"Daha önce bu işte deneyiminiz var mıydı?"
"Evet." diye onayladı Kuzey. Birleşmiş parmaklarını birbirinden ayırdı ve devam etti. “Ben Türkiye'ye yeni döndüm. Daha önce yurtdışında yaşıyordum ve dört mekânda barmenlik yaptım." karşısındaki adamın özgeçmişe bir kez daha bakıp, incelediğini gördü. Geniş odada küçülüp kalmış gibi kasılıyor ve daralıyordu. Bu sabahtan beri görüştüğü üçüncü iş görüşmesi, bir haftadan beride onuncu görüşmesi oluyordu. Özgeçmişine güveniyordu ama nedenini bilmediği bir şekilde gittiği tüm görüşmeler olumsuz sonuçlanıyordu.
"Anlıyorum, Kuzey Bey. Teşekkür ederim geldiğiniz için." dedi adam gayet soğuk bir şekilde ayağa kalkarak. Kuzey’de ayağa kalkınca, genç adam elini uzatıp sıktı. Kuzey’de zoraki bir gülücükle karşılık verdi. “Biz sizi daha sonra arayacağız." Ve bu hafta defalarca duyup en nefret ettiği sözün bir kez daha tekrarlanmasının verdiği sinirle elini geri çekti ve kapıya yöneldi. Kuzey, kapıdan çıktıktan sonra adam koltuğa geri oturdu ve masasında duran telefonu eline alıp numara tuşladı. Çalan telefonun açıldığını far kedince koltukta doğruldu.
"Alo, Alper Bey. Evet, efendim istediğiniz gibi formalitede olsa iş görüşmesini yaptık. Kesinlikle işe alınmayacaktır. Rica ederim, iyi günler."
Kuzey dışarıya çıkar çıkmaz yüzüne vuran rüzgarın etkisiyle derin bir nefes aldı. İçeride bir an boğulacağını sanmıştı. İşler düşündüğünden daha da kötü gidiyordu ve ne yapacağını bilmiyordu. Yakınlık kurup iyi aile çocuğu imajını sergileyeceği bir aile, kendisine muhtaç ve hayatındaki tek ailesi olduğunu düşündüğü kız kardeşi vardı. Annesinden kalan para belki bir süre idare edebilirdi kendisini ama çok uzun sürmeyecekti bu durum. Önceliği Melisa’ya tanımalı ve en kısa zamanda iş bulup onun rahatına kavuşmasını sağlamalıydı. Çalan telefonuyla düşüncelerinden sıyrılıp eline aldı ve açıp kulağına götürdü. Yanından geçen taksilerden birini durdurdu.
"Efendim, Sarp." derken taksiye binmişti bile. “Sabredemedin mi yine? Geliyorum on beş dakikaya." dedi bıkkınla koltuğa yaslanarak. Taksiciye adresi söyledi bir yandan da.
"Merak ettiğime pişman etme beni, Kuzey. Önemli bir konu hakkında da konuşacağım seninle hem. Çabuk gel." Kapanan telefon ile cama doğru yaklaşıp açtı ve esen rüzgârla ne yapacağını düşünmeye başladı.
...
"Sesin ciddi geliyordu." sandalyeyi çekip oturdu ve garsona sert bir kahve siparişi verdi. Sarp’ın yüzündeki ifadeden bir şeylerden olduğunu anlayabiliyordu.
"Ciddi olduğum içindir." dedi kaşlarını kaldırıp hafif bir alayla dudaklarını kıvırarak. Sarp’ın ciddi olduğu görülen zamanlar çok azdı ve o zamanlarda da gerçekten fazlasıyla ciddi olabiliyordu.
"Dinliyorum." dedi önüne konan kahveden gözlerini çekip Sarp'a yönelterek.
"Önce iş görüşmenden bahsedelim. Nasıl geçti?"
"Her zamanki gibi berbattı. Arayacaklarını söylediler ve beni def ettiler." dedi garsonun getirdiği kahve dolu kupanın ağız kısmında parmağını gezdirip omuz silkerek.
"Tahmin etmeliydim." Sarp yaslandığı sandalyeden doğrulurken, Kuzey bakışlarını ona çevirip gözlerini hafifçe kıstı. “Kuzey sana bir şey söyleyeceğim ama sinirlenmeyeceksin." dedi elini arkadaşının omuzuna koyarak. Hala tereddüt içerisindeydi söyleyip söylememekte.
"Ben sinirlenmeden söylesen iyi olur o zaman." Sarp boğazını temizledi, sandalyesini masaya biraz daha yakınlaştırdı. Bardağındaki içecekten bir yudum aldı ve yavaşça yutkundu. Onun her hareketini izleyen Kuzey, gözlerini devirdi ve durması için koluna dokundu. “Söyle şunu!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hazan Yaprakları
Romance"Ben seni hiçbir bahar çiçeğine değişmem, Yaprak." Bir yanda sonbaharın hazanı olan, baştan aşağı hüzne bulanmış Kuzey; diğer yanda tüm olumsuzluklara rağmen hazana gönlünü kaptırmış, onun çekimine karşı koyamayan Yaprak... Kuzey'den gelen sert rüzg...