4.

35 5 1
                                    

Gece Bennetle konuşup uykuya dalmışdım ancak sabah uyandığımda Bennet yoktu. Onunla konuşmamdan bir gün geçmişti ortalıkta yoktu. Neden vidalaşmadan gittiki? Hemşirelerden sorduğumda evine gittiğini söylediler. Konuşacak birinin olmasına öyle çok mutlu olmuştumki, bütün hevedim kursağımda kaldı. Geçen ikinci günden sonra beş günüm nasıl geçecekti şimdi? .

"Sofia Screll sizi müayene odasına götürmeliyim. Yürüye bilecekmisiniz?" odaya giren hemşire elinde tuttuğu hasta arabasıyla yanıma yaklaşarak konuştu.

"Ah evet yürüyebilirim tabiikide." diyip yataktan ziplayarak ayağa kalmak istedim fakat ayaklarımın üzerinde dengemi sağlaya bilmeyip yalpalayarak yataktan tutundum. Ayaklarım uyuşmuştu yatmaktan. Hemşire çabuk kolumdan tuttu ve yavaşca odadan dışarı çıktık. Dışarısı bom boştu. Ne garip bir yer burası.

"Beni neden burda tuttuduğunuzu hala anlamış değilim. Gayetde sapasağlamım. Boşu boşuna zaman kaybı sizin için." hemşireyle konuşmaya çalışıyodum fakat onun ağzından bir tek laf bile çıkmıyordu. Bende onun gibi yapıp sorularıma rağmen sustum. Bir odaya vardığımızda kapısını açıp içeri girdi benide kemdiyle birlikte içeri soktu. Burası ne biçim müayene odasıydı böyle. Odanın ortasında bir camdan boru gibi bir şey var ve odanın sol tarafında bilgisayarlar düzülmüş, başında da bir beyaz giysili bir kadın, bir şeyler yapıyor.
Hemşire beni camdan borunun içine soktu nereden çıktığını görmediğim bir şırıngaya benzer bir şeyler koluma, boynuma yapıştırdı. Ve haraketsizce durmamı söyledi. Bende çaresizce söyleneni yaptım. Hemşire yanımdan çekildiği anda camdan boru sıkıca bağlandı ve garip dumanlar içeri süzülmeye başladı. Doğrusu koku felan yoktu. Bu dumanda neyin nesiydi böyle?

"Derek bak buraya!Hadi koş!Bak bak tam burda!" dumanların arasından duyduğum ses bana çok tanıdık geliyordu. Ve Derek çocukluk arkadaşım, aşkımda diye biliriz. Platonik aşktı gerçi.

"Dur Saff! Kıpırdama" telaşlı çıkan sesine doğru döndüm. Tabiikide onunla konuşan bendim. Fakat bu anıyı hiç hatırlamıyordum.
Görüntülerin devamını sessizce izlemeye koyuldum.

"Derek acıtacakmı?"diye bir soru sordum. Ne acıtacakmı? Neden bahsediyordum. Bir ormanlık alanda ikimiz vardık. Neden onunla oraya gittiğimi bilmiyorum? Ben bir şey bulmuş olmalıyım her halde Dereki yanıma çağırdım. O ise bana kıpırdamamı döyledi. Ne yaptığımızı çözemiyordum fakat sesleri duyurodum.

"Bir az acıtacak. Fakat hiç bir şey hatırlamıycaksın bu günle bağlı ve bir gün senin için seçilmiş bir güc kazanıcaksın işte o zaman beni bul Saff!Sakın unutma beni bul!" diye Derek yüzümü avuçları arasına almıp konuştu ve alnıma bir öpücük kondurdu. Gerisi ise sislerle kaplı hiç bir şey göremedim.

🕐🕐🕐

Gözlerime tutulan ışıkla kendime gelmeye başlamıştım. Derinlerden sesler geliyodu.

"Sofi beni duyuyormusun? Şimdi kendine geliceksin. Endişelenme!" galiba konuşan psikoloktu. Bulanık görüntülerin ardından her şey netleşti. Başka bir odadaydım ve annemler yanı başımda dizilmişti. Glu, babam ve annem ah nasılda özlemişim üçünüde.

"Eveet. Sofi aşamayı çabuk geçti bunun için onu burada daha fazla tutmamıza geryok. İşlemleri tamamlayıp kızınızı götüre bilirsiniz. Kendisi gayet iyi durumda." doktorun sesini duyduğum an belkide ömrümde en çok sevindiğim anlardan biriydi. Eve gidiyorum sonunda. Sıkıcı günıer bitti. İyneler yok. İlaçlar yok. Daha ne isteye bilirimki.

***

"Evim evim güzel evim. Oh mis kokulu. Yerleri öpesim var" kapıdan içeri adımımı attığım andan itibaren evi geziyordum. Her köşesini özlemişim. Sonunda annem dayanamayıp

"Yeter artık Sofi. Fır fır başım döndü. Görende sanıcak ki yıllardır evine gelmiyorsun." annemin her zamanki tavrı işte. Boş verdim ve koşarak buz dolabına yaklaştım. Acaba içinde ne var? Kapağını açtığım an hayal kırıklığına uğradım. Hiç bir şey yok içinde. Öylece aval aval bakındım bir süre.

"Anneee!" anneme bağırdım

"Hıııhhh!" odasından bağırdı o da.

"Buz dolabı neden boş anne? İnsan kızı hastaneden taburcu oldu diğe neler neler hazırlar buzdolabını tıklım tıklım doldurur. Siz nasıl ebeveyinlersiniz!" anneme isyanlarımı ileterek odama koştum. Aç olsamda bunu unutmaya çalıştım.
Ah yatağım inanamıyorum nasılda özlemişim. Üstüne çıkıp biraz zıpladım sonra Glu telefonuyla oynuyodu onun üstüne atladım biraz onunla hasret giderdim. Sonunda ablam

"Bu gün kuzenimiz gelicek!" işte super haber buna derim. Elna gelicek demek. Bayağı bir özlemişim onuda.

Gece olduğunda beni düşünce yağmuru ele geçirmişti. Derekle olan anımız, bana dediği sözler ve en çokta onu bulmam gerektiği.
13 yaşımdan bu yana platonik olarak ona aşığım ve hiç bir zaman açılmadım. Çünki bende o cesaret yok. Aynı sınıf arkadaşıydık. Tabii ki o sınıfın en yakışıklısı hatta okulun ve onun derdinden ölen onlarla kız. Onlardan biride ben. Benimle en yakın arkadaştı. Sonra okullar bittikten sonra yollarımız ayrıldı. O başka üniversiteyi seçti bende başkasını. Ve okul bittiğindendir onunla konuşmuyorum. 4yıl oldu. Koskoca dört yıl. Ve hala ona kör kütük aşığım. Off nasıl bulucam onu? Nasıl konuşucam?. İyiki bu yıl üniversitede son yılım yoksa abayı yemiştim bu kadar karma karışıklıkta.

Şimdi düşünüyorumda en çokta neyi pass geçmişim? Hastaneni ve onun garip müayene odasını. Daha neler görücem hala çok muammalı. Hastaneye gittiğim günden beri o görüntüler gözükmüyodu. Acaba yine olucakmı?

Bana olan bu şeyler Dereklemi alakadar? Neden derekle ormana gittik?Bana ne yaptı? Bir sürü soru var kafamda. Bir an önce Dereği bulmalıyım.

CLOUD Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin