"Ben dans edemem."

1.3K 49 11
                                    

"Dikkat et hala çok sıcak."

Dilim çoktan yanmıştı. Parçayı ağzımda bi o yana bi bu yana atarak soğutmaya çabaladım. Yemek yerken bu halime bakıp güldü. Koca bi meyve suyu bardağının yarısını mideme indirip rahatladım. Daha yeni başlamıştım, ama çoktan doydum. Masa da o kadar çok çeşit var ki. Bu kadarcık zamana bunların hepsini nasıl sığdırabildi bilmiyorum. Yanında olmasam onun yaptığına inanamayacağım kadar lezzetli kahvatılıklar da pişirmişti. Kahvaltı dediğime bakmayın. Saat nerdeyse üçtü.

"Omlet nasıl?"

"Süper. Hayatımda böyle bir omlet yemedim."

Önündekileri didiklerken yine gülümsedi. Sanki bir filmdeydim. Başrolde ben ve Justin vardı.  Onun gülümsediği benim onu izlediğim bir sahnedeydik. Ve bu sahnede tek eksik vardı, o da güzel bir şarkıydı. Tanrı düşüncelerimi duymuş olacak ki kulağıma müzik sesleri gelmeye başladı. İstediğim şey duygu dolu ama hareketli bir şarkıyken çalan şey daha çok telefonlardaki  zil sesine benziyordu. Justin telefonu uzatırken farkettim. Tam bir salağım, telefonum çalıyordu. Masadan kalkıp telefonu açtım. Arayan babamdı. Adam ona okulda olanları anlatmış, daha sonrada derslere girmediğimi söylemiş. Nerdesin diye endişeli endişeli sorarken iyi olduğuma inandırmak uzun zamanımı aldı. Telefonu kapatıp Justin e döndüğümde çoktan masayı toplamış, mutfak lavabosuna yaslanmış bana bakıyordu. İpod unu hoparlörüne bağlayıp Lana Del Rey den Dark Paradise ı açtı. Konuşmak için ağzımı açtığımda kuruduğunu fark edip su istedim. Verdiği bardaktan bi kaç yudum alırken gülerek konuştu.

"Telefonda konuşurken sesini incelttiğini biliyor muydun?"

"Hayır, hiç fark etmemiştim."

"Ve veda ederken el salladığını.."

Başımı iki yana salladım.

"...pekii, uyurken horladığını?"

"Ne? Uydurmasana ya. Ne horlaması? ben horlamam."

Gülmemek için dudaklarını sıkı sıkıya kapatıp düz bi çizgi haline gelene kadar bastırdı. Bi yandan dilini yanağında gezdiriyordu.

"Gülmesene ya. Horlamıyorum ben."

Sinirle suratımı asarken dudaklarını ayırıp gülmeye başladı.

"Gülme dedim."

Ben gülme dedikçe daha çok sırıtıyordu. Sinirle elimde  tuttuğum bardakta ki suyu başından aşağı döktüm. Saçları ve tişörtü ıslanırken şaşkınca bakmakla yetindi. O kadar aptal bi ifadeyle bakıyordu ki gülmeden edemedim. Ben kıkırdarken üstünde ki tişörtü çıkarıp sandalyelerden birinin üstüne attı. Çıplak tenini salyalarımın akmamasına özen gösterip izledim. Kaslıydı ve yapışıp yalamama neden olacak seksi dövmeleri vardı. Saçlarını biraz düzeltip bana yaklaştı. Tek elini belime atıp dudaklarıma baktı. Bense büyülenmiş şekilde ne yapacağını bekliyordum. Yavaş yavaş kendine çekip kulağıma fısıldadı.

"İşte şimdi yandın."

Ne dediğini anlayamadan öteki elinde tuttuğu lavabonun fıskıyesini üzerime doğru tutmaya başladı. Baştan aşağı sırılsıklam olurken kaçmaya çabaladıkça bedenini daha çok yasladı. Koluyla da belimi hala sıkıca tutuyordu. Çığlıklarım zamanla gülüşmelere dönerken kolumu boynuna sardım. Sonunda suyu kapatıp bana dönerken onunda benimle birlikte sırılsıklam olduğunu fark ettim. Saçları alnına düşmüş, yüzünden damla damla su akıyordu. Şarkı değişip Ed Sheeran çalarken parlayan dudaklarına bakışıma aldırış etmeyip gülümseyerek konuştu.

"Benimle dans eder misin?"

Settle down with me.

Sakinleş benimle.

Sadece Bir Dans.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin