Bir şeyler rahatsız ediyordu kendisini. Gözüne vuran ışığın ne olduğunu çözemiyordu. Baş ağrısınında etkisiyle kıstı iyice kapalı olan göz kapaklarını. Yüzündeki hafif sıcaklıkla odayı aydınlatanın güneş olduğunu anladı. Yavaşça açmaya çalıştı gözlerini. Güneşin ışığı dokunmuştu ürkekçe gözlerine. Ama ışığın verdiği rahatsızlıkla tekrar kapadı ağrıyan gözlerini.
Açılan perdenin sesleri baş ağrısını çoğaltıyor, sesler beyninde yankılanıyordu. Başının altındaki yastığı çekip yüzüne kapattı. Bir kaç saniye sonra yastıkla yaptığı savunma biri tarafından bozuldu.
"Ben Sarp'ı uykucu sanardım ama sen ondan betersin." Duyduğu sesle bundan rahatsız olduğunu belli eden bir iç çekti, Kuzey.
"Git başımdan, Alev." Alev'in oluşturduğu gölge bir anda yok oldu ve güneş ışığı tekrar yüzüne yansıdı.
"Beş saniye içinde kalkmazsan eğer Sarp ile birlikte bütün börekleri sensiz bir güzel yiyeceğiz." Kuzey'in gözleri bir anda açıldı duyduklarıyla. Şimdi ne gözüne vuran güneşi umursuyordu ne de başındaki ağrıyı hatırlıyordu.
"Börek mi?" Hızla doğruldu ve Alev'in kıkırdayarak gidişini dinledi.
"Su böreğide aldım." Duyduklarıyla daha fazla dayanamadı ve üzerindeki çarşafı hızla itip yerinden kalktı. Koşar adımlarla ilerlerken arkadaşlarını uyarmayı ihmal etmedi.
"Bensiz o yiyeceklere dokunmayı düşünmeyin bile."
...
"Gerçekten inanamıyorum," dedi elindeki çatalı tabağa bırakan, Alev. Onun şaşırmış haline bakıp gülümsedi Kuzey. Oda inanamıyordu annesinin anlattığı, deli gibi aşık olduğu adama. Bir yanı gelip, görmek istediklerini gördüğü için mutluyken bir yanı karşılaştığı tepkiler yüzünden pişmanlık duyuyordu.
"Ne yapacaksın peki?" Ne yapacaktı? Bunu kendisi de bilmiyordu. Masada duran çayından bir yudum aldı. Kafasındaki bir kaç plandan bahsetti.
"Önce iş bulmam lazım. Bir düzen kurduktan sonra Melisa'yı yanıma alacağım." Derin bir nefes aldı. "Daha erken yanımda olmasını istiyordum ama on sekizini doldurmasına beş ay kaldı. Hem o gelene kadar iş bulursam daha rahat edeceğiz."
Kafasını salladı, Alev. Kuzey'in kardeşine olan düşkünlüğünü görüyordu. Kendisinin bir ailesi yoktu belki ama bunun önemini çok iyi biliyordu.
"Merak etme." Ağzındaki lokmayı iyice çiğnedi, Sarp. Yutkunduktan sonra devam etti konuşmasına. "Biz yanında olacağız her zaman." Eline aldığı yeni bir böreği ısırdı. Onun bu haline gözlerini devirerek baktı, Alev.
"Önce ağzındakini bitir," diye uyardı genç adamı. "Pişman ettin bu börekleri aldığıma. Ben onları hepsini sen ye diye almadım." Sarp ağızındaki lokmayı kolayca yutmak için çayından bir yudum aldı.
"Açım kızım, aç." Alev, onun böreklere hazine bulmuş gibi bakmasına güldü ve sandalyesine yaslandı.
"Onu görüyoruz."
Kuzey onların bu haline gülümsedi. İkiside ev arkadaşıydı ama birbirleriyle sürekli didişiyorlardı. Böyle didişerek nasıl geçindiklerini anlamasa da atışmaları komikti. Ağabey, kardeş ilişkisinden bir farkı yoktu. Aklına kendi kardeşi geldi. Melisa ne yapıyordu acaba? Bütün gün onu düşünüyor, orada tek başına bıraktığı için geceleri rahat uyuyamıyordu. Bir yolu olmalı ve beş ay beklemeden kardeşini yanına almalıydı. Çalan telefonunu cebinden çıkarıp aramayı cevapladı.
"Melis," dedi özlem dolu sesiyle. Âmâ karşısından gelen tedirgin ses onu pek mutlu etmemişti.
"Kuzey." Sandalyesinde doğruldu ve kaşları çatıldı. Arayan Melisa'nın arkadaşıydı. Kötü bir şeyler olduğunu hissediyordu. İngilizce konuşmaya devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hazan Yaprakları
Romance"Ben seni hiçbir bahar çiçeğine değişmem, Yaprak." Bir yanda sonbaharın hazanı olan, baştan aşağı hüzne bulanmış Kuzey; diğer yanda tüm olumsuzluklara rağmen hazana gönlünü kaptırmış, onun çekimine karşı koyamayan Yaprak... Kuzey'den gelen sert rüzg...