10- Eylül Ayında 'Eylül' Okunur!

129 21 53
                                    

Sürpriiiizzz!!! :))
Can okurlarım bir bilseniz, sizleri ne çok özledim! Dayanamadım hasretinize, '1 Eylül'e özel' yeni bölümü yayınlamaya karar verdim!
Bir aylık en hızlı maratonumun, özleme en güzel bürünen ağustos böceklerimsinizz! Bu mevsim sevenlerin mevsimi, sevginin kıymetini bilenlerin en yüce müjdecisi!

🌸 Eylül'üm.. Sen benim düş mavisi sevdam, en hoş ezgisin kulaklarımda yankılanan.. Seninle var olduktan sonra; gelelim bir araya, 'sevmek nedir?' görsün iki cihan! 🌸

Babamın ürkek sesiyle içime kuşku dolu bir his yerleşivermişti, ta ki Ayperi babaanne mutfağa gelerek "Ee hadi kahveler nerde kaldı? Gelsenize bizde sizleri bekliyoruz içeride." diyene kadar..
'Yağmur'um, kızım be-ben çok üz..'
Ayperi babaanne durdurak bilmeden yine babamın lafını böldü, kaldığı yerden tantana yapmaya devam etti. Yahu gitsene kadın, geliyoruz işte salona! Tutturdu kahve de kahve!
"Aaa haydi gelin artık ama! Hangi havayolunda uçuyorsunuz bilmiyorum çocuklar ama, sayenizde kahveler buz gibi oldu. Ben kahveleri aldım, sizde düşün peşime. Bir sorun yok değil mi Sabri oğlum?"
"I-ıı y-yok bir şey yenge, tamam sen salona git. Bizde geliyoruz Yağmurla." Babamın söylediği sözler karşısında Ayperi babaanne memnun olmamış olacak ki, pek bir homurdanarak salona ilerledi. Babam ve Ayperi babaannenin aralarında bu konuşmanın geçmesi bile beni bu kaustan çıkartmaya yetmişti. Öyle ki, babamın verdiği mektubu bile hâlâ okumamıştım. O mektubun içinde ne yazıyordu sahi?
Ayperi babaannemin elindeki tepsiyle birlikte salona ilerlemesinden sonra, babamın da koşar adımlarla yanımdan ayrılması bir oldu. Bir elime tutuşturulan zarfa baktım, bir de tir tir titreyen ellerime.. Okuduktan sonra yine üzülmekten, bininci kez pişman olmaktan ve şu göğüs kafesimi ölesiye zorlayan özlemden öyle korkuyorum ki.. Neden annemin ölümünden sonra onca saatler geçmesine rağmen; babam halinden gayet memnun görünüp, hatta bir o kadar da sessizliğe bürünüp, şimdi çatkapı tutuşturuverdi bu mektubu elime? Anlamıyorum!
"Yağmurr! Kızım gelirken peçete de getir." Ayperi babaanne gerçekten bugün susmak bilmemişti. Sürekli lafın arasına giriyor, aklımdaki bütün düşünceleri kovmaya yetiyordu. Bu gidişle, Ayperi babaaanneyle değil bir ömür; bir gün geçirmek bile ölümdü!
Hemen aklımdaki düşünceleri kovdum ve mektubu iyice buruşturup, tabii ne kadar küçük olduysa, pantolonumun arka cebine sıkıştırdım. Üzerine giydiğim uzunca siyah tişörtümü de, pantolonumun üzerine bıraktıktan sonra nihayet mektubu ortadan kaldırabilmiştim. Yani en azından pantolonuma bakıldığında gözükmeyecek derecedeydi.
Şimdi yapmam gereken bir diğer şey, peçetelerin yerini aramaktı. Çekmecelerden birinci olanı açtığımda, kaşık ve çatallar gözüme ilişti. Daha doğrusu bıçaklar- kahvaltı bıçakları, yemek bıçakları, meyve bıçakları ve kalın kasap bıçakları tarzında olanlar- çatallar, kaşıklar- çay kaşıkları, tatlı kaşıkları-soyacak ve daha bir çok gereksiz mutfak malzemesi demeliydim.. İkinci çekmeceye açtığımda sonunda peçeteleri bulabilmiştim. Peçetelerini koydukları peçetelikleri bile dantelli, süslü püslüydü! Kesinlikle bir gün Cengiz Abazoğlu'nu eve çağırıp, bu kadını moda ikonu ilan etmeliydik!
Aldığım peçetelerden sonra çekmeceyi kapattım ve mutfaktan nihayet ayrıldım. Yatak ve misafir odalarını geçtikten hemen sonra, koridorun sonundaki odaya, salona ilerledim.
"Adnan bak bu çocuklarda bugün bir hâller var yakında çıkacak kokusu, demedi demeyin valla!" İşte Ayperi babaanneden beklenen cevap geldi!
"Bir sorun yok değil mi oğlum? Ayperi sende çocukları sorguya çekmeyi bırak, mühim bir şey olduğunda bize de anlatırlar canım, değil mi?"
" Mühim bir şey yok. Gerçekten.. Dayı size ayıp olmazsa, izninizle ben biraz dinlensem iyi olacak."
"Tabii, oğlum burası senin evin. İzin almana gerek yok, Ayperi zaten gelmeden yataklarınızı hazırlamıştı. Bir ihtiyacın olduğunda söyle, haberimiz olsun.."
"Tamam dayı. Benim sizlerle konuşmak istediğim bir konu daha olacak bu arada."
"Bak Adnan! Ben demiştim bunlarda bir bakla var diye!" Lafa atlamak konusunda sazanlara dahi meydan okuyacak tek kadındı Ayperi babaanne!
"Ayperi, şu konuyu kapatır mısın artık hayatım? Elbette oğul, seni dinliyoruz."
Babamın ne söyleyeceğini bende hayretle merak etmiştim doğrusu. Acaba mektuptan mı bahsedecekti? Öyle olsa, neden mutfakta Ayperi babaanneye yalan söylemişti ki? Kahretsin, yine kafamı allak bullak eden bir soru daha!
"Adnan dayı sende biliyorsun ki, bu aniden İzmir'e taşınmamız tüm düzenimizi altüst etti. Şayet Çiğdem'im ölmeseydi de, daha fazla ağabeyimin barakasında sığıntı gibi kalamazdık. Dedikoduları, bedduaları, evlerinde kalıyoruz diye ettikleri kavgaları, başımıza kalkışlarını Allah bilir. Neyse sadâde gelecek olursak; ben Çiğdem'i, Perihan yengemin kabrine gömelim diyorum. Tabii senin de iznin olursa dayı?"
Canım annem benim.. Ben ne ara unuttum böyle seni! Daha ölümünün üstüne günler bile olmamıştı ki..
Hep kulaklarımı çınlatan bir metin vardır, bir kitapta okumuştum sahi;

EYLÜL.. #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin