Sonunda kendimi toparlayıp, Zeynep'in konum attığı yere gelmiştim. İlk defa annemin yanında iken tutsak ettiğim o gözyaşlarımın özgür olmasına izin vermiştim. Annemi o halde görmeye artık dayanamıyordum. Artık saçımı okşamasını, sarılmasını, öpmesini, bağırmasını, kızmasını istiyordum. Dertleşmek istiyordum. Ne kadar mutlu görünmeye çalışsam da artık yapamıyordum. Kalbim sıkışıyor, nefes alamıyordum. Düşüncelerimi bozan, bahçedeki çiçekleri sulayan genç adam olmuştu. Bu adam bana bir yerlerden tanıdık geliyordu ama nerden?
Tabi ya! Bana yardım eden marketteki görevli idi. Fakat ne işi vardı burada?
Durduğum yerden hızlıca genç adama doğru adım atmaya başladım. İçimde fırtınalar koparken, yağmurlar yağarken dış görünüşüme günlük güneşlik, neşeli bir ifade takındım. Yanına vardığımda "Merhaba bayım!" diye seslendim.
Beni duymamış olacak ki huysuz bir şekilde saf ve masum olan çiçekleri öfkesi ile suluyordu. Çiçeklere karşı olan bu öfkesi hiç hoşuma gitmemişti. Neye kızmış ki bu kadar? Güneşte pırıl pırıl parlayan, adeta harikalar yaratan bu çiçekler ona ne yapmış olabilirdi ki?
"Çiçeklere olan öfken neden bu kadar fazla?" Sesim sakin ama kızgın çıkmıştı.
Meraklı gözlerle onu dinlemeye başladım.
"Öfkem çiçeklere değil."
Bu kadar sert ve kaba konuşması beni sinirlendirmişti. Sesimin sakin çıkması için büyük bir çaba sarf ettim.
"Çevrendekilere öyle yansıtıyorsun ama."
"Bu seni ilgilendirmez!" Dedi delikanlı yüzünü Melek'e çevirerek. Karşısında salık ve beline kadar uzanan, kahverenginin daha da açık tonlarındaki saçlarının arasına sıkıştırılmış papatya tacı, beyaz, uzun ve sade bir elbisesi ile iri olan çam yeşili gözlerinin öfke dolu bakışlarıyla delikanlıyı esiri altına almıştı adeta. Delikanlı şaşkınlıkla gözlerini araladı. Melek'in, markete gelen protez bacaklı, pembenin en güzel tonlarındaki dudaklarından dökülen tek kelime ile kendine hayran bırakan o kız olduğunun farkına vardı. Fakat geç kalmıştı. Melek kaşlarını çatarak "Haklısın bu beni ilgilendirmez!" diyerek, tripleks olan üç katlı eve doğru öfkeli bir şekilde ilerledi. Delikanlının içine pişmanlık 'cuk' diye oturmuştu adeta. Konuşan kızın Melek olduğunu nereden bilebilirdi ki? Bilseydi bu şekilde konuşabilir miydi zaten?
Melek üç katlı olan evin kapısına geldiğinde ilk önce üstünü, başını düzeltti. Daha sonra başparmağını ve işaretparmağını pembenin en güzel tonlarındaki dudaklarının kenarlarına götürdü. Hafifçe gerdirerek dudaklarına tebessüm yerleştirdi. Gülümsüyordu fakat bu gülümseme içten değildi. Omuzlarını dikleştirip, derin bir nefes aldı ve yavaşça dudaklarından vererek kendini rahatlatmaya çalıştı. Gözlerini bir, iki saniye kapatıp, açtı daha sonra parmaklarını kapıdaki zile götürerek hafif bir baskı uyguladı. Kapıdan çıkan 'ding dang dong' sesi Melek'in gerilmesini sağlamıştı. Kapıyı açan siyah mini etekli, beyaz gömlekli hizmetli kız gülümseyerek "Buyurun kime bakmıştınız?" Diye sordu. Melek Telaşlı çıkan sesi ile "B-ben... iş için gelmiştim." Dedi. Hizmetli kız Melek'i iyice bir süzdükten sonra gülümsemesini bozmadan "Siz burada bekleyin hemen haber verip geliyorum." Diyerek uzaklaştı hizmetli kız. Kafa sallayarak onayladı Melek. Ardından karşısındaki krem rengi olan duvarda, asılı olan renkli tablolar dikkatini çekti. Bu tablolar evin girişine ayrı bir hava katıyordu. Hizmetli kız birden Melek'in önünde belirip, holün sonundaki odayı gösterdi ve "Buyurun." Dedi. Melek utançla ellerini önünde birleştirerek hizmetli kızın gösterdiği odaya doğru yürüdü. Holün sonundaki odaya geldiğinde orasının kocaman bir salon olduğunu gördü. Fazla lüks değildi fakat ailenin zengin olduklarını gösteriyordu. Melek etrafı süzmeyi bırakıp kafasını koltukta oturan kişiye çevirdiğinde onun Zeynep olduğunu gördü. Hızla onun yanına giderek sıkıca sarıldı. Zeynep donuk bir şekilde Melek'e bakıyordu fakat Melek huzurlu bir şekilde gözlerini kapatmış ona bir ay gibi gelen aslında bir hafta olan mahrum kaldığı arkadaşının mis kokusunu içine çekiyordu. Zeynep'de kendisine gelerek kollarıyla Melek'i sıkıca sardı. Melek hasretini giderdiğini anladığında kendini geri çekti. Zeynep şaşkın bakışlarıyla "Kızım sen ne güzel olmuşsun böyle. Saçların mı uzamış ne?" Diyerek Melek'in saçlarına parmaklarını geçirip, karıştırdı. Melek gözlerini yumup, şirince sırıtarak "Tabi ki ne sandın güzelim ." Dedi. Yüzüne yerleştirdiği saçma ifade onu fazlasıyla tatlı gösteriyordu. 23 yaşında olmasına rağmen Zeynep'i gördüğünde 7 yaşındaki bir çocuk gibi davranıyordu. Zeynep Melek'in bu huyunu çok seviyordu. Melek'in ailesinin aksine Zeynep'in ailesi zenginlerdi. Şuan içinde bulundukları ev, Zeynep'in ailesinin tanıdığı yaşlı bir iş adamının eviydi. Melek bu evde o yaşlı adamın lösemi hastası torununa bakıcılık yapacaktı.
"Çok bekletmemişimdir umarım." Diyerek elindeki bastonu ile salona girdi Sinan Bey Süt beyaz tene, beyaz saç ve sakallara sahipti adam. Gözleri yaşlılıktan yeşile kaçıyordu. Yüzündeki buruşukluklar adamı daha da tatlı kılıyordu. Kısa boylu ve hafiften iriydi.
Melek sesin geldiği yöne baktığında şaşkınlıkla gözlerini açtı. Karşısında bu kadar yaşlı ve ton ton bir adam beklemiyordu. Yüzündeki şaşkın ifade giderek yerini tatlı bir gülümseme aldı.
"Hayır, olur mu öyle şey Sinan amca." Diyerek söze atıldı Zeynep. Ardından Sinan Bey'in yanına giderek elini öpüp alnına götürdü. Melek'de utancını yenerek oda Zeynep gibi Sinan Bey'in elini öpüp, alnına götürdü. Sinan Bey şefkat ile Melek'e bakıp, gülümsüyordu.
"Sen nasılsın Melek kızım?" Diye sordu Sinan Bey. Bir anda Melek'in gülümseyen yüzü kaybolmuştu. Aklına annesi gelmişti. Şuan iyi midir? Yoksa kötü müdür? Diye düşünüp, içi içini yiyordu. Melek Zeynep'in gizlice dürtüsüyle kendine gelip yine o içten olmayan gülümsemesini yüzüne yerleştirdi. "Sağ olun iyiyim. Siz nasılsınız?" Sesi titrek çıkmıştı. Kendisi de bunu anlamış olacak ki boğazını temizledi.
"Sağ ol kızım bende iyiyim. Eğer kendini iyi hissetmiyorsan Peri ile yarın tanışabilirsin."
Sinan amcanın söylediği şey ile gözlerimi irice açıp, şaşkın gözler ile Sinan amcaya baktım.
"Ne yani işe alındım mı?" Diye sordum. Sinan amca "Evet." Dediğinde içimde havai fişekler patladı. Gözlerim sirius yıldızı kadar parladığına emindim. Sonunda bir işe alınmıştım. Hızlıca Sinan amcanın yanaklarını öpüp, sıkıca sarıldım. Zeynep' de gülümseyerek bizi izliyordu. Sinan amcaya "Çok teşekkür ederim. Protez bir bacağa sahip olduğum için hiç kimse bana iş vermiyordu ama siz..." diyerek tutmaya dayanamadığım gözyaşlarımı serbest bıraktım. "Bana teşekkür etme. Zeynep'e teşekkür et. O olmasa ne ben seni bulabilecektim, nede sen beni." Diyerek beni kendinden uzaklaştırdı. Gözlerimdeki gözyaşlarımı elimin ters ile silerek, yönümü Zeynep'e çevirdim. Gözlerinin içine bakıp "İyiki varsın." Dedim ve ellerimi boynuna doladım.
&...
"Saçların ne kadar güzel Melek abla. Aynı melek gibisin. Keşke bende senin kadar güzel olsam." Dedi Peri. Sonunda Melek, Peri ile tanışmıştı. Peri'nin gözlerinin altı mordu, kafasında saç yoktu fakat bu hiç önemli değildi. Gökyüzünün en güzel tonundaki mavi gözlerine ve kusursuz yüz hatlarına sahipti o. Dünyadaki en güzel kızlardan birisiydi. Melek onun kanseri yeneceğine bütün yüreği ile inanıyordu. Elinden gelen herşeyi yapacaktı onun için. Babası gibi koruyacak, annesi gibi sevecek, ablası gibi sahip çıkacaktı. Peri'nin annesi, babası ve ablası bir trafik kazası sonucu hayatını kaybetmişti. Melek bu olanları Sinan Bey'den duymuştu. Duyduğunda ise hayatına binlerce kez şükredip, hıçkırıklar ile ağlamıştı. "Emin ol ki sen benden daha güzlesin Peri'cim. Benim senin kadar güzel gözlerim, dudaklarım, burnum, kulaklarım yok. Hem bu saçlarda çok rahatsız edici. Hep bir iş yaparken bana engel oluyor. Bu saçlar yüzünden çok rahatsız oluyorum. Sürekli bakım istiyor." Dedi Melek.
&...
Aynadaki yansımama bakınca gülümsemeden edemedim. Peri'ye destek olmak için bir kuaföre gelip, saçlarımı kazıtmıştım.
UMARIM GÜZEL BİR BÖLÜM OLMUŞTUR. ŞAHSEN BEN YAZARKEN KEYİF ALDIĞIM BİR BÖLÜM OLDU. UMARIM SİZDE OKURKEN KEYİF ALIRSINIZ.
YORUMLARINIZI BEKLİYORUM.
OKUDUĞUNUZ İÇİN ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM... 💕
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MELEK
ChickLitİzmir'de dünyaya gelen Melek'in doğuştan kaval kemiği eksikti. Bu nedenle bir bacağı da bir yaşında iken kesilmişti. Defalarca ameliyat geçiren Melek, çocukluğundan beri bir protez, bir de sağlam bacakla yaşıyordu. Evet, bu onun için oldukça zordu...