5.BÖLÜM *CENAZE

170 35 38
                                    

MULTİMEDİA: Bennn 😂👧💁

Siyah bir eşarp bağlamıştım kafama. Siyahlar içindeydim. Duygularım allak bullak olmuş, ne yapacağımı bilmiyordum. Düşünemiyordum. Ağzımdan çıkan cümlelere sahip çıkamıyordum. Küçüklüğümden beri beni, el bebek, gül bebek büyütmeye çalışan Fisun teyzenin ölümü, yani benim ikinci annemin ölümü, beni öylesine yıpratmıştı ki...

Küçük bir çocuğun çığlıkları gibiydi gözyaşlarım. Sadece ben duyuyor, ben görüyordum.

Fisun teyzenin ölümünden bir ben etkilenmemiştim. Annem... Ne yemek yiyor, ne de bir tepki veriyordu. Haklıydı. Çocukluk arkadaşını, ona yoldaş olan, gözü gibi bakan birisini kaybetmişti.

İmam, son defa "Hakkınızı helal ediyor musunuz?" Diye sorunca, hep bir ağızdan "Helal olsun." Dedik.

Fisun teyzenin seveni çok olduğu için, cenazesi kalabalıktı.

"Melek!" Diye bağırıp, koşarak gelen kişinin, Fırat olduğunu gördüm. Hangi yüzle buraya gelebiliyordu? Birden yakamı iki eliyle kavrayıp, beni kendine doğru çekti "Gelir misin? İki dakika" Diye sordu.

Konuşma tarzı ne kadar kibar olsa da hareketleri Melek'in canını yakıyordu. Melek usulca "Tamam, bırak beni." Diye söyleyince, Fırat Melek'i kendinden uzaklaştırıp, bileğini sertçe yakaladı ve mezarlığın çıkışına doğru çekiştirdi.

Fırat, Fisun hanımın oğlu idi. Fakat bir kız için annesine karşı çıkıp, bırakıp gitmişti. Ayrıca Melek'in de eski sözlüsüydü. Uzun bir ilişki yaşamışlardı. Daha sonra Fırat başka bir kıza aşık olup, Melek'i de öylece bırakıp gitmişti.

"Fırat, bırak beni!" Diyerek bağırdı Melek. Sabrı taşmıştı artık.

Fırat "Annem senin yüzünden öldü lan! Sen ve annen, annemi bir hizmetçi gibi kullandınız. O kadın size ne yaptı, ne istediniz o kadından?!" Diye bağırdı.

Kendinde değildi, sarhoştu Fırat. Ağzından çıkanı, kulağı duymuyordu.

Melek, Fırat'ın dediklerine öylece donup kalmıştı. Yüzü ifadesizdi fakat gözlerinde dökülen bir damla yaş, Melek'in yıkıldığını kanıtlıyordu. Fırat, Melek'in kolunu daha çok sarsmaya başladı. Melek ise Fırat'ın söylediklerini daha sindirememiş, tepki veremiyordu.

Birden karşısında Delikanlıyı görünce ne olduğunu şaşırdı Melek. Delikanlı "İndir o elini!" Diyerek emir verdi Fırat'a. Fırat ise alayla gülerek "İndirmiyorum lan. Ne yapacaksın? Ayrıca dön, git işine. Seni ilgilendirmeyen şeylere burnunu sokma!" Diyerek tersledi. Delikanlı "Ya sabır!" Diyerek mırıldandı. "İndiriyor musun? Yoksa İndirmiyor musun?" Diye sorunca bu sefer, Fırat Melek'in eşarbını sertçe tuttu ve geriye doğru çekti. Aynı anda Melek'in kafası da geriye gitti. Melek'in ağzından acıyla inleme çıkınca, delikanlı daha fazla dayanamayıp, sıktığı yumruklarını Fırat'ın yüzüne geçirmeye başladı. Melek gözlerini kapatıp, kulaklarını tıkadı. Kendini berbat hissediyordu.

Delikanlı, Fırat'ı yere yatırıp, daha sert yumruklar atmaya başladı. Fırat'ın yüzü kanlar içinde kalmıştı. Delikanlıya karşılık verecek gücü yoktu. Fırat'ı ve delikanlıyı ayırmaya çalışan o kadar çok insan vardı ki, hiçbiri delikanlıyı Fırat'ın üstünden alamıyordu. Delikanlı, Melek'in hıçkırık sesini duyunca duraksadı ve ayağa kalkıp, Melek'e baktı. Melek, delikanlıya öyle bir bakıyordu ki delikanlı dayanamayıp Melek'i kolları arasında aldı.

&

"Senin mezarlıkta ne işin vardı?" Diye sorusunu yöneltti Melek, delikanlıya.

MELEK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin