Burç'tan
Başak'ın attığı her adım yüzümdeki ifadenin biraz daha sertleşmesine sebep oluyordu. Buna anlam veremeyen Şifa gözlerini yüzüme dikmiş dikkatle inceliyordu ki "Merhaba" dedi Başak masanın yanı başına gelerek. Şifa sesin olduğu tarafa bakıp başını kaldırdı. Karşısında Başak'ı görünce şaşırmış olacak ki yüzüne kısa bir süre baktı ve "Merhaba" dedi. Başak "Oturabilir miyim?" diye sorunca aksini söyleyemeyeceğimiz için "Tabiki" diye cevap verdik. İyice yerleştiğine emin olduktan sonra sadece benim anlayabileceğim bir ima ile "Arkadaşımla yemek için sözleşmiştik ancak arayıp biraz geç kalacağını söyledi. Bende sizi görünce yanınıza geleyim dedim." açıklamasını yaptı. Bizde sadece "İyi yaptın." Diyebildik. Hoşuna gitmediği halde Şifa hiçbir şeyi bozuntuya vermeyerek gayet hoşgörülü davranmaya çalışıyordu.Tanımadığı halde nasıl bu kadar samimi davranabiliyordu anlamıyordum. Kesinlikle ondan haz etmediğinin farkındaydım ama kendinden ve iyi niyetinden asla ödün vermiyordu Şifa.
- "Hiç değişmemişsin Burç. Hala özel şeyler için burayı tercih ediyorsun demek.
-"Evet. Hala özel insanlarla özel şeyler yaşamak için buraya geliyorum. " dedim Şifa'nın elini tutarken. Tam ağzını doldurduğu ve eteğindeki taşları dökmeye hazırlandığı sırada arkadan bir el Başak'ın omzuna dokundu. "Özür dilerim biraz geç kaldım." açıklamasıyla kendini izah etmeye çalışan adamın, arkadaşı olduğunu anlayan Başak "Önemli değil." dedi memnuniyetsizlikle. "Hemen yemeğe geçelim mi?" diye sorunca hırsla kalktı yerinden Başak; çantasınıda alarak "İyi yemekler." Diyip çekti gitti. Olanlara, yaşanan bunca saçmalığa, Başak'ın dengesiz hareket ve tavırlarına anlam veremeyen Şifa en sonunda "Bu kadın kim? Nerden tanışıyorsunuz?" Diye sordu. Dananın kuyruğu kopmuştu artık. Her şeyi anlatmanın zamanı gelmişti. "Başak'la geçmişimiz baya eskiye dayanıyor." diye söze başladım ki garson yemekleri getirerek sözümü yarıda kesmeme sebep oldu. İstediğimiz yemekleri önümüze koyup içeceklerimizi açtı derken işini hızlıca bitirip çekildi. Sonra ben tekrar anlatmaya koyuldum: Üniversite yıllarında aynı fakültede de aynı sınıftaydık.." "Başak'ta mı doktor yani?" "Evet." "Hım..." "Sınıfın en güzel not tutan kızlarından biriydi ama kimseye vermezdi. Bir gün çok önemli bir finalimiz olduğu için mecburen yanına gidip not istemek zorunda kaldım." Neden sen?" " Arkadaş grubumuzda oylama yaptık ve kurban olarak ben seçildim çünkü. Şifa devam etmemi isteyen bir sessizliğe bürününce bende öyle yaptım."Tersleyecek, rezil olacam korkusu ile yanına gidip "Ne haber?" diye sordum. İlk başta çok şaşırdı. Sonra iyi falan diyip beni sordu böylece konu konuyu açtı ve baya bir sohbet ettik. Anlatıldığı, bahsedildiği kadar kötü biri olmadığını düşünmeye başlamıştım. Zaten notlarıda hemen verdi." Şifanın benzi sapsarı oldu aniden. Bunu fark edince konuşmayı, anlattıklarımı yarıda bırakıp "İyi misin?" diye sordum. "İyiyim sadece bir anda midem bulandı. İzninle ben bir lavaboya gideyim." diyerek kalktı. İlerde duran garsona lavabonun yerini sorup hızla o tarafa yöneldi. Yine yarıda kalmıştı konuşmam. Sanki hiç anlatamayacağım hissine kapılmıştım. Çaresizlik içinde kıvranırken tek düşündüğüm ve tek hissettiğim şey Şifa'yı kaybetme korkusuydu. Bir an önce gelsinde anlatayım ve kurtulayım diye düşünüyordum.
Şifa'danMide bulantısıyla kendimi zar zor attığım lavabodan çıkmam tamı tamına kırk iki dakikamı aldı. Üstelik Burç'u daha fazla bekletmemek için tam geçmesini beklemeden çıkmak zorunda kaldım. Yürüdükçe tekrar eski haline dönen midem yüzünden masaya varır varmaz "Burç, gecemizi mahvettiğim için özür dilerim ama midem gerçekten çok kötü. Rica etsem kalkabilir miyiz? Hemen eve gitmek istiyorum." Dedim ağlamaklı bir şekilde. Hesabı ben burda değilken ödeyen Burç ayağa kalkarak " Özür dilenecek bir şey yapmadın. Hadi gidelim." dedi. Duyduklarım karşısında çok rahatladım ve az önce sarfettiğim kelimelerden tamamen arınıp koluna girdim. Beraber kapıdan çıktık ve arabaya bindik. Kısa süren araba yolculuğumuzun ardından evin önüne gelmiştik. İnecekken "Başak mevzusunun yarıda kaldığının ve bu konuyla alakalı canını sıkan bir şeyler olduğunun farkındayım. Bundan sonraki ilk görüşmemizde devam edersin canım." dedim ve yanağından öperek arabadan indim. Benim binaya emniyetli bir şekilde girdiğime emin olduktan sonra gidecek olan Burç arabada durmuş gitmemi izliyordu. Son geçen arabadanında ardından el sallayarak karşıya geçtim hemen. Yolun kenarında Tam ona dönmüş artık git işareti yapacakken karşıdan hızla bir araba geldi. Farının yoğun ışığından gözlerimi açıp bakamadım ama yanımdan son hızla teğet geçerek gittiğini hissettiğim araçtan sonra neye uğradığımı şaşırdım. Gördükleri karşısında hayrete düşen Burç arabadan inmiş açık bıraktığı kapının yanında eli kolu bağlı bir şekilde beni izlemişti. Sağa sola iyice bakıp araba gelmediğine emin olunca karşıdan karşıya geçerek yanıma geldi. Gözleri saniyeler içinde kan çanağı olmuştu. "Az kalsın eziliyordun! İnsan dikkat eder değil mi?! Yol kenarında durmak nedir ya araba çarpacaktı neredeyse!!" diye sinirle bağırmaya başladı. Onu ikinci defa böyle görüyordum. Birincisi hastahanede olan Volkan tartışmasındaydı. İkincisi ise şimdi yaşananlar. Olayların şokuyla mideme ağrı girdi birden. Onun tetiklemesiyle öğürmeye ardından kusmaya başladım. Burç saçlarımı bir eliyle tutarak yüzüme gelmelerini engellemiş diğer eliyle ise çantamdan çıkardığı selpakla yüzümün terini silmeye çalışıyordu. Kusmam geçince eğildiğim yerden yavaşça kalkıp, doğruluncaya dek Burç bir koşu binanın giriş şifresini girip yanıma geldi. Konuşmadan omuzumdan tutup iyice kavradı ve kucağına aldı. Hızla binaya girip dairenin önüne gelinceye kadar kucağından indirmedi. Uzun süren kapı çalmanın ardından kimse olmadığını anlayınca beni yavaşça yere bıraktı ve "Anahtarın var mı? Diye sordu. Cevap vermeden çantamı açıp içinden anahtarı çıkardım. Ona uzatacak takatim olmadığını anlamış olacak ki eğilerek anahtarı elimden aldı kilidi açarak beni içeriye soktu. Yatağıma uzandırıp ateşimi ölçtü hemen. Sonrada ayakkabılarımı çıkardı. "Havlun nerede?" Diye sorunca şaşkınlıktan yerinden çıkan gözlerimle "Neden soruyorsun?" diye karşılık verdim. "Ateşin var hemen duşa girmezsen havale geçirirsin." Dedi. "Kapının arkasında" Havluyu eline alarak "Hadi." Koluma girip bütün ağırlığımı bedenine aldı. Banyoya gelincede duşakabini açıp suyu ayarladı. "Ben kapının önündeyim. Bir şey olursa sesle. " diye çıktı. Toparladığım cüzi miktar gücümle duşa girdim. Su biraz soğuk gelip dişlerimi bir birine vurmama sebep olsada iyi gelmişti. Oyalanmadan bornozumu giydim ve kapıyı açarak dışarı çıktım. Odama geçip hızlıca giyindim. Burç kapıyı çalarak "Müsait misin?" Diye sorunca "Evet. Gel" dedim. İçeriye elinde fön makinesiyle geldi. Hemen yanda ki prize takıp çalıştırarak tek tek saçlarımı kuruttu. Bitirincede ateşimi kontrol etti."Normale döndü." "Senin sayende..."
Burç'tan
Yüreği ağzına gelmek deyiminin tam anlamıyla yaşayan,nefes alan haliydim yaklaşık 1 saat önce. Şifa cm'ler ile kurtulmuştu ezilmekten. Ben onun yokluğunu hayal edip aklıma getiremezken bunu yaşamak zorunda kalacaktım neredeyse. Neyse ki öyle bir şey olmadı ve şu an karşımda yatağında mışıl mışıl uyuyor. Her yönüyle güzel bir gece olacağını sandığım programımız berbat olmuş başımıza gelmeyen bir şey kalmamıştı. Önce Başak sonra midesi ve en sonunda trafik kazası sanki her şey planlı gibi üst üste gelmişti. Meltem acil ve önemli bir işi çıkması münasebetiyle evden haber vermeden çıkmış ve Burç'a bu gecede gelemeyeceğini belirmişti. Şifa evde yalnız kalmasın diye sabaha kadar başında beklemeye karar verdim. Saat başı ateşini ölçmem gerekiyordu bu yüzden uyuya kalmamak için mutfağa kahve yapmaya gittim. Kahvemi yapıp elime alınca meşhur salonun camından etrafı izleyerek içmeye gittim. Etrafı,mahalleyi,evleri, sokağı incelerken Şifa'ya çarpmak üzere olan aracı binanın önünde çalışır vaziyette beklediğini görünce ne yapacağımı şaşırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavinin En Gece Tonu
Romanceİnişli çıkışlı, çokta güzel olmayan hayatında, güneşin sadece umut etme kabiliyetine sahip insanların üzerine doğduğuna inanan Şifa,yaşadığı hüzünlü olaylara rağmen umut etmeye devam edebilecek mi? Hiç beklemediği bir zamanda ansızın çıkıp gelen ve...