5.huzursuzluk

239 112 11
                                    

Ceren

Holdingin kapısına geldiğimde içimdeki huzursuzluk gitgide artmaya başlamıştı .tekrardan mı biblo kırıcaktım. hayır bu sefer sakarlığımın üstesinden gelicektim. tabi ben öyle düşünüyordum. hiç vakit kaybetmeden holdingin büyük kapısından .girdim holdingin kapısı bile ihtişamlıydı. sekreterin yanına vardığımda sekreter bir dakika beklemem gerektiğini söyleyerek beni karşı tarafta bulunan misafir koltuğuna oturttu .tabi sekreter hanım sanki hastanede sıra varmışta bir saattir bana sıra gelmiyormuş gibi beni yarım saat orada bekletti .sinirim bana fazlalık yapan hüzün duygusunun yerini almaya başlıyordu. sonunda sekreter yanıma gelerek "ceren hanım ares bey sizi bekliyor"birde beklemeseydi çağıran kendisi başımı aşağı yukarı sallayarak tamam işareti yaptim. iki kat çıktıktan sonra ares beyin kapısının önüne geldim. girmeden üstümü başımı düzeltip girmeyi planlıyordum ki arkamdaki nefes ürpermeme sebep oldu. başımı çevirip baktığımda iki çift yeşil göz beni buldu .birsey demeden ruhsuzca yanımdan geçip kapının kulpunu açmaya yeltendi. biraz geri çıkarak onun kolayca kapıyı açmasını sağladım. içeriye girip yerleştikten sonra eliyle gel işaret yapti. neydim ben onun ayak işlerini yapan sekreteri miydim de bana böyle davranıyordu? gerçi ayak işlerini yapmam da an meselesiydi.

düşüncelerimi odanın dışına bırakarak içeri girdim. odanın içine biraz göz atmaya başlarken birseyin eksik olduğunu hissetim. biblolar yoktu. haliyle kırıldıktan sonra atıcaklardı. tabi bibloların yerine birşeyde konulmamıştı. şayet böyle daha iyi görünüyordu .ama tabi bibloların parasını ödemem gerekti. yoksa yoksa ne olurdu bunu hiç düşünmemiştim ben odayı incelemeye devam ediyordum "incelemen bittiyse işini konuşalım ne dersin?"  biran gözlerimi odadan alıp arese çevirdim. utanç duymuştum. haklıydı aslında "şey evet konuşalım" beni biraz inceledikten sonra "otur istersen" diyerek beni işaret ettiği koltuğa yöneltti. koltuğa oturduktan sonra söze başladı "bibloları kırdığını unutmadım onların parasını vereceksin ama şöyle yapalım onların parasını çalışarak öde yani bana 50 bin lira vermeyeceksin çalışarak ödeyeceksin." biran sevinçten gidip alnını öpesim geldi ama kendimi tutum ve yüzüme kocaman bir gülümseme yerleştirdim. "Tabiki olur"  bana, sana fikrini sormadım zaten çalışmak zorundasın der gibi bakıyordu. bakışlarını benden alıp evreklara yöneldi. "Vereceğim iş ise bana hizmet edip bir depoda orsnın yemeklerini yapman ve karşılığında da beş bin lira alıcaksın her hafta " oha beş bin mi tabiki de olur ama ona hizmet etmeden kastı neydi ? Heralde dosya getir götür işleri falandır .bunu içimden söylediğimi fark ettiğimde dudaklarımı aralayarak ne iş olursa olur tabiki çalışırım"dışımdan tekrarladım .bana bakmayı devam ederken biran rahatsız olsamda gülümsemeye devam ettim. yüz kaslarım gülmekten isyan ederken gözlerini benden alıp başka yöne çevirdi. "Yarın sana çalışacağın yeri konum atıcam ve saat 11.30 da gelip çalışmaya başla "başımla onaylayıp çalan telefonuna yöneldi. gözlerim telefonunu eline alıp ekranda ne yazdıysa artık öfkelendi biran . her halinden belli oluyordu. sinirlendiği. "Tamam git şimdi "dedi. hemen ordan çıkıp heycanla eve gitmek için yola çıktım .

Aşk Aptallar Içindir #Wattys2016 (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin