''Buraya ait değiliz.''

704 55 7
                                    

Justin :

Taylor'dan gelen bininci mesajı da okuduktan sonra ekranı kapatıp telefonu masanın üstüne koydum. Hava güzeldi. Her zaman olduğunun aksine ne çok sıcak ne de çok soğuktu. Tam karşımda batan güneşin ışıkları kıyıya vuran dalgaların ışıldamasına neden oluyordu.

Keyfim yerindeydi.

Yıllarca istediğim tek şey huzur olmuştu. Şimdi karşımda ki görüntü huzura giden yol gibiydi. Baktıkça insanın içinden geçen tek düşünce sonsuza uzanan mavilikte güneşe ulaşana kadar yüzmekti.

Tabi yanınızda herifin teki oturmuyorsa. O zaman aklınızdan geçen tek şey elleriniz kırılana kadar o herifi yumruklamaktı.

Onu yumruklamak için zaten koca bir liste sebebim vardı. Ama yetmiyormuş gibi birde, benim evimde, karın kaslarını sergilemek için sürekli tişörtsüz geziyordu. Artık git gide rahatsız oluyordum. Her gün, her gün onun çıplak bedenini izlemek zorunda değildim.

"Şu üzerine birşey giysen diyorum. Bu evde kız da yaşıyor."

Havayı kokluyormuş gibi nefes alıp başını arkaya attı.

"Dostum, daha önce görmediği birşey değil."

Öfke damarlarımdan az önce iğneyle enjekte edilmiş gibi akmaya başlıyordu. Gevşek ağzına geçirmemek için bir engelim yoktu. Ama haklıydı. Beni sinirlendiren noktada buydu. Zoey 'le bir yıldan fazla süre sevgili kalmıştı.

'Karın kaslarından fazlasını gördüğüne eminim.'

Dişlerimi sıkıp sakin olmaya çalıştım. Beni sinirlendirmek için beynimde ayrı bir yer yaratılmış olmalıydı. Söylemek istemediklerimi söyletiyor, duymak istemediklerimi trampetler eşliğinde bağıra bağıra söylüyordu.

Zoey'nin onunla birşey yaşamadığını biliyordum. Yine de engel olamadığım öfke bitmek bilmiyordu.

'Biliyorsun öyle mi? Nasıl Justin? Zoey'in sözüne mi güvenerek mi?'

"Evet." diye mırıldandım. Onun sözüne güveniyorum.

Adam sandalyesini geriye ittirip gözünün ucuyla baktı. Farkında olmadan sesli konuşmuştum.

'Ne o Justin, yoksa onu seviyor musun?'

Sessiz bir kahkaha attım. Saçmalığın daniskasıydı bu. Evet, onu takip ettiğim süre ilgimi çekmişti. İlk defa birine karşı çekim hissetmiştim. Ama o kadardı, fazlası yoktu. Aşk ne demek daha onu bile bilmiyordum.

'Güzel. Annesinin Jason'a yaptığını unutma, birgün Zoey'in de annesine benzeyebilir. Onu sevmek gibi bir hataya düşersen, seninde  birgün Jason'ın yaşadıklarını yaşamayacağın kesin değil.'

Bir an için bedenim ürperdi. Hala annesi hakkındaki gerçeği bilmiyordu. Babası zaten katildi, birde annesini öğrenirse sığanacak birşeyi kalmayacak diye korkuyordum. Annesinin yaptığı, tam bir vahşetti. Zoey'nin asla öyle birşey yapmayacağını biliyordum.

Lanet olsun.

Nerden biliyordum?

Birgün bende Jason'dan farksız olabilirdim.

Ah siktir.

Az önce Zoey'i sevmediğimden bahsediyordum. Şimdiyse bir gün bana ihanet ederde Jason'a benzerim diye korkuyorum.

Beni izleyen Adam'ı fark edince dönüp kaşlarımı kaldırdım. Sesli düşüncelerime ve sessiz kahkahalarıma anlam veremediği belliydi. Bakışları sinirimi bozunca gözlerimi devirdim. Tekrar ona baktığımda gözünü bir noktaya dikmişti. Baktığı yöne başımı çevirip ne olduğunu anlamaya çalıştım. Zoey bahçe kapısında dikilmiş şapkalı bir çocukla konuşuyordu. Birbirlerine sırıtmalarına bakılırsa flört ediyor bile olabilirlerdi.

Sadece Bir Dans.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin