2- Aile olabilmek..

238 54 60
                                    

Merhabalar canlarığğıımm :D

Annemin sesini duyar gibiyim."Yağmur! Sabri! Hadi kalkın kahvaltı hazır." Yine naz yapıp şımarık kız çocuğu gibi kahvaltımı yatakta yapmak isteyebilirdim. Ama bunu yapabilmek için ya sosyete dizisinde oynuyor ya da bahçemizi çevreleyen havuzlu villada yaşıyor olmalıydım. Tamam kabul ediyorum biraz fazla abarttım yine, şansımı zorlamak istemiyorum. Tek hamlede koltuktan fırladığımda belimin tutulduğunu hissettim. Teyzemin kızı İpek'in lüks yatağı, ona daha konforlu yatak alınacağı için, bana verilmişti. İki sene önce eski bahçeli evimize de icra müdürlüğünden gelen ani bir ihbarla eve haciz konulmuştu. Sokakta kalacak halimiz olmadığı için mıymıntı amcamın barakasına taşınmak zorunda kalmıştık. İşte hâlâ bugünde babamın başını öne eğdiren, annemin bir yanını buruk bırakan neden; burada, bu gecekonduda "sığıntı" gibi yaşamamızdı. Durumumuzun bu denli kötü olduğunu, gidecek hiçbir yerimizin olmadığını bilmesine rağmen bugünde bizi burdan çıkartmaya çalışan; memurlar değildi, amcamdı! Burası, eski evimiz kadar geniş olmadığı için çoğu eşyamızı, yatağımda dahil, duvarlarında dahi huzur bulduğum evde bıraktık. Hep bir yanım eksik işte bu yüzden..
Annem beni çağırmıştı değil mi? Ama nedense ses seda kesilmişti. Anlaşılan oydu ki, kimsenin ağzına bir lokma dahi koymaya gücü kalmamıştı. Gerçekler bizi oldukça doyurmuştu, hatta hazmetmemiz bile oldukça zaman alıyordu.. Olduğum yerden koşar adımlarla mutfağa ilerlediğimde bir an olsun durdum.. Adım atacaktım.. Gücüm yetmedi.. Bu düzen, kainât ,evren her ne derseniz durmuş gibiydi.. Annem ağlıyordu! Hemde defalarca süzülüyordu gözünden yaşlar, hiç susmuyordu amansız hıçkırıklar.. Hani filmlerin kahramanı, çocukların ilk aşkı olur ya, annemde benim ilk ve tek kahramanımdı. Kahramanlar ağlamazdı, ağlayamazdı.. Belki annem sürekli ağlıyordu haberim olmasa bile, ama bu defa saklamıyordu üzüntüsünü benden.. Nedenini anlamamıştım ama tükenmişti annem, tükeniyordu, tükenecekti.. Gittim, oturduğu sandalyeye çömeldim. Tek kelime etmeden sımsıkı sarıldı bana.. Hiç tereddüt etmeden açıverdim kollarımı ona.. Benim annem melekti.. Kanatlarını daha çocuk yaşında anne babasını ondan alarak kırmışlardı.. Sonra karşısına Çırak Sabri'yi çıkardı Halik.. Onu gördüğü an vurulmuştu annem.. İşte, sevda bu demekti. Ne olduğunu anlamadan birdenbire olandı kara sevda.. Sabri ve Çiğdem'in aşkının filiziydim ben.. Biz, aile olmak için yaratılmışız. Birbirimize her daim derman olabilmek için, yaralarımızı sarıp sarmalayabilmek için "biz" olabilmiştik..Çünkü "aile olabilmek" bunu gerektiriyordu ve biz olabilmeyi fazlasıyla hak etmiştik..
Anlamıyordum, neydi annemi bu denli üzen? Babam vardı, ben vardım yanında, biz bir aileydik ve aramızda gizli saklı olamazdı.. Peki ya eksik olan neydi? Kimdi? Kafamda bunlar gibi tonlarca soru dönüp dururken omzumda hissettiğim o sert ama bir o kadar şefkatli elin konuşabilme yetkisi olsa, "herşeye, herkese rağmen ben yanınızdayım; korkmayın." diyecek kadar güven veriyordu.. Huzurun tarifiydi benim için bu manzara.. Bana mutluluk nedir diye sorsalar hiç şüphesiz ki sizleri gösterirdim!
Annemin göğsüne yasladığım kafamı kaldırdığımda bir ela göz bakmıştı güzel bir kahveye.. Ama yabancı olduğum bu bakışın nedeni, annemin binbir kuşkuyla ve bir o kadar da anlam veremediğim soru işaretiyle babamın ela gözlerine tutulmasıydı. Bu bakışlar sanki hâlâ üzerinin kazınmasını bekleyen, bizimle birlikte bir musibet olarak süregelen amansız bir ızdırap taşıyordu.. Peki ya bu ızdırap da neydi? Kimeydi?

Yeni bölümde görüşmek üzereee :))
İnstagram.com/ selinnurylmzz
Twitter.com/ SlnnnnylmzzzY
Sevgilerle..❤
Selin.

EYLÜL.. #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin