Şifa'dan
Yıllardır içimde hiç geçmeyen kış, yerini bahara bıraktı, o an filizlendi yine çiçekler. Kalbim sadece kan pompalayan bir organ olmaktan çıkıp ruhuma sevgi dağıtan bir yürek halini aldı. Yoğun duygularımla dilimin ucuna gelen kelimelere pranga vurup, ''Konuşalım.'' Dedim.''Haykırırcasına söylemek istediğin ama yapamadığın, her defasında içine atarak seni kemirmesine göz yumduğun, bir sırrın var mı?'' samimi, içten ses tonuyla... Kafamı kaldırıp, gözyaşlarını tutmaktan kızaran gözlerinin içine bakarak ''Evet, var. Ya senin, senin var mı?'' diye sordum. ''Var. '' dedi tam anlatmaya başlayacaktı ki Meltem balkondan beni seslemeye başladı. ''Hadi nerede kaldın?'' Arabanın içinden çok net ne dediğini anlaşılmasa da eve çağırdığını biliyordum. Burç' da anlamıştı. ''Belki sonra devam ederiz. Şimdi git, dinlen.'' ''Belki değil, mutlaka devam edelim. '' ''Görüşürüz.'' ''Görüşürüz.'' Kalmak, dinlemek için can attığım konuşmamızı mecburiyetten yarım bırakıp, isteksiz bir şekilde evin yolunu tuttum. Kapının eşiğine geldiğimde beni bekleyen Meltem, yere eğilerek botlarımın fermuarını açtı. Sonra koluma girerek beni odama götürdü. Zorla yatağa sokup, çıkmamam için tehditler savurarak odadan çıktı. Burç'un dediklerini tekrar tekrar düşündüm. Kendimce bulduğum cevapları yerleştirdiğimde yama gibi durduğu için bir türlü dolduramıyordum o boşluğu. Orayı kusursuz bir şekilde tamamlayacak tek bir kişi vardı o da Burç' tu.
Burç'tan
Yol da kendimi hazır hissederek, fevri bir şekilde anlatmaya karar verdiğim durumumu ve konuşmamı yapamadan evine gitmek zorunda kalmıştı Şifa. Bu durum ilk başta canımı sıksa da aklıselim bir şekilde düşündüğümde olmadığına şükretmeme neden oldu. Ancak sorduğum soruların cevaplarını deli gibi merak ettiğine ve öğrenene kadar peşini bırakmayacağına adım kadar emin olduğum Şifa'yı nasıl geçiştirecektim? Bunun bir yolu olmadığını anladığımda İngiltire'de ki hastaneye kontrol amaçlı gitmek aklıma geldi. Aynı gün işlemlerimi tamamlayıp iki gün sonrasına biletimi aldım. Erteleyebileceğim hastalarımın kontrollerini erteleyip, kalanları ise Volkan Beye yönlendirdim. Durumumu toplu mesajla tüm ilgililere bildirdiğimde en sona bıraktığım tek bir kişi vardı. Ona son gün haber verecektim. O gün gelip çattığında uçağa binmeme 10 dakika kala Şifa'ya mesaj attım ve telefonu kapatarak uçağa bindim. İndiğimde ilk işim telefonu açarak gelen mesajlara bakmak oldu. İstediğimi bulamayınca valizlerimi ve hayal kırıklığımı alarak otele gittim. Yerleştikten sonra hastaneye uğradım. Yapmam gereken onca iş, düşünmem gereken onca şey varken kendimi bir köşe de Şifa'yı hayal ederken buluyordum her defasında. İnsanın, en çok kaçtığına tutulduğunu tecrübeyle sabitleyince gideceğim günü iple çekmeye başladım. İstanbul'a iner inmez yapacağım ilk şey Şifa ile konuşmak her şeyi anlatmak olacaktı. Artık nasıl bir yol izleyeceğimi yaptığım planlar sayesinde sabitleyince rahatlamıştım. Öğle arası yemek, yemek için hastaneye yakın bir mekân bulup, oturarak sipariş vermek için, menüye bakmaya başladım. Uzun uğraşlar verdikten sonra ne yiyeceğime karar verdiğim sırada telefonum titredi. Bakmadan elime aldığım telefonun mesaj bölümüne girerek mesajı açtım. ''Gelmene kaç hafta kaldı?'' Şifa'nın beklemediğim anda, beklemediğim şekilde attığı mesajına '' 2 hafta sonra.'' Karşılığını verdim. Sanki telefonu eline almış mesaj yazmamı bekliyormuşçasına saniyeler içinde ''Çokmuş.'' Yazdı. Kendimi daha fazla tutamayıp rehberime girdim. Ş harfine gelene kadar ekranı aşağı hızla çekerek Şifa'da durması için üstüne tıkladım. Derin bir nefes alarak ara tuşuna bastığımda ilk çalışta cevap verdi karşı taraf. ''Burç! Nasılsın?'' dedi ve ilk telefon görüşmemiz başladı. Tamı tamına bir saat konuşmuş o da yetmezmiş gibi telefonu kapattıktan sonra sabaha kadar mesajlaşmıştık. O gün bizim için bir milat olmuş, ilişkimize farklı bir boyut kazandırmıştı. Her şeyin fazlasıyla yolunda olması beni tedirgin ediyordu ama. Çünkü her iyi şeyin bir sonu olduğunu en iyi bilen insanlardan biriydim. Elimden geldiğince bu düşünceleri görmezden gelerek dönüş yoluna koyuldum. Uçak İstanbul'a inerken ani bir hava akımıyla karşılaşarak sallanmaya başladı. Çok geçmeden burnu aşağı gelecek şekilde dik açıyla yere düşmeye başladı. İnsanlar çığlık çığlığa bağırıyorken her taraf karararak derin bir sessizliğe gömüldü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavinin En Gece Tonu
Romanceİnişli çıkışlı, çokta güzel olmayan hayatında, güneşin sadece umut etme kabiliyetine sahip insanların üzerine doğduğuna inanan Şifa,yaşadığı hüzünlü olaylara rağmen umut etmeye devam edebilecek mi? Hiç beklemediği bir zamanda ansızın çıkıp gelen ve...