''Şifa kusura bakma. Bu saatte seni rahatsız etmek istemezdim ama konuşmamız gerekiyordu. '' Önemli değil Volkan. Mesele nedir?'' '' Birkaç hafta önce Özel Aslanoğlu Hastanesine iş için başvuruda bulunmuştum. Geçenlerde geri dönüş yaparak anlaşma şartlarını konuşmak için hastaneye çağırdılar. Bugün gittim ve hastanede ikinci kadın doğumcu olarak işe alındım. Diğer meslektaşım Burç Beyin hastası çok olduğundan bir kısmını bana naklettiler. Hastaların bilgilerinin olduğu mail bana yeni ulaştı. Baktığımda senin adını görünce hem durumunu merak ettim hem de hakkında genel bir bilgi edinmek için uygunsa yarın 12.00 da muayenemiz olduğunu haber vermek için aradım. '' dediğinde ''Aptal Şifa... Keşke önceden anlatsaydın. Yağmurdan kaçarken doluya tutuldun şimdi. '' diye içimden geçirdim. ''Şifa orada mısın?'' ''Ha evet Volkan... Hayırlı olsun, senin adına çok sevindim. Yarın dediğin saatte müsaitim, geleceğim. '' ''Tamam, o zaman, yarın görüşürüz. Seni daha fazla meşgul etmeyeyim iyi geceler.'' ''Estağfurullah. Görüşürüz. İyi geceler...'' dedikten sonra kulağını telefonuma hunharca dayamış olan Meltem konuşmanın bitmesiyle hemen eski yerine geçti. Ela rengi gözlerini sonuna kadar açarak 'Şimdi ne yapacağız?' bakışı atınca ''Yarını bekleyip göreceğiz. '' dedim boş vermişlik içinde kalan poşetleri karıştırırken. En son poşeti açtığımda, içinden çıkan küçük sarı patikleri gördüm hormonların etkisiyle ağlamaya başladım. Meltem ağzıma tatlıları birer birer tıkmaya başlayınca sustum ve yiyeceklerin tadını çıkarmaya başladım. Kendimi bildim bileli tatlı şeylere düşkündüm. Annem hep, tatlı şeyleri seven insanların mutlu olmak isteyen insanlar olduğunu söylerdi. Sakinleştiğime emin olunca Meltem duş almak için banyoya girdi. Bende olanların analizini kafam kısaca yapıp kendime yol çizmeye koyuldum ''Burç çok iyidi ona çok alışmıştım, keşke onunla devam etseydim. Şimdi Volkan'a nasıl alışacağım? Hayır, yani gidip değiştiremem de Volkan'a ayıp olur. Of! Neyse, yarın gidince Volkan müsait olursa öğle arasına kadar onu beklerim sonra da beraber yemek yerken olanı, biteni anlatırım.'' '' Şifa! Şifa!'' diye seslenen Meltem'e içeri girmeden cevap verdim '' Efendim?'' ''Havlumu almayı unutmuşum, sana zahmet kapının arkasında asılı, verir misin? '' '' Duşa kabinin kapısı kapalı mı? İçeriye giriyorum bak. '' ''Evet, evet. Gelebilirsin.'' Havlusunu üstten atıp herhangi bir kazayla karşılaşmamak için orayı hemen terk ettim. Balkonun yere kadar cam olan kapısından etrafı izlemeye başladım. Bu gece güçlü bir rüzgâr vardı hatta öyle ki çatılardan ses gelmeye bile başlamıştı. Mutfağa doğru yürüyüp masanın üstünde ki su dolu sürahiyi ve bardağı alarak odama geçtim. Yanım başımda duran gece lambasını açtım ve kitap okumaya başladım. Çok sürmeden elinde yastık ve battaniyesiyle Meltem içeri gelerek yatağıma hopladı. '' Rüzgâr çok güçlü estiği için her yerden ses geliyor. Çok korktum. Bu gece yanında yatabilir miyim ne olur? '' dedi çocuk gibi başını sağa yatırarak. Onu kırmayı kabul ettiğimde, yan yana uzanıp konuşmaya başladık. Gün ağarmaya başlayınca uyumuştuk bu yüzden sabah kalkmamız çok zor oldu. Dolapta ki pantolonlarımdan hiçbiri olmayınca yine tayt giyip üstüne, kalın oduncu gömleğimi giyerek, saçlarımı tarayıp siyah ince bir taç taktım. Meltem'le senkronize hazırlandığımız için beni hastaneye o bıraktı. Çalıştığı fabrika da bugün işi çok az olduğundan öğleden sonra buluşma kararı aldık. Arabadan inerek kadın doğum bölümüne gittiğimde Burç'un küplere binmiş bir şekilde etrafa ateş saçtığına şahit oldum. Her zaman sakinliğini koruyan alçak ses tonu yerini bağırmaya bırakmış, yüzü ise kıpkırmızı kesilerek anlının çatında ki yeşilimsi damarı ortaya çıkarmıştı. Onu incelemeyi bırakıp ne dediğine kulak verdiğimde '' Ne hakla benim hastalarımı kafanıza göre başkasına verirsiniz? Üstelik benden habersiz!'' diye soran Burç'a kimse korkudan cevap veremiyordu, çıt sesi çıkmıyordu. Ta ki kır saçlı, hafif sakalı olan ve gözleri tıpkı Burç'a benzeyen muhtemelen elli beş, altmış yaşlarında olduğunu tahmin ettiğim, iri yapılı, takım elbiseli adam gelip 'Ne oluyor burada'' diye sorana kadar. ''Ne olacak? Hastalarımdan bazılarını bana sormadan, danışmadan yeni gelen doktora nakletmişler. Bunun hesabını soruyorum.'' Dedi göz bebeklerini adamın göz bebeklerine dikerken Burç. Katta bulunan hemşireler, doktorlar hayret ve merak içinde onları izliyordu. Bunun farkında olan ve sakinliğini koruyan yaşlı adam ''Konuşmaya odamda devam edelim.''diyerek gidince Burç da durumun farkına varıp, onu takip etti. Yanımdan geçtiğinde göz göze geldik. Adını bir türlü koyamadığım duyguyu gözlerinde görünce, ona ihanet etmiş gibi hissettim. Yanımdan öyle geçip gidince kalbimde sanki onunla gidiyordu. Omzuma dokunan el ''Gel odaya geçelim.'' Deyince konuşmadan dediğini yaptım. Ne olduğuna anlam veremeyen Volkan elinde kahvesiyle açıklama yapmam için bana bakıyordu. Kantinde olduğu için yaşananlara şahit olmamıştı belli ki. Nedense anlatmak istemedim, onun için ''Bende yeni geldim bilmiyorum hiç.'' diye kesip attım. Uzatmayan Volkan ''Saçların güzel olmuş. Seni hep kısa saçlı hatırlıyorum.'' Dedi konuyu değiştirirken. '' Teşekkür ederim. Uğraşmaya üşendiğim için sürekli kestirirdim.'' Üstümde ki kasvetli havayı dağıtmayı ve yüzümü güldürmeyi başarmıştı Volkan. Yerine gelen keyfimle yemek mevzusunu Volkan'a açtım. Kabul edince ise muayeneye geçtik. Daha ilk dakikadan Burç'un yerini yadırgamıştım. Kısa süren muayeneden sonra '' Ben buralardayım zaten yarım saat var seni bekliyorum. İşin bitince beni ararsın.'' ''Tamam, son hastamı da muayene edip çıkacağım zaten. '' Odadan çıkıp koridorda bir ileri iki geri yürümeye başladım. Yorulunca kullanılmaktan eskimiş, krem rengi, kenarları metalden oluşan rahat koltuğa oturdum. Çantamdan kaç kere okuduğumu bilmediğim kitabımı çıkartarak, okumaya başladım. ''Çok sevdiğim bir kitaptır.'' Diyen sesle birlikte gözlerimi kitabın sayfasından ayırıp, burnuma düşen gözlüğümün üstünden yukarı baktım. '' Sadece kitap okurken gözlük takman çok yanlış'' diyerek yanıma oturdu Burç. Yarım saat önceki halinin aksine mutlu ve adeta zafer kazanmış gibiydi. '' Gözlük kullanmaktan pek haz etmiyorum.'' Dedim gözlüğümü çıkarıp çantamın derinliklerine gönderirken. '' Yaşananlara şahit olduğun için üzgünüm. Baya korkmuş görünüyordun, kusura bakma böyle olsun istemezdim. '' ''Önemli değil. Ben de olsam sinirlenirdim. '' Nedenini biliyor musun?'' ''Evet. Sinirliyken, farkında olmadan söyledin ya'' deyince birinin bahçesinden elma çalarken yakalanmış bir çocuk gibi utanarak başını yere eğdi. O kadar tatlı oldu bir an yanaklarını sıkmamak için zor tuttum kendimi. '' En azından durum düzeltildi. Yine benim hastamsınız. Randevular aynı saatinde, değişen hiçbir şey yok .'' dedi ayağa kalkarken. '' Çok sevindim. Yeni birine alışmak zor olacaktı.'' ''Neyse ki gerek kalmadı. Her şey hallolduğuna göre artık gitmem gerekiyor. İyi günler '' ''İyi günler''
İçim sevinçten çığlık atarken dışım sus pustu. '' Çıkalım mı?'' '' Hem de hemen kurt gibi acıktım.'' Dedim. Çok güzel bir mekâna geldik Volkan'la. Duvarları simli ve şal desenli duvar kâğıdı ile kaplanmıştı. Duvarların aksine sandalyeler de ve masa örtülerinde açık bir renk olan bej tercih edilmişti. Bize en yakın olan masaya oturup yemekleri istedik. Yemekleri beklerken anlatmaya başlayıp kahvelerimizi içinceye kadar devam ettim. Geçmişe gitmek bana iyi gelmezdi ama bu durum galiba artık geçmişte kalmıştı. Kendimi çok güçlü hissediyordum. Anlattıkça sanki daha çabuk iyileşiyordum. '' Ben bunların yalnızca romanlarda o, senin gibi dirayetli, mükemmel kadınlarında sadece filmlerde olduğunu sanırdım. '' dedi Volkan. Övüldüğümde ne yapmam gerektiğini şaşıran biri olarak ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Allah'tan o sıra telefon çaldı. Konum atıp, buraya gelmesini söyledim. Zaten yakınlarda olduğunu söyleyen Meltem çok geçmeden gelmişti. Volkan'ı görüp benim yanıma oturduğunda sadece benim duyabileceğim bir tınıda '' Bunun Volkan olduğuna emin misin?'' dedi hayran bir vaziyette '' Hiç olmadığım, kadar''
BURÇ'TAN
Şifa'yı kaybetme korkusunu ilk defa bugün yaşamıştım. Kendimden beklenmeyen bir biçimde, bu kadar ağır tepki vermemin tek nedeni oydu çünkü. Ona karşı beslediğim duygular, onu her gördüğümde değişiyor ve git gide yoğunlaşıyordu. İlginç olan ise duygularına hâkim olma konusunda usta olan ben, onun karşısında çıraktan ötesi olamıyordum. Hele ki bugün babamın odasına giderken onun ürkmüş, korkmuş bakışlarını gözlerimde hissedince, ağzımdan çıkacakmış gibi atan kalbime söz geçiremediğimi görüp ona olan duygularımın derinliğini, ilk defa böylesine içten hissedince... Belki de Şifa'ya hissettiklerim onun Başak'ın tam tersi, bir karakterde olduğunu düşünmemden kaynaklanıyordu diye aklımdan geçirirken sevmeyi Başak'la unuttuğum yıllara dönerek, onunla yaşadığım deneyimin, beni onun adını dahi ağzıma almaktan dahi nefret ettirdiğini, insanlara özellikle kadınlara olan güvenimi mahvettiğini hatırladım. Tıp fakültesinde beraber okuyorduk. Arkadaş olarak başladığımız ilişkimizi sevgili olarak devam ettirerek aynı evde yaşamaya başladık. Son sınıfta mezun olacağımız gün ona evlenme teklifi etmeye hazırlanıyordum. O gün kuaföre gitmek için aceleyle çıkınca çantasından bir tane zarf düşürmüştü. Benden sakladığı bir şey olmadığına emin olduğum için davetiye zannederek zarfı açmış gördüklerim karşısında hayrete düşmüştüm adeta...
Yeni bölümümü dört gün önce eklememe rağmen anlam veremediğim bir sorun yüzünden birçok okuyucu görememiş. Bunun için tekrardan güncellemek zorunda kaldım. Ayrıca ilk defa karakterlerimden biri olan Şifa'ya çok benzettiğim bir medya ekledim. Nasıl buldunuz? Sizce benziyor mu? Başka önerileriniz varsa, özellikle de Burç için instangram: feyzaras kullanıcı adıyla bu görselleri benimle paylaşırsanız çok sevinirim. Kendinize iyi bakın 😊

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavinin En Gece Tonu
Romanceİnişli çıkışlı, çokta güzel olmayan hayatında, güneşin sadece umut etme kabiliyetine sahip insanların üzerine doğduğuna inanan Şifa,yaşadığı hüzünlü olaylara rağmen umut etmeye devam edebilecek mi? Hiç beklemediği bir zamanda ansızın çıkıp gelen ve...