18

4.1K 426 44
                                    

Eli telefonun üstünde ritim tutmaya ne zaman başlamıştı bilmiyordu, Jongin.

Kafenin birinde tek başına oturup sanal arkadaşından mesaj beklemek pek de mantıklı gelmiyordu lakin içinde bulunduğu durum tam olarak buydu. Evde fazlaca sıkılıp biraz zaman geçirmek için gittiği mekanda her zaman yaptığı gibi yoldan geçen insanları izlemek yerine telefonunun siyah ekranıyla duygusal bi münasebete girmişken buldu kendisini.

Kyungsoo...

Evet, yakın zamanda tanıdığı -pardon, tanımadığı- birini neden düşündüğünün izahını yapmakta zorlanıyordu.

Hayır, aşık falan değildi. Sadece zihninde boş bir görüntü oluşmuştu ve bilinç altı bu boşluğu doldurmak için elinden geleni yapıyordu.

Ayrıca bir de can sıkıntısı gibi bir etken vardı. Kyungsoo ile konuşurken eğlendiğini çok öncelerde fark etmişti. Ve onun aradığı şey o an biraz eğlenmekti. Ama bok çuvalı Kyungsoo, akşam üzeri olmasına rağmen online bile olmamıştı. Gerçi en son konuşmalarında önceki gün uyuyamadığını söylemişti. Belki de o saatte uyuyabilmişti ve hala uyumaya devam ediyordu.

Telefonu hızla ters çevirip kendinden biraz uzağa sesli olarak bıraktı. Bakışlarını telefondan kaldırdığı nanosaniyelik hızdan sonra ön masada oturan çocuğun kendisinin az önce oluşturduğu ani sesten irkilip yerinden zıpladığını gördü. Jongin onu uyandırmadan önce önündeki defter-kitap yığınına salya akıtıyor olmalıydı. Göz göze geldiklerinde karşısındaki çocuğun bakışlarını hızla kaçırmasıyla özür dilemek için araladığı dudakları öylece kaldı. Omzunu hafifçe silkip kendince umursamadığını belirttikten sonra önüne yıllar önce konulduğunu düşündüğü buzlu çikolatalı içeceğiyle bakıştı bir müddet.

Cansız cisimlerle olan ikinci romantik anını bölense masasının yanından geçen bi kızın "Kyungsoo oppa!" diye seslenmesi oldu. Bakmayacaktı... Bakmayacaktı! Geçen sefer yaşadığı rezilliği tekrar etmek istemiyordu. Lanet ülkede neden bu kadar Kyungsoo vardı ki! Ayrıca tüm Kyungsoo'lar isimleriyle seslenilmek için mi vardı? Bu insanlar tanıdıkları Kyungsooları sakince yanlarına gidip selamlayamıyor muydu? İç çatışması iki üç saniye kadar sürdü ve sonunda dayanamayıp yine baktı. Az önce yanından geçerken beline doladığı kırmızılı siyahlı gömleğiyle dikkatini çekmişti Jongin'in. Fazla aramasına gerek kalmadan buldu kırmızı gömlekli kızı. Ve onun selamladığı kişiyi de. Az önce gözlerini kaçıran çocuktan başkası değildi elbette.

Bakışları tekrar buluştuğunda bu sefer gözlerini ilk kaçıran Jongin oldu. Hemen şimdi gitmeliydi. Yeni bir yanlış anlaşılmaya mahâl vermeden, yine birisini Kyungsoo sanmadan gitmeliydi.

Fakat gidemedi...

Bir salak gibi bakışları tekrar o çocuğu buldu ve olabilecek en büyük hızla onu inceledi. Siyah saç... Beyaz ten... Minik bir beden... Fakat karşısında bulduğu kişi 25 yaşında bir adamdan çok 21-22 yaşında bi üniversite öğrencisi gibiydi. Bakışlarını biraz daha onların üstünde tuttuğunda bu düşüncesini aşırı destekledi. Kız arkadaşıyla ders çalışmak için kafede buluşan bir çocuğu Kyungsoo sanması büyük aptallık olurdu.

Fakat şüpheler durmuyordu. İşi biraz daha ileri götürüp kitapları bile incelemişti. Belki İngilizce dersi vermek için buluşmuşlardır diye düşünmüştü. Fakat hayır işte, kitabın kapağında olabilecek en büyük puntolarla FELSEFE TARİHİ yazıyordu. Ya da Jongin o yazıları gözünde aşırı büyütmüştü.

Kuruyan boğazını yumuşatmak için içeceğinden bir yudum aldı.

İstiyordu.

Bunu kendine itiraf etmesi kolay değildi belki ama açıkça belli olan bir his vardı işte. Karşısındaki minik burunlu, şirin çocuğun Kyungsoo olmasını istiyordu. Güzel bir çocuk olduğundan onu istiyor değildi, hayalindeki Kyungsoo'yla olan benzerliğini düşünmesi isteğini körüklemişti. Ama belli ki umduğu gibi değildi. Ayrıca Kyungsoo'ya bir daha başka birini o sanmayacağını söylemişti.

Ani bir kararla az önce kırarcasına fırlatrığı telefonu masadan alıp kasaya doğru ilerledi. Ve kafeden çıkmadan önce son kez göz göze geldiği çocuğu unutmaya çalıştı.

•••

Esmer olanın kafeden çıkmasıyla beraber vermeyi unuttuğu nefesi yutup kafasını pat diye masaya bıraktı Kyungsoo. Kalbi yerinden çıkacak gibi atıyordu.

İlk kez göz göze geldiklerinde Jongin'in onu tanıdığını sanmıştı. Pekala... Bu pek mümkün değildi çünkü Jongin onu daha önce hiç görmemişti. Kyungsoo aynı kafede oldukları zaman bile ona yakalanmadığına emindi çünkü nerede kör nokta varsa oraya sinerdi hep. Bu sefer uyurken yakalanmıştı Jongin'e. Arkadaşının kardeşine ders anlatmak için gelmişti kafeye, kız onu görebilsin diye bu sefer pek de kör nokta olmayan bir yere oturmuştu. Kaldı ki Jongin'i her zaman gördüğü kafede bile değildi!

Göz göze gelmişlerdi! Hem de bir kaç kez! Ona bakmamaya çalışsa da esmer olanın izlediğini hissedip iç güdüsel olarak bakışları ona kaymıştı.

Tanımamıştı değil mi? Tanımış olamazdı. Gerçi o salak 40 yaşında adamı da kendisi sanmıştı, ismini duyup da şüphelenmemesi imkansızdı.

Peki kafeden neden kaçar gibi çıkmıştı ki? Kyungsoo olduğunu anlamış ve onu beğenmemiş olabilir miydi? Olabilirdi. Kesinlikle öyle olmalıydı. Başka türlü neden yüzünde o tarz bi ifade olsundu ki?!

"Oppa, iyi misin?"

Kafasını kaldırıp kendisi için endişelenen kıza zayıf bir gülümseyiş sundu.

"Biraz kötü hissediyorum Shin Min, sonra buluşsak olur mu?"

Şayet aklında ne var ne yoksa pul pul olmuş dökülüyordu. Kızın sorun olmadığına dair cümlelerine teşekkür ederken ve hastane zırvalıklarına gerek yok derken bile kelimeler kendisinden çıkmıyor gibiydi. Durağa yürürken tüm dikkatini toplayan şey telefonun titremesi oldu.

Darkcat:
•Daha ne kadar uyumaya devam edeceksin seni moron kafalı peluş?

Toplum içinde olmasa histerik bir kahkaha atardı. Jongin gerçekten yakışıklı bir salaktı. Parmakları tuşları buldu ve o mesajı henüz yazamamışken Jongin'den bir yenisi geldi.

Darkcat:
•Her ne kadar başka insanları sen sanmayacağımı söylesem de bunu durduramıyorum. Her an karşıma çıkacakmışsın gibi geliyor ve fark ettim ki seni görmek istiyorum. Şimdi düşündüm de... Sanırım artık hayatıma girmene hazırım.

Ve Kyungsoo toplum içinde olmasını umursamadan en sağlamından histerik bir kahkaha attı.

Meow =(∩o∩)= •KaiSoo• √Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin