Defter

1.1K 68 7
                                    

Meltem'in çıkmasıyla bizde muayene odasına geçtik. Tüm ayrıntısıyla kontrolleri yaptıktan sonra doktor:
Bebeğin durumu gayet iyi...
Dedi.
Şükürler olsun. Teşekkür ederim Doktor Bey. Muayene yarın yine aynı saatte mi?
Evet.
O halde sizi daha fazla meşgul etmeyeyim. İyi günler.
Estağfurullah. Size de.
Yatağa kendimi attığımda 14 yaşımdan beri, kısa kısa önemli gördüğüm anıları yazmayı alışkanlık haline getirdiğim defterimi istemek için Meltem'in aradım. Getireceğini söyledi. Telefonu kapattıktan sonra zaman geçirmek için instangrama girdim. Beynimin hayır diye çığlıklar atmasını umursamayarak yüreğimin elinden tutup Ufuk'un profiline girdim. Beni engellediğini görünce bitecek bir şeyi bitmeyecek gibi sevmenin acısını kalbimin derinliklerinde hissettim. Gözlerim doldu. 'Hayır olmaz. Artık kimse için ağlamayacak, kendim ve bebeğim için güleceğim.' diye kendi kendimi teskin ettim. Düşünmek beni yormuştu. Dinlenmeye ihtiyacım vardı o yüzden yatakta cenin pozisyonu alarak uykuya daldım. Gözlerimi açtığımda Meltem gelmişti. Beni uyandırmamaya özen göstererek getirdiği eşyaları dolaba yerleştiriyordu. Uyandığımı fark edince:
Ben mi uyandırdım? Diye sordu.
Yok, uykumu aldım o yüzden uyandım. Ne yaptın? Neler getirdin?
3 takım eşofman takımı, bir kaç takım elbise vs getirdim.
Defterim?
İşte burada.
Dedi kalemiyle birlikte bana uzatırken. Hemen yanda ki komodinin üstüne koydum. Akşam yazacaklarım vardı.
Sen ne yaptın? Bebeğin durumu nasılmış?
Çok iyi...
Dedim. Uzun bir günün ardından gece olmuştu. Kalemi elime aldım ve yazmaya başladım. Beş sayfaya yakın bebeğimle ilgili ilk anımı ve hislerimi yazdım. Yazmak beni rahatlatmış hemen uykuya geçmeme neden olmuştu derken saatler günler, günler ise haftaları geride bırakmış, ikinci haftanın son gününe gelmiştim. Çıkış işlemlerimi tamamlamış, topladığım eşyalarımı almak ve bir şey unutmadığıma emin olmak için odayı tekrar gözden geçirmeye gelmiştim. O sıra da Meltem geldi eşyaların tamamını alarak endişeli bir ses tonuyla:
Hadi Şifa! Arabayı yürüyüp yorulma diye ters yere park ettim. Ceza yiyeceğim.
O telaşla kontrol bırakıp:
Sen git ben Burç Beyi hızlı bir şekilde görüp geliyorum.
Tamam, hızlı ol.
Burç'un kapısını çalıp içeri girdim. Hemen ayağa kalktı.
Burç Bey her şey için teşekkür ederim. Benimle çok ilgilendiniz.
Rica ederim Şifa Hanım. Ama lütfen kontrolleri aksatmayın. Unutmayın iki hafta da bir Çarşamba günleri geleceksiniz. İlk gün sabah saat 10.00' da gelin. Diğer günün saatine beraber karar veririz.
Tamamdır Burç Bey. İki hafta sonra görüşürüz. Kendinize iyi bakın. İyi günler.
Sizde kendinize iyi bakın. İyi günler.
Arabaya bindiğimde içimi hastaneden ayrılmanın verdiği burukluk sarmıştı. İki hafta da alışmıştım ama evimi de çok özlemiştim. Vardığımızda hemen tüm kıyafetleri makineye attık. Onun dışında da bir iş yapmadık zaten Meltem evi temizlemişti. Bize bir tek perdeleri açmak kalıyordu. Onu da hava kararmak üzere olduğu için açmadık. Ben biraz dinlendikten sonra duşa girdim. Çıkınca da üstüme en geniş kıyafetlerimi çektim. Odam da ki boy aynasında kendimi görünce incelemeye başladım. İki haftada toparlanmıştım. Göz çukurlarından artık eser yoktu ve rengim eski halini almıştı. Ha birde karnım evet karnım yavaş yavaş çıkmaya başlamıştı. Bu durum çok hoşuma gidiyordu çünkü bebeğimin varlığını daha çok hissettiriyordu bana. Kendime bakmayı bırakıp yatağıma attım kendimi. Göz kapaklarım vücuduma hızla yayılan tatlı uykuya sonunda teslim olmuş usulca kapanmıştı. Bir kaç gün böyle yatarak uzanarak geçti. Evde tek başıma otururken gelen yazma isteğimle defterimi aramaya başladım ama bulamadım. Akşam Meltem geldiğinde ona sordum acaba hastanede mi kaldı diye. Ama odada bize ait bir şey görmediğini söyledi. İçimde şüphe kalsa da oradan umudu kestim. Elimiz kolumuz doluydu belki yere düşürdük diye düşündüm hayıflanarak. O kadar anı emek gitmişti. Üstünde daha fazla kafa yormayı reddederek dikkatimi açık olan televizyona vermeye çalıştım. Ama yapamadım. Hayır yazdıklarımı geç o defter bana Zeynep annemin son hediyesiydi.

BURÇ'TAN
Muhtemelen hastalarımdan birinin masamın üstünde unuttuğu defteri okuyup okumamak konusunda kararsızdım. Okumam prensiplerime aykırıydı ama defterin üstünde, ilk sayfasında sahibinin adı yazmıyordu ve ben bu şeyi sahibine ulaştırmak zorunda hissediyordum kendimi. Belki defteri okumam için kendimin ürettiği ve inanmak istediği bir bahaneydi bu ama haklı tarafı da yok değildi. Bunun için kalın, kahverengi eskitme deriyle kaplanmış defterin kapağını açtığımda gözüme ilk çarpan yazının güzelliğiydi. Sonra ise yazılanlar. Bittiğinde birçok şeyi en başta; hayata, kadınlara olan bakış açımı değiştirecek olan defteri okumaya başladım. Biraz ilerleyince defterin anılardan oluştuğunu fark ettim. Bu daha hızlı okumama olanak sağlıyordu. Kimi anı beni hüzünlendirip bir kadının bu kadar ağır şeyleri nasıl tek başına taşıdığı konusunda hayrete düşürüp hayranlık beslememe kimi anı ise yazılanların masumiyeti karşısında yazarın kim olduğuna dair merakımı tetiklemekteydi. Duygularımın yoğunluğu içinde defterin son sayfasını da okuyup kapattığımda hislerim ve defterin sahibinin kim olduğunu öğrenmiş olmam beni derinden sarsmıştı. Son yazılan anıyla sahibinin Şifa olduğunu anladığım defter benim için dönüm noktası olmuştu adeta. Zaten onu ilk gördüğüm dakikadan beri çok farklı biri olduğunu hissetmiştim ama bu kadarını kat'iyen tahmin edemezdim. Telefonumda her sabah işe geç kalmamak için kurduğum alarm çalınca saate bakmayı akıl etmiştim. İşe gitmeme sadece 1 saatim vardı. Aceleyle duşa girdim. Hızlı hızlı hazırlanmaya başladım. İşim bitti. Evden tam çıkmaya hazırlanıyordum ki bugün ilk hastamın Şifa olacağını hatırladım. Defteri hemen yanıma alıp arabama yöneldim.

BURÇ'TAN
Muhtemelen hastalarımdan birinin masamın üstünde unuttuğu defteri okuyup okumamak konusunda kararsızdım.  Okumam prensiplerime aykırıydı ama defterin üstünde, ilk sayfasında sahibinin adı yazmıyordu ve ben bu şeyi sahibine ulaştırmak zorunda hissediyordum kendimi. Belki defteri okumam için kendimin ürettiği ve inanmak istediği bir bahaneydi bu ama haklı tarafı da yok değildi. Bunun için kalın, kahverengi eskitme deriyle kaplanmış defterin kapağını açtığımda gözüme ilk çarpan yazının güzelliğiydi. Sonra ise yazılanlar.  Bittiğinde birçok şeyi en başta; hayata, kadınlara olan bakış açımı değiştirecek olan defteri okumaya başladım. Biraz ilerleyince defterin anılardan oluştuğunu fark ettim. Bu daha hızlı okumama olanak sağlıyordu. Kimi anı beni hüzünlendirip bir kadının bu kadar ağır şeyleri nasıl tek başına taşıdığı konusunda hayrete düşürüp hayranlık beslememe kimi anı ise yazılanların masumiyeti karşısında yazarın kim olduğuna dair merakımı tetiklemekteydi. Duygularımın yoğunluğu içinde defterin son sayfasını da okuyup kapattığımda hislerim ve defterin sahibinin kim olduğunu öğrenmiş olmam beni derinden sarsmıştı.  Son yazılan anıyla sahibinin Şifa olduğunu anladığım defter benim için dönüm noktası olmuştu adeta. Zaten onu ilk gördüğüm dakikadan beri çok farklı biri olduğunu hissetmiştim ama bu kadarını kat'iyen tahmin edemezdim.  Telefonumda her sabah işe geç kalmamak için kurduğum alarm çalınca saate bakmayı akıl etmiştim. İşe gitmeme sadece 1 saatim vardı. Aceleyle duşa girdim. Hızlı hızlı hazırlanmaya başladım. İşim bitti. Evden tam çıkmaya hazırlanıyordum ki bugün ilk hastamın Şifa olduğunu hatırladım. Defteri  elime alıp arabama yöneldim. Emniyet kemerini taktıktan sonra defteri yan koltuğa koyup anahtarı çevirdim. Berbat bir trafiğin ardından hastaneye vardığımda Şifa'nın henüz gelmediğini görerek rahatladım. Odama geçtim.  Kabanımı çıkarıp, üstüme beyaz önlüğümü geçirdim. Tam oturmuştum ki kapı çaldı ve içeri Şifa girdi.

Mavinin En Gece Tonu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin