"İnanmıyorum Melek bu sen misin?"
"Evet benim." Diyerek, pamuk şeker rengindeki dudaklarını yukarıya doğru kıvırarak, koltuğa kuruldu Melek.
Zeynep, Melek'in bu rahat tavrına şaşırmış, afallamıştı. Öylece donup kalmıştı. En sonunda dayanamayıp tekrar sorularını yoneltti Melek'e."S-sen nasıl yapabildin? Nasıl kıyabildin o saçlara?"
"Canım istemiş olabilir mi?"
"Hayır, olamaz! Çabuk açıklıyorsun bana. " diyerek sert çıkışta bulundu Zeynep.
Melek tam ağzını açıp birşey söyleyecek iken Zeynep tekrar konuşmaya başladı.
"Bitlendin de ondan mı kestirdin yoksa? Gitti güzelim saçlar ya. Keşke kestirmeseydin bit şampuanı alırdık, kökünü kuruturduk o bitlerin. Yani keşke benimle konuşmayı deneseydin ilk önce. Sonuçta utanılacak bir durum yok ortada..."
Melek, Zeynep'in bu söylediklerine daha fazla dayanamayıp "Zeynep'im bitlenmedim ben. Sadece... Peri'ye biraz destek olmak istedim." Diyerek yukarıya doğru kıvrılı olan dudaklarının düşmesine izin verdi. Melek'in saçları olmasa da, sıcaktan pembeye dönmüş tombik yanakları ile Melek'de hoş bir izlenim bırakıyordu. Kalbinin güzelliği, yüzüne vurmuştu adeta.
Zeynep, Melek'in söylediklerini duyunca, gözleri şaşkınlıktan yuvalarından çıkacak gibi olmuştu. Bir, iki dakika geçtikten sonra şaşkın gözlerinin yerini şefkat ile dolmuş gözleri aldı. Oturduğu yerden kalkıp, melek'i kendine çekti ve "Özür dilerim kuzucuk." Diyerek dudaklarını Melek'in tombik yanaklarına bastırdı.
"Öhö öhö" diyerek içeri giren Sinan Bey'e çevirdim kafamı. Beni görünce, sanki öcü görmüş gibi şaşkınlıkla bakmaya başladı.
"Hoş geldin Sinan Amcacım gelir misin bir şey söyleyecektim ben sana. " Diyerek Sinan Beyi kolundan tutup sakince dışarıya çıkardı Zeynep.
&
"Biz ikiz mi olduk yani Melek abla?" Diye sordu minik Peri.
"Öyle oldu tatlım." Dedim en içten gülümsememi yüzüme yerleştirerek.
"Biliyor musun Melek abla? Sana baktığım zaman annem aklıma geliyor." Dedi kısık çıkan sesi ile.
"Öyle mi? Yani biz annen ile benziyor muyuz?" Diye sordum. Ağzımdan çıkan kelimelere özen gösteriyordum. Çünkü o daha küçük bir çocuktu. Ufacık bir kelimem bile onu incitebilirdi.
"Hayır, Sadece... bana, annemin baktığı gibi bakıyorsun." Diye söyleyince oturduğum sandalyeden kalkıp yanına oturdum. Bir elimi Peri'nin arkasından geçirerek, omuzlarını kavrayıp, kafasını göğüsüme yasladım. "Seni annen kadar çok seveceğime emin olabilirsin tatlım."
"Peri" Diyerek yanımıza gelen, küçük sarı saçlı, zeytin gözlü kıza baktığımda gözlerini şaşkınlıkla açmış bana bakıyordu. Peri'nin arkadaşıdır diye tahminde bulunarak küçük kıza gülümsedim ve elimi sıkması için uzattım. İlk önce elime sonra bana baktı. Daha sonra yanıma gelerek elimi sıktı ve en içten gülümsemesi ile "Merhaba, ben Pınar." Dedi. "Bende Melek." Dedim.
Peri "Hoş geldin Pınar. Teyzem geldi mi?" Diye sorunca şaşkınlıkla Peri'ye baktım. Teyzesi vardı demek. "Evet aşağıda seni bekliyor. Şehir dışına çıkacakmışız biz, annemde seni görmeden gitmek istemediğini söyleyince bizde buraya geldik." Eliyle beni göstererek "Bu abla kim?" Diye sordu Pınar.
Peri "O artık benim ablam." Diye yanıtlayınca, tebessüm ederek ona baktım. Minicik ellerini gözlerine götürüp, sertçe ovuşturuyordu. Bu yaptığı gözlerine zarar verebilirdi. İçime sinmeyip bileklerini tuttum ve ovuşturmasını engelledim. "Birdaha gözlerini öyle ovuşturma tatlım, yoksa gözlerin zarar görebilir." Diye küçük bir uyarıda bulundum. Narince gülümseyip, kafa salladı. Yanaklarını ısırmamak için zor tutuyordum kendimi. Hep bir kardeşim olmasını istemiştim zaten. Beni görünce 'Hoş geldin ablam.' Diyip, minik elleriyle boynuma sarılmasını, öpmesini, cırlamasını bile istemiştim. Bir kardeşim olsaydı hayata karşı daha güçlü olabilirdim. Bütün engelleri, göğsümü gere gere yenebilirdim. Hayata daha sıkı tutunurdum. Şimdi ki gibi zorlanmazdım belki de.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MELEK
ChickLitİzmir'de dünyaya gelen Melek'in doğuştan kaval kemiği eksikti. Bu nedenle bir bacağı da bir yaşında iken kesilmişti. Defalarca ameliyat geçiren Melek, çocukluğundan beri bir protez, bir de sağlam bacakla yaşıyordu. Evet, bu onun için oldukça zordu...