Perde Aralanırsa...

50 6 0
                                    



Her geçen saniye daha da tanıdık yüzüne ağzım açık bakakaldım. Bu yine ve yine yaşadığım bir çok şokun yanından bile geçemezdi. Anne bu anne! Öldüğünü sandığım annem!

Zaman durmuş gibiydi. Yeşil gözlerinden süzülen damla damla yaşlar ağır ağır yanağından süzülüyordu. Yavaşça elini kaldırıp avucunun içiyle yanağıma dokunduğunda tüylerim diken diken oldu. Şefkatli dokunuşu ve özlem dolu bakışları ile annem yani Emma Nelson karşımda duruyordu.

Annemin öldüğünü duyduğumdan beri onu bir saniye bile düşünmemiştim çünkü onu düşününce kendimi ölecek gibi hissediyordum. Hatta kendimi öldürecek gibi hissediyordum.

Ama nasıl öldüğünü hiç sormamıştım. Soramamıştım sanırım. Bir şekilde ölmüştü ve onu geri getiremeyeceğimi biliyordum. Nedenlerle fazla uğraşan biri de değildim.

Kafamda kurduğum senaryoları bir kenara ittim ve tokat gibi gelen gerçekle yüzleştim.

Annemin elini yanağımdan çekti.

-Neden? Dedim.

Önce anlamadı ne olduğunu. Elini çektiğim için havada kalmış eline baktı.

-Bunca zamandır, neden yokmuş gibi davrandın?

Ne kadar onu sarılıp özlem gidermek istesem de yapmadım. Beni bir kenara itip, hiç yokmuşum gibi davranmasını anlayamıyordum. İnsan çocuğuna nasıl böyle bir şey yapabilirdi?

Yıllarca anne sandığım kişinin teyzem çıkması zaten beni yeterince yaralamıştı. Üstüne onun öldüğünü öğrenmem tuz biber olmuş, içimdeki fırtınaları sessizce bastırmaya çalışırken... Şimdi karşımda durması...

Hangi yüzle karşımda duruyordu ki?

Ona o kadar çok söylemek istediğim şey varken ağzımdan çıkan tek kelimenin "neden?" olması çok sinir bozucuydu.

Ağlaması artık hıçkırıklara dönüşüyordu. Eliyle yüzünü kapatıp öylece ağladı. Peki ben niye ağlıyordum ki şimdi?

Bunu hayal etmemişti tabi ki. Koşarak ona "annem" diye sarılacağımı ve hasretle onu yanaklarından öpeceğimi sanıyordu. İşin "Neden?" kısmını pek düşünememişti demek ki!

Ondan nefret etmek istesem de yapamıyordum ama kalbimi tamir olunamaz şekilde kırmıştı.

-Senden her ne kadar özür dilesem de beni affetmeyeceğini biliyorum kızım, dedi ellerini yüzünden çekerek. Kızarmış gözleri ve akan burnuyla perişan görünüyordu. Bir şey demeden konuşmasını devam ettirmesini bekledim.

-Bunca zaman, inan bana seni düşünmediğim gün yoktu. Ama şartlar böyle gerektiriyordu, dedi.

-Tabi Oswald'ın seni öldü olarak bilmesi gerekiyordu ve herkesi de buna inandırman gerekiyordu. Bende dahil, dedim sinirle soluyarak.

Gözlerime baktı ve kafasını salladı. Tahmin ettiğim gibi.

-Oswald'ın ölmediğini biliyordum. Onu öldürememiştim bundan emindim. Herkesin "Oswald öldü" demesini aldırmadım çünkü o gerçekten çok güçlüydü ve onu öldürmeye gücüm yetmemişti. Daha sonra onun hain planlar yaptığını anladım ve onu kendi oyunuyla oyuna getirmeye karar verdim, dedi.

Sözleri kafamdaki olaylarla örtüşüyordu.

-Bu yüzden beni teyzemle başka bir ülkeye gönderip normal bir insan gibi yaşamamı sağladın. Her şeyden uzaktım böylece seni ve babamı hatırlamayacaktım. Öldüğün daha inandırıcı olacaktı, dedim sözünü tamamlayarak.

Yavaş yavaş yapboz parçaları yerine oturuyordu.

Artık kelimelere gerek yoktu. Boş olan anılarımın hepsi doluyordu.

-Seni bu plana dahil etmek istemedim ama gördüğün gibi maalesef planımın tam ortasında sen yer alıyorsun Melody. Ve her şeyin kilit noktası sensin. Tüm bu insanlar seni bekliyorlar. Bunca yıldır Oswald'ı kendi oyunuyla yerle bir edeceğim günü bekledim.

Sesindeki intikam alma istediği apaçık ortaydı. İntikam almak uğruna tüm o acıları bana yaşatmıştı. Yapacak bir şey yoktu olan olmuştu. Affeder miydim peki? Tabi ki hayır...

-Belki kendimi affettirmez ama bu hazırlıklı ordu benim sayemde buralara kadar gelebildi. Onlara hep senden bahsettim. Bir gün döneceğini ve barış getireceğine inandırdım herkesi. O zamanlar bende pek inanmıyordum ama zamanla kendini bana kanıtladın. Lütfen kızım. Bu, sana sonuna kadar sadık orduyu kabul et.

Diyecek söz yoktu elbet. Kabul etmeyip de ne yapacaktım.

Annemin yanından geçip arkasında ki kalabalığın önünde durdum.

-Gerçekten, sonuna kadar, benimle misiniz? Diyerek bağırdım tüm kalabalığa.

Anında "Evet!" nidaları yeri sarsmıştı. Çok fazla kelimeye de gerek kalmamıştı.

-O zaman gece yola çıkılacak. Ertesi sabah güneş doğarken saldırı yapacağız! Diyerek tekrar bağırdım.

Ve tekrar coşku nidaları ve alkışlar birbirini takip etti.

Arkamı döndüm ve bana bakan annemin omzuna elimi koydum.

-Teşekkür ederim anne, diyerek fısıldadım.

Bana gülümserken bende ona karşılık verdim. Her ne kadar bencilce davransa da aşık olduğu kocasını öldüren Oswald'tan intikam almak istiyordu.

Andre ve Nicolas ile özel konuşmak üzere sessiz bir yere geçtik.

Tüm ordu köyün girişindeki ağaçlık bölgede dinleniyor ve yemek yiyorlardı. Her türlü tedarik onlar için sağlanmıştı.

Bizde Andre solumda Nicolas sağımda kalacak şekilde karşılıklı oturduk. Ve savaşla ilgili planlar yaptık. Savaş sırasında kullanacağımız silahlar ve büyüler konusunda birkaç sonuca vardık. Ardından element kullanımıyla ilgili güçlü olan büyücülerle grup oluşturacaktık.

Bize güçlü olan büyücüler konusunda Andre'nin kuzeni Damon yardımcı oldu. Dört element için dört grup oluşturduk. Büyücüler hangi elementte daha güçlü ise onu o gruba koyduk. Andre rüzgar elementi Nicolas ise su elementi grubundaydı. Damon ise ateş elementindeydi. Onları grup başkanı seçerek büyücüler çalıştırmalarını söyledim. Geriye kalan toprak elementi de ise maalesef kimse yoktu. Toprak elementini kullanan vardı ancak gücü çok zayıftı.

Ve bende tek başıma toprak elementini kullanacaktım.

Tüm planları Damon'a açıkça anlattık ve o da ordudaki insanlara anlatıp aralarında yaydılar. Tek tek element gruplarını belirledi ve başkanlarıyla birlikte çalışmaya başladılar.

Andre, Nicolas ve Damon gruplarını çalıştırırken oldukça ciddiydiler. Herkes kazanmaya odaklanmıştı. Bende tek başıma çalıştım. Birkaç ağaç söktüm ve yeniden yerine koydum, büyüttüm... Gücüm oldukça yerindeydi. Çünkü az önce Andre'nin zorlamalarıyla iki şırınga kanından içmiştim. Öylesine utanıyordum ki anlatamam. Birilerine muhtaç olmak çok kötüydü.

Gece saat 12'yi gösterdiğinde yola çıkacağımıza haber verdim. Gecenin karanlığı oldukça yoğundu. Ayın parlaklığını bulutlar kesiyordu. Gizlenmek için güzel bir geceydi.

Ve işte köyden çıkmıştık. Hızlı ve seri adımlarla ilerliyorduk.

Ben en öndeydim.

Hemen arkamdan Andre, Nicolas ve Damon...

Onların arkasında ise savaşmak için can atan binlerce büyücü...

Ve onların içinde sessizce ilerleyen, intikam alacağı günü dört gözle bekleyen annem...


Düşlerin Ötesinde (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin