Son Kez...

53 7 8
                                    


Oswald Morris...

Beynimin içinde defalarca tekrarlanan bu isim zamanımı durdurmaya yetmişti.

Bacaklarım korkudan titriyordu. Soğuktan mı yoksa korkudan mı bilmiyorum. Zemin soğuktu ve zaman ilerledikçe daha da soğuyordu sanki... Ya da ben ölüyordum.

Ne kadar uyuduğumu bilmiyorum ama uyandığımda yanaklarım ıslaktı. Rüyamda ağlamış olmalıydım. Her yerim ağrıyor, inanılmaz bir ıstırap içindeydim. Kollarımı açmak, hareket etmek koşmak istiyordum. Ama bunu yapacak gram enerjim yoktu. Birden aklıma ölmek üzere olan çocuk geldi. Kimdi bu çocuk...

Kollarımdan ve kalçalarımdan destek alarak odanın öteki tarafına doğru ilerlemeye çalıştım. Canım çok yanıyordu ama dayanacaktım. Belki o kişiyi kurtarabilirdim, kim olduğunu bilmesem de.

Yanına vardığımda kan kokusu keskinleşti. Çok kan kaybetmiş olmalıydı. Acaba onu neden burada tutuyorlardı. Ne suç işlemişti ki?

Oda karanlıktı ama karanlığa alışan gözlerim artık siluetini görebiliyordu. Sırtımı ona çevirdim. Sırtımda bağlanmış ellerimde yüzünü buldum, gözlerine ve ağzına bağladıkları bezi çıkarmaya çalıştım. Bu oldukça zordu, sadece ellerimle yoklayarak çözmek işkence gibiydi. Bileklerim acısa da vazgeçmedim. Onunkini çözersem belki o da benimkini çözerdi.

Ve işte çözdüm gözlerini. Bir inleme yankılandı odada. Şaşırdım. Önüme dönmeden kaldığım yerden devam ettim ve ağzını da çözdüm. Şimdi iniltisi çok net duyuluyordu. Arkam ona dönük olduğu için daha yüzünü görememiştim. Tam ona doğru dönmeye çalışıyordum ki duyduğum şeyle gözlerimden yaşlar boşaldı.

-Y... Yüs... Yüsra...

Bu gerçek olamazdı! Bu kişi o olamazdı! Hayır!

Hemen önüme döndüm ve karanlığa alışmış gözlerimle ona baktım.

-Kevin! Diye bağırdım ama duyulan tek şey mırıltılardı. Ağzımdaki bez gözyaşlarımla ıslanmıştı. Yüzüyle yüzüm arasında çok az mesafe vardı. Suratı kanla kaplıydı. Yaraları mikrop kapmış, su toplamıştı. Bu haliyle o kadar kötü gözüküyordu ki! Bir kez daha ağladım onun için. Canım çok yanıyordu. Hem de çok.

Gözlerini açması için dua ettim. Nolur bir kere aç gözlerini. Elimden hiçbir şey gelmiyordu. Elim kolum bağlıydı. Gerçekten anlamda deyimi yaşıyordum. Ağzımdaki bez olmasa bağırarak uyandırırdım ama susamış olduğumdan sesim kısıktı. Bacağımla dürttüm bu sefer. Tepki vermedi. Biraz daha sert dürtünce yine bir inleme sesi yankılandı duvarlardan.

Uyan Kevin, sakın ölme, lütfen!

Açtı... Gözlerini açtığını görebiliyordum. Bana baktı. Gözlerime baktı. Sonra gözleri ağzımdaki beze kaydı. Ben sadece mırıltılar çıkarabiliyordum. Lanet olsun!

-Daha... Ölmedim mi?

Bu soruyla yine gözyaşlarım sel olup aktı. O kadar çok ağlıyordum ki, vücudumda bu kadar su olduğundan haberim yoktu.

-Yüsra?

Bana bakıyordu. Hareket edemediğini anlıyordum. Sesi çok cılızdı. Hayır, anlamında kafamı salladım.

-Melody?

Bu sefer kafamı evet anlamında salladım. Gülümsedi. Gülümsemek ona acı verse de gülümsedi. Yanaklarındaki yaralar gülümseyince daha da açıldılar ve kulaklarına doğru kan sızmaya başladı.

-Yaşıyorsun, dedi. Hala gülüyordu. Güldükçe daha çok kan akıyordu yaralarından. Kan aktıkça benim gözyaşlarımda onlara eşlik ediyordu.

Sonra bir on dakika daha öyle kaldık. Ben bir şeyler demek istesem de yapamıyordum. Onun ise kolunu kaldıracak hali yoktu. Çok kötüydü.

Lütfen, ölme...

-Son kez... Son kez... Yüsra ile konuşabilir miyim? Dedi.

Şuan beni öldürseler daha iyiydi. Bu sözleri böyle bir zamanda duymak çok üzücüydü.

Yüsra yok, öldü diyemedim. Nasıl getirecektim ki Yüsra'yı. Ya da Yüsra'nın geldiğini nasıl anlayacaktı. Öylece bakakaldım ona. O da benim gözlerime odaklanmış bakıyordu. Yüsra'yı geri getirebilmeyi bilseydim kesin yapardım ama bilmiyordum. O yoktu içimde artık...

Yüsra yoktu...

Ama Yüsra gibi bakabilirdim ona.

Saf bir aşk ile...

Karşılık beklemeden... Sadece onu sevmek... Kalbimi ona vermek...

Gözlerine derin bir arzu ile bakabilmek...

Yüsra gibi sevebilmek...

Gözlerimi kapattım ve bunları tekrar tekrar düşündüm...

Ve gözlerimi açıp onunkilere sabitledim.

Artık karşımda Kevin yoktu. Aras vardı.

Onu sadece o olduğu için seviyordum...

Aras tekrar gülümsedi.

-Hoş geldin Yüsra...

Gözlerimi yavaşça açıp kapattım.

-Sana bir şey söylemek istiyorum...

Sesi kısık ve cılızdı. Konuşurken nefes nefese kalıyordu. Gözlerimi tekrar açıp kapadım. Göz yaşlarım artık benden bağımsız hareket ediyorlardı.

-Seni... Seni Seviyorum...

Ah! İçimden haykırarak ağlıyordum. Tüm vücudum titriyordu. Gitme Aras! Ne olursun!

Ve gözleri yavaşça kapandı. Derin huzurlu bir uykuya dalmış gibiydi...

Gitme!!

Bende... Bende seni seviyorum... Lütfen gitme!

Sert ve soğuk zemin üzerinde bayılana kadar ağladım. Ağladım...

Arkadaşlar bu bölümü yazarken çok ağladım. Aras'ı öldürdüğüm için tepki alabilirim ama böyle olması gerekiyordu. L Desteklerinizi eksik etmeyin...

Düşlerin Ötesinde (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin