"Ama seninkiler biraz küçükmüş."

229 24 12
                                    

"Zoey."

Ağzımdaki kuruluğu gidermek için yutkundum. İsmim onun sesiyle tekrarlanınca gülümseyerek "Ne?" diye cevapladım.

Sıkıntıyla iç geçirip "Kalk ve kapat şunu." diye kükredi.

Bir anda gözlerimi açtım. Yatakta sanki ülkede savaş çıkmış gibi çırpınıp oraya buraya saldırmaya hazırlanırken ne olduğunu anlamaya çalıştım. Karşımda sinirle dururken halime bakıp alaycı bir gülüş taktı yüzüne.

"Ne?" diye sinirle tekrarladım.

"Telefonun çalıyor ahbap. Durmadan ve durmadan."

Güneşin ışığına gözlerimi alıştırmaya çalışırken telefonun sesinide duymaya başlamıştım. Başımda dikilmiş elinde telefonla beni bekliyordu. Doğrulup telefonu elinden aldım. Arayan Mike'tı. Bu saatte aranır mı diye sızlanacakken saate bakıp öğleden sonra üç olduğunu görünce sustum. Esneme isteğimi bastırmaya çalışıp telefonu açtım.

"Naber Mike?"

Sesli bir şekilde iç geçirdi. Sıkıntısı sesine yansırken "Günaydın o halde." diye karşılık verdi. Bir kaç saniye başıma dikilmeyi bırakıp yatağın etrafında dönen Justin'e baktım. O sırada Mike'ın söylediği şeyleri de kaçırmıştım.

"Ne? Yavaş konuş. Ne?"

Tekrar iç geçirip kelimelerine bastırarak konuştu.

"Bugün Kate'i ziyarete gideceğim. Ve..."

Bir anlık sessizlikten sonra ne diyeceğini anlayıp söyleyebilmesi için yardım ettim.

"Benim de gelmemi istiyorsun."

Üzerinde uyuduğum çarşafın desenleriyle oynarken bir kaç saniye daha sustu.

"Biliyorum. Bunu senden istemem saçmalık."

Uykulu gözlerimi ovup esnedim. Mike bu kadar sıkıntılıyken umursamaz davranıyordum. Sanki, sadece Kate'e gideceğini söylemek için aramış gibiydi. Gerisi konuşmayı açmak ve sonlandırmak için bahaneydi.

"Evet, büyük saçmalık. Gelebileceğimi sanmıyorum."

Fısıldar gibi konuşmayı bırakıp hızla anlatmaya devam etti.

"Öyle ve ben sadece, ah... Kate'e olan duygularımı sadece sen biliyorsun. Bilmiyorum, sana yakın hissediyorum. Beni rahatlatıyorsun, bu yüzden gelmeni istiyorum."

Gerçekten yanında gitmemi istiyordu. O kadar zor durumdaydı ki. Bunları bana söylerken utandığı her kelimesinde hissediliyordu. Onu daha fazla utandırmamam gerek diye düşünürken  gelen sesler yüzünden dolabıma bakmak için döndüm. Justin, yarı çıplak bir şekilde dolap çekmecelerimi karıştıyordu. Bulduğu iç çamaşırlarımı da bir süre süzüyor, sonra yere atıyor, bir yenisine geçiyordu.

Bir anlık panikle cümleleri sıraladım.

"Sadece arabada  otururum. Bir saat sonra seni almaya geliyorum."

Telefonu kapatıp yatağa atarken hızla yattığım yerden kalkıp Justin'e koştum.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen?"

Elindeki sütyeni alıp çekmeceyi kapattım. Dolaba yaslanıp bana bakarken kaşlarını kaldırıp kollarını birbirine doladı.

"Sadece içerdeki hatun için sütyen bakıyordum. Dün gece bir yerde unuttukta."

Gözlerim hızla büyürken söyleyecek kelime bulamıyordum. Saçmalamamak için dudaklarımı birbirine bastırdım. Neye sinirlenmeliydim bilmiyordum. Eve bir kız getirmiş oluşu berbattı. Kızla orda burda...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 04, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Sadece Bir Dans.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin