Eyvah! telefonun alarmını kapatmayı unutmuşum. Biraz daha uyuduktan sonra kalkıp,duş aldım. Kahvaltı ettim. Odaya çıktım,annemi aradım.
"Anne ne yapıyorsun?"
"Oh kuzum sesini özlemişim. İyi misin?"
"İyiyim annecim sen?"
"Bende iyiyim işte. Çalışıyorum,geçinip gidiyorum. "
"Anladım."
"Sana söylemem önemli bir şey var kuzum."
Eyvah yine radikal bir karar geliyor.
"Evet. Dinliyorum annecim."
"Kuzum bana Necmettin Bey evlenme teklifi etti. Bende sana çok yardımı dokunduğu için ve iyi biri olduğu için kabul ettim. Salı günü nikahımız olucak."
"Anne sen ne dediğinin farkında mısın?"
"Evet."
"Anne beni okuttuğu için onunla evleniyorsun dimi?"
"Ne yapayım yavrum?"
"Sen bilirsin anne pişman olacağın şeyler yapma!"
Telefonu sinirden yere fırlattım. Necmettin bey miş miş.
Burada okumak zorundayım.
5 ay sonra...Kursum bitti. Şuan uçaktayım ve İstanbul'a geri dönüyorum. 5 ay çok hızlı geçti hemde çok. Selim'i soruyorsanız yanımda oturuyor şuan. Aramızda daha hiçbir şey olmadı. Sevgili falan da değiliz. Ama sanırım ondan hoşlanıyor olabilirim. Tabii Eren de yanımızda kendisi Eda'dan sonraki kankam olur. Annem sanırım Necmettin Bey ile evlendi. Berk zaten Melisa ile gayet mutludur, pislikler! Tabii Berk ile Melisa'ya dedim.
Eda,Can ile evlenmeyi düşünüyor. Ben? Kimse beni düşünmüyor. Ben ne yapıyorum kimse bilmiyor. Uçak iniş yaptı ve havaalanına geldik. Bavulum çok ağırdı. Taşımak zordu. Selim ve Eren ile vedalaştık. Onların aileleri gelmişti. Bende kendi kendime çıkışa doğru yürüyordum. Eda gelmişti bir tek.
Koşarak sarıldık.
"Ay çok özlemişim." dedi.
"Bende seni. "
Biz böyle konuşmaya başladık işte. Taksiye bindik ve eve geldik.
"Görüşürüz canım."
"Tamam zaten yarın biliyorsun sana hoşgeldin partisi düzenledik. "
"Ok."
Taksiden indim. Kapıyı çaldım ama kimse açmadı. Bir daha çaldım yine kimse açmadı.
Annemi aradım. Meğerse Necmettin Bey'in evine taşınmış. Allahım sen bana sabır ver. Tekrar taksiye binip,Necmettin Bey'in köşküne gittim. Köşkün tam önünde durdum. Vay be gerçekten köşk!
Demir kapıyı açıp,içeri girdim.
Karşıma iki tane büyük kurt köpeği çıktı.
Ahh bileğim burkuldu. Of bu çukur ne ya?
Köşke doğru ilerledim. Kapıyı çaldım. Kadın hizmetçi açtı.
"Aaa Hoşgeldiniz Arya hanım."
Adımı nerden biliyo bu kadın?
"Hoşbulduk."
İçeri geçtim. Köşkün içi acayip güzeldi. Salona doğru ilerledim. Keman sesi geliyordu bir yerden. Salonda annem ile üvey babam Necmettin Bey yemek yiyorlardı. Bir adam da keman çalıyordu.
"Merhaba." dedim utanarak. Kemanın sesi durdu. Yüzlerini bana döndüler. Annem koşarak boynuma sarıldı. Ama ben ona sarılmadım. İçimden ona sarılmak gelmiyordu. Havaalanına bile gelmemişti. Amerika'da iken beni aramamıştı. Güya benim için evlenmişti bu adamla, ama hiç öyle gözükmüyordu.
Adam bana doğru gelerek elini uzattı.
"Hoşgeldin Arya." dedi. Bende,"Hoşbulduk." dedim. Odamı gösterdi hizmetçi kadın. Resmen oda 1+1 ev kadardı. Eşyalarımı yerleştirdim. Yatağa oturdum ve elime babamın resmini aldım. Babamdan geriye kalan tek resim buydu. Babamla benim resmim. Tabii küçüklük resmimdi. Üç yaşında falandım bu resimde. Resmin arka tarafını çevirdim. Silinmiş bi yazı vardı. Bu ne ya?
Bi telefon numarası yazıyordu sanki. Annem odaya girince hemen çantaya attım resmi.
"Kızım odanı beğendin mi?"
"Oda işte."
"Arya senin niye moralin bozuk?"
"Bunu sorduğuna göre neye moralimin bozuk olduğunu anlayamamışsın."
"Kötü bir şey mi oldu?"
"Anne beni karşılamaya bile zahmet edip gelmedin. Sen gayet mutlusun bu adamla beni falan düşündüğün yok. Babamı artık sevmiyorsun dimi anne?"
Annemin bu sözlerden sonra gözleri yaşarmıştı ve ben bi tokat yemiştim. Yüreğimin acısından yanağımın acısını hissetmiyordum. Anneme karşı kırılmıştım,hemde çok...
Yataktan hızlıca kalkıp,birkaç eşyamı topladım. Bavuluma geri koydum. Gözlerim yaşlı yaşlı anneme dönüp baktım. Ve bavulumu alıp odadan çıktım. Peşimden bağırdı ama ben duymazlıktan gelerek köşkten çıktım. Perişan durumda sokakta kaldım resmen. Saçım başım dağınık,elimde bavulum,rimelim akmış bir şekilde taksi aramaya başladım. Bir taksi bulup bindim. Ama nereye gideceğim ki?
Eda'yı arayıp,sordum. Bi müddet Eda'da kalıcağım. Eda zaten yalnız yaşıyordu. Eskiden ailesi ile yaşıyordu fakat artık annesi, babası birde Elis ablası Bodrum'a taşındılar. Yine daldım gidiyorum.
"Abla söylemedin nereye gidiyoruz?"
Abla senin...
"Polonezköy."
Parayı verip taksiden indim. Biraz yürüdükten sonra evi buldum. Kapıyı çaldım.
"Eda ben çok kötüyüm."
"Gel içeri canım benim ne oldu?"
"Her şey çok kötü oldu. Annem ile patronu evlendi. Onların evine gittim. Annem neredeyse benimle hiç ilgilenmedi. Sende gördün beni karşılamaya bile gelmedi."
"Ağlama canım boşver düşünme bunları. "
"Nerde kalıcağım ben? Ne yapıcağım?"
"Aaa bir fikrim var. Bu evde ikimiz kalalım."
"Gerçekten mi?"
"Gerçekten tabiiki, biz kardeş sayılırız. Zor günlerde çıkış yolu bulamıyacaksak ne anlamı kaldı?"
"Var ya sen benim kız kardeşimden de yakınsın."
Sarılırken,kendimi tutamadım, ağladım.
Şu hayatta sanırım başıma gelmedik şey kalmadı. Daha neler gelicek kim bilir?
Saat geç olduğu için yatıp uyuduk. Sabah güzel bi kahvaltı yaptık. Annem 10 kez aramıştı ama ben açmamıştım. Öğlen yemeği için bi restoranda yemek yerken Selim geldi.
"Selim."
"Selam."
"Selam sen benim burada olduğumu nerden biliyorsun?"
"Burası benim en sevdiğim restoran."
"Aa öylemi benimde."
Selim ile yemek yedik sonra da ben eve gittim. Eda evdeydi. Üniversite sınavı için çalışıyordu.
Kahve yaptım,sohbet ederek içtik.
Hoşgeldin partisi iptal olmuştu. Ben istemedim. Çünkü hiç hoşgelmedim ki.
"Arya telefonun çalıyor." demesiyle yerimden fırladım.
"Selim mi arıyor?" dedim telaşla.
"Evettt." dedi bağırarak.
Telefonu elime alıp,açtım.
"Efendim."
"Evin önündeyim seni bekliyorum."
"Geliyorum."
Dolaba koşup,üstümü giyindim. Merdivenlerden hızlıca inerken bileğim burkuldu.Ah çok acıyor.
"Aryaaa iyi misin?"diye bağırarak yanıma geldi. Kucağına alıp,arabaya bindirdi. Sanırım hastaneye gidiyorduk. Evet doğru tahmin hastaneye gelmiştik. Röntgen çekildi. Kırık,çatlak falan yoktu. Sadece biraz incinmişti. Hastaneden çıkışta bileğimi sardıkları için biraz biraz yürüyebiliyordum.
"Sanada çok zahmet oldu."
"Olur mu canım. Sadece gecemiz mahvoldu."
"Gecemiz derken?"
"Sana bir yere götürecektim."
"Götür o zaman." dedim gülerek.
"Peki,atla arabaya."
Uzun bir yolculuktan sonra küçük bi eve geldik.
Bu ev papatyaların içindeydi. Az ilerisinde deniz vardı. Ağacın birinde salıncak asılıydı.
"Buraya niye geldik."
"Beğenmedin mi?"
"Yanlış anladın. Ben çok beğendim. Ama buraya neden geldik? Sürpriz ne?"
"Evin içinde sürpriz. Hadi içeri girelim."
İçeri girdik. Yerde bir sürü gül yaprakları ve mumlar vardı. Gülleri takip ederek ilerledim.
Bir odanın içine girdim. Yatağın örtüsü bembeyazdı. Üstünde kırmızı gül yaprakları ile
"Seni Çok Seviyorum." yazıyordu. Gözlerime inanamadım. Mutluluktan ağlıyordum.
Selim tam arkamda beni izliyordu. Koşup,sımsıkı sarıldım.
Vote ve yorum atmayı unutmayın...
Yeni bölüm en kısa zamanda💙

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Masmavi
Ficção Adolescente{Aslında hayatımın rengi siyahtı. Siyah varken diğer renkler anlamsızdı benim için. Ama o gün mavi bana bütün tonlarını gösterdi. Ve bende siyahın,karanlığın, acımasızlığın içine mavi kattım. Ama *Masmavi*}