiydi bu hissettiğim.
"Tamam Burcu'm haber veririm gidince sana. Allah'a emanet ol can dostum.. Dikkat et kendine..."
"Önce Allah'a, sonra sana emanetim tamam yavruşum? Haydi tatlış rüyalar sana, seni seviyorum!"
⚫⚫⚫
"Yağmur, kızım uyan. İzmir'e geldik!"
Omzumda hissettiğim iri çaplı babamın eli sayesinde bir çırpıda açıverdim gözlerimi. Gözlerimi araladığımda güneş doğmuştu, çoktan sabah olmuştu. Sabırsızlıktan delirdiğim yolculuğun nihayet sonuna gelmiştik. İzmir'deydik işte! İzmir'de!

Yeni bölümün ne zaman geleceği hakkında kesin bir bilgi veremem ama, bir haftayı geçmeyeceğine emin olabilirsiniz:) Sizleri seviyorum❤ Allahım'a emanetsiniz..

İnstagram.com/ selinnurylmzz
Twitter.com/ SlnnnnylmzzzY

EYLÜL.. #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin