Doktorun emriyle bir hafta bu hastanede kalmak zorundaydım. Burası tam bir tımarhane gibi. Annemlerden hiç kimsenin yanımda kalmasın izinde yoktu. Ne yapıcaktım bən şimdi? Eve gidip giysilerimi götürmeye bile izin vermediler. Şimdiden evdekileri özleye başladım bile. Huysuz Glunu, annemi, babamı bilmem nereden geldiyse aklıma kuzenim Elnayı bile özledim. Ne alaka hiç bilmiyorum. Elna benim en çok sevdiyim kuzenim kız kardeşim gibi görürüm onu. Biz birlikte oldukmu samanlık seyran olur. Aslında üçümüzde telefona girip internette komik videolara bakıyoruz. Olsun o da eylenceli bizim için. Ahh telefonumda yok yanımda. Vakit geçmez burada. Saata baktım daha iki buçuk. Hala nerede uyuyacağımı bilmiyorum. Beni bir odaya sokmuş kanımdan abalizlerin çıkmasını bekliyordum ondan sonra bir yerlere götürücekler işte. Üzerimde hastane elbisesi. Adeta kendimi çıplak gibi hiss ediyorum bunun içinde. Oldum olası nefret ediyorum hastaneden. Buranın kokusundan.
"Sofia Screll beni takib edin!" katı seski hemşirenin emrine itaat ederek onu izledim. Ne garip bir hastane burası. Odalar var ve sanki yatakhane gibi. Her oda da bir sürü yan yana yataklar. Kızlı erkekli birlikte kalınıyor. Ve herkes sapap sağlam hiç kimse hasta gibi gözükmüyor. Aval aval etrafı seyrederek yoluma devam ediyordum. Sonunda hrmşire durdu ve beni aynı diğerleri gibi bir odaya soktu.
"Evet Sofia burası senin odan ve buradakiler senin oda arkadaşların. Şuradaki yatak senin. Temiz elbiseler annenler getirecek. Diğer şeyleride zamanla öğrenirsin. Hadi ben gittim." hemşire sözünü bitirir bitirmez yanımdan uzaklaştı. Daha ağzımı açıp soru sormaya zaman bulmadan hemşire yok oldu ortalıktan.
***Artık gece olmuştu. Gün boyunca yatağımdan çıkmadım. Annemler remiz elbiseler getirmişdi. Arada sırada hemşireler gelmiş baxı iyneler yapmıştı ve bir iki tane hap vermiştiler ve tabiiki kusmuk gibi bir yemek. Hiç kimseyle konuşmadım. Zaten yanımdakı yataklar boştu. Nerdese 10tane yatak vardı odada. Karşı karşıya dizilmiş beşer tane yatak ve hepside beyaz. Her taraf beyaz bu gidişle beyazdan tiksinicem. Arada sırada bir iki sesler duyuyordum fakat iyneler beni yorgun kıldığı için hiç oralık olmadım doğrusu. Galiba benden başka 6kişi var burada ve hepside erkek. Burada bir haftam nasıl geçicek anlamış değilim. Saat kaç acaba. Ortalıktan ses gelmediğine göre bayağı geç olmalı.
"Gece saat 3ü geçiyor" diye bir yavaştan ses duydum. Kim bu? Seslimi düşündüm yoksa?
"Evet sesli düşündün ve yine sesli düşünüyorsun. Ben Bennett. Oda arkadaşınmı demeliyim yoksa hastane arkadaşınmı?" yavaştan çıkan ses yönünde yüzümü çevirdim. Arkamdaki yatakta uzanıyodu. Sahi hani orası boştu. İçeri karanlık olduğundan yüzünü seçemiyordum. Gözlerimi kısarak bakmaya çalıştım fakat nafile.
"Heemmm. Bence oda arkadaşı daha uygun bu duruma. Bende" adımı söylememe izin vermeden o söyledi.
"Sofia biliyorum. Hemşire adını seslenirken duydum." yüzünü bana çevirmiş konuşuyodu. Burdan gördüyüm kadarıyla benim yaşlarımda birine benziyodu ve de yakışıklı.
"Teşekkür ederim" diye konuştu Bennet. Hadi ama sesli düşünmüş olamam. Kızarmaya doğru yol alıyodum.
"Bu sefer sesli düşünmedin. Yüz halinden anladım beni yakışıklı bulduğunu" kendinden emin konuşmasıyla beni bir daha ezmeyi başardı. Bu ne öz güven Tanrım. Kusmak istedim bir an.
"He he öyle! Ben uyuyorum iyi geceler Bennet misin Nesin" diyib arkamı çevirdim. İyy küstah insanlardan hiç hoşlanmam. Uykumda gelmiyor napıcam.
Offlayıp geri ona taraf döndüm. Yüzü yukarı uzanılı vaziyyetdeydi."Sen neden burdasın?" diye bir soru sordum.
"Önce sen söyle" dedi. Önce o dese nolurdu sanki? Pes edip başıma gelenleri anlattım."Hmm gizemli" diye mırıldandı bense merakla onun neden burda olduğunu bilmek istiyodum. Yüzüne baka kaldım ama ağzından bir kelime çıkmadı.
"Eee ya sen? Sıra sende" teşvik etmek amaçlı oturur pozisyonumu aldım ve ellerimi çenemin altına koydum. O ise anlatmaya başladı.
"Bir gün geç saatlerde eve geliyordum. Aniden birinin yardım istediğini duydum fakat yakınımda hiç kimse yoktu. Aldırış etmemeye çalıştım ama olmadı. Ses o kadar beynime işliyoduki hıçkırarak ağlıyor aynı zamanda yardım diliyordu. Bende kendi kendime nerdesin dedim anında bana onu duyup duymadığımı sordu. Evet dedim. O ise olduğu yeri söyledi ve yaralı olduğunu dedi. Koşarak gittim oraya. Gittiğimde birinin ara sokakta duvara kısılmış hıçkırarak ağladığını gördüm. Bu aynı adamın sesiydi. Bir kız. Üstü başı yırtılmış halde. Yanına yaklaştım ve ona yardım ettim çünki tecavüze uğramıştı. Perişan haldeydi. Evine götürdüm. O andan sonra öyle sesler sıklıkla duyar oldum her defasında da yardım ettim. Sonunda dayanamayıp bunu anname anlatdım ve sonunda buradayım. Bir haftadır buradayım. Buradakilerin hepsi böyle olaylarla burdalar. Sencede garip değilmi?" sözünü bitirip yüzüme baktı. İnanmakla inanmamak arasında kalmıştım. Şimdi düşünceleri okumak gibi bir şey var onda peki bendeki? Bela görmekmi? Saçmalık.
"Saçmalık felan değil" çocuğun sesini duyup ona döndüm. Saçmalık değilmiş gerçekten beni duyuyormuş.
"Peki neden bizleri buraya getirsinlerki?" diye sordum.
"Bak onu bende bilmiyorum" diye cevap verdi.
![](https://img.wattpad.com/cover/73985147-288-k12882.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CLOUD
FantasyBir şeyin gerçek olup olmadığını nasıl anlarsın? Ya yaşadıklarım gerçekse kim inanır bana? Peki ya Derek, o yanımda olucakmı bunca şeyler olmuşken... 21 yaşına gel ve bir anda hayatın alt üst olsun. Çocukluğunda sevdiğin adam ve ailen tarazideyse eğ...