Mevsimlerden Kış

668 67 14
                                    


Bir kış gecesi yine yatağımdan kalkmış karın yağıp yağmadığını kontrol etmek için pencereye yönelmiştim. 7 yaşındaydım galiba. Kar yağışını izlemek ve kardan adam yapmak o zamanlar benim en favori eğlencemdi. Genelde yalnız takılmayı severdim ve basit eğlencelerim vardı. Yerde bulduğum bir çubukla saatlerce oynayabilme kabiliyeti bende mevcuttu. Fazla bir şey istemiyordum hayattan, sevdiklerim yanımdaysa yeter diye düşünürdüm. Bu düşüncelerle perdeyi araladığımda ayın ışığı odama doldu. Ay en parlak haliyle karşımda duruyordu. Birkaç dakika sonra bulutlar ayı ve her yeri örtmeye başladı. Bu anı çok iyi hatırlıyorum çünkü hayatımın geri kalan kısmını büyük ölçüde etkileyecek ve gördüklerim yüzünden bir sürü psikologla tanışacaktım, ama kimseye gördüklerimin gerçek olduğuna inandıramayacaktım. Bulutların gelişiyle kaybolan ay yerini koyu bir karanlığa bıraktı. Az ilerideki sokak lambasını orada biri vardı. Bir adamdı sanırım ve sanki beni görüyormuş gibi kafası tam benim olduğum tarafa çevriliydi. Bir an korktum ve hemen perdeyi çektim. Merak bu ya o adam gitti mi diye dönüp tekrar perdenin kenarından baktım. Kimse yoktu artık sokakta ama ben birinin varlığını hissediyordum. Birileri beni izliyordu ve bu hissimde yanılmadım. Pencere kenarında bir çift ayak gördüm. O zaman için penceremden sessizce içeri giren kişinin hayallerimdeki kahraman olduğunu düşündüm ve birlikte neler yapabileceğimizi hayal etmeye başladım. İşte benim inanılmaz hayalperestliğim devreye girmişti. Anında onlarca senaryo kurdum aklımdan. Bir dakika, bu senaryoda bir yanlışlık var. Bu adam tahminimden daha gençti. Odamda yeterince ışık olsaydı eğer yüzünü daha fazla görmek istiyordum. Ay tamamen kaybolmuştu. Her şeyden önce o sokak lambasının yanından buraya uçarak gelmişti . Bu durumu yadırgamadım. Olması gereken buymuş gibi. Ortalık her ne kadar karanlık olsa da gözlerindeki dehşeti hissedebiliyordum. Buna rağmen ona karşı bir sevgi hissettim. Bana yaklaştı, nefesini hissebiliyordum.

-Benden neden korkmuyorsun? dedi.

Gözlerim gözlerindeydi. Neden korkmadığımı aslında biliyor gibiydi. Gülümsedi. Gülümsemesi hoşuma gitti ve bende kocaman yanaklarımla ona karşılık verdim. Elini boynumda gezdirirken kalbim yerinden çıkacakmış gibi hızlı atıyordu. Beni inceliyor sanki aklımdan geçenleri anlıyormuş gibi konuşuyordu. En iyi hatırladığım şeylerden biri bu süre zarfınca hiç konuşmamı gerektirecek bir durumun ortaya çıkmaması ve onunda aklımdan geçen her soruya yanıt vermesiydi. Ve tabiki dişlerini unutmamam gerek, gereğinden fazla iki uzun dişi vardı. Keşke benimde dişlerim böyle olsaydı diye düşündüm ve o anda küçük bir kahkaha attı, ne çok sesliydi ne de çok sessiz tam benim duyabileceğim kadardı.

-Bence bu dişleri hakedecek kadar kötü değilsin, dedi sırıtarak.

Beynim onun sözleriyle karman çorman oldu. Ne yani? O kötü birisi miydi?

-İşte bu yüzden sana hediyeni daha sonra vericem. O zamana kadar güvendesin, dedi ve yanağıma hafif titrek bir öpücük kondurdu.

Mutfaktan gelen bir tıkırtı ile birlikte yine görüşürüz diyerek göz kırptı ve geldiği yerden dışarı çıktı. Peşinden pencereye doğru koştum ama o çoktan sokak lambasının oradaydı ve bana el sallıyordu. Annem odaya girdi:

-Yüsra noldu kızım kabus mu gördün?

-Hayır anne, şuraya bak!

Annem pencerenin kenarına geldi ve bende ona hafif yağmaya başlayan karı işaret ederek:

-Kar yağıyor anne, çok güzel değil mi? dedim. Gecenin bu vaktinde bukadar neşeli olmam annemi şaşırtmış bir o kadar da sevindirmişti.

Düşlerin Ötesinde (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin