"Manyak mısın?"

11.2K 79 2
                                    

"Hadi Zoey, Kohla dan aldıklarını da göster."  diye ciyaklayan Brit e bakıp gülümsedim.

"Sakin ol göstericem." Hemen çantamın yanındaki poşetlere doğru ilerledim. Kohla poşetimi ararken önce elbisemi göstermem gerektiğine karar verdim. Poşetler arasında ki şık karton çantayı aramaya başladım.

Ama aradığım şey orda yoktu. Çığlık atıp olduğum yerde tepinmeye başladım.

"Yok, yok, yok!" 

"Sakin ol, ne yok, nasıl yok?"

"Yok işte, burada yok!"

İçimi bir telaş sarmıştı. Tam 3 aydır yemeyip içmeyip, hatta Bayan Morgan ın her sabah çığlıklarını çekip, partilerden, arkadaşlarımdan ayrı kalmış, Mrs. Lucy'nin her yıl belli günlerde çıkardığı o özel elbiselerden birini alabilmek için para biriktirmiştim.Ama aldığım günde ortadan kaybolmuştu. Nasıl anlatabilirim, içime bir öküz oturmuştu sanki. Boğazım düğümleniyor, kalbim huzursuzca çırpınıyordu. Büyük bir hayal kırıklığı. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Umutsuzca yatağıma kendimi attım. Britney se poşetleri tekrar ve tekrar karıştırıyordu. Bir yandan da nasıl kaybedersin diye mız mızlanıyordu. "Ağlamak istiyorum."

"Pekala. Önce sakin ol. Tamam bir düşünelim, nerde kaybetmiş olabilirsin?" "Bilmiyorum. Bilmiyorum."

Kafama bir ağrı girmişti. Elimle başımı ovuşturdum.

"İyi düşün.Önce Mrs. Lucy mağazasından çıktın. Sonra hangi mağazalara girdin?"

"Hiçbir yere girmedim. Alışverişimi yaptım. Bir şeyler içtim ve sonra onu almak için mağazaya gittim. Bu kadar."

Aslında bunun olacağını biliyordum. Çünkü birşeye ne kadar heveslenirseniz o şey o kadar çabuk biter. Ama neden. İlk defa bir şey için bu kadar çabalamıştım. Mezuniyet elbisem için.

Brit in de yüzü düşmüştü.

"Peki. Belki hala burda bir  yerlerdedir."

"Hayır sanmıyorum. Mağazadan çıkarken düşmüş olabilir."

Geçmişe gidip düşünmeye başladım. mağazadan elbiseyi almış olabildiğince kalabalıktan kaçarak avm den çıkmıştım. Büyük ihtimal düşmüş olmalıydı.

"Canım çok yanıyor."

Brit güldü.

"Tamam olan olmuş. Yapabileceğimiz bir şey yok. Tekrar mağazaya gidip elbiseden bir tane daha almak dışında."

İtaraz etmek  için hemen kalkıp dik oturdum.

"Hayır. Olmaz. O elbiseyi kendi paramla almıştım. Emeğim vardı. Hem bir elbiseden sadece bi kaç beden üretiliyor o da sınırlı sayıda. Tekrar bulabileceğimizi sanmıyorum."

Derin bir nefes aldım. Ellerimi tutup  sevecen bir tavırla baktı.

"Pekala üzülmekten vazgeç ve istediğin zaman o elbisenin aynısını bulabileceğimizi de aklından çıkarma."

Ayağa kalktı. Kapıdan çıkmak üzereyken geri dönüp son bir cümle daha kurdu.

"Yemek hazır olduğunda sana seslenirim."

Göz kırptıktan sonra kapıdan dışarı çıktı. Açıkçası canım sıkkındı.Her neyse. Size Britney den bahsedeyim. Britney benim cici annem evet doğru duydunuz cici annem. Ama hemen aklınıza o her yeri silikonlu sarışın ve ahmak kadınlardan gelmesin. Britney kumral orta boylu çıtı pıtı bir kadın. Annemi ben 3 yaşındayken kanserden kaybettik. Babam küçükken bana tek başına baktı. Uzun yıllar annemden başkasını düşünmedi. Ama ben 16 yaşındayken Britney ile evlendi. Onunla hiç anlaşmazlık yaşamadım. Sanki olmayan ablam gibi. Haksızlık etmeyim.O  benim sonradan kazandığım annem gibi. Ben ne istersem nasıl istersem öyle davranır, öyle yapar. Bu zamana kadar hep böyleydi. Eğer gerçek annem olsaydı onu yine bu kadar severdim.

Sadece Bir Dans.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin