Tanışma

144 32 8
                                    

Multimedya: Melody Sanders

Toplamda 12 kişiydiler. İkisi önde diğerleri arkada olmak üzere bana doğru geliyorlardı. Muhteşem bir ışıltıyla gülümsüyor, etrafa harika bir enerji yayıyorlardı. İlk yaptığım hareket elimi ağzıma götürmek oldu çünkü yarım metre açık kalmıştı. Önden gelenlerin biri kadın diğeri erkekti. Kadın olanı gözüm bir yerden ısırıyordu ama tam tanıyamadım. Açık kahverengi saçları lüleler halinde omuzlarından dökülüyordu. Mavi gözleri ışıl ışıldı. Gözleriyle uyumlu mavi uzun elbisesi vücudunu sarmıştı. Dolgun dudakları ve harika fiziğiyle sakin adımlarla ilerliyordu. Diğer erkek ise oldukça uzun boylu ve kaslı bir yapısı vardı. Değişik bir giyim tarzı vardı. Sanırım üstündeki bir çeşit üniformaya benziyordu. Kırklı yaşlarında gösteriyordu. Siyah saçları ve kahverengi gözleri vardı. Yüzü sert duruyordu ama bakışları yumuşaktı. İkisi de tam karşıma gelip durdular. Arkalarından gelen diğerleri de onlarla birlikte durdular. Kadın bana uzun uzun baktıktan sonra elleriyle elbisesinin etekleinden tutup hafifçe yere doğru eğildi ve;

-Hoşgeldiniz Prenses Melody, dedi. Sesi pürüzsüz ve net çıkmıştı. Ardından diğer adam da kadından daha az eğilerek;

-Hoşgeldiniz Prenses, dedi. Sesi kadına göre daha kısık ve üzüntülü çıkmıştı sanki.

Bir tepki vermem gerekiyordu ama ne demem gerektiğini bilmiyordum. En sonunda bende önlerinde gereğinden fazla eğilerek;

-Ho... Hoşbuldum, diyebildim.

Kafamı kaldırdığımda herkes büyük bir tebessümle bana bakıyordu. Arkamdan Jake'in kıkırdamasını duyuyordum.

-Ben teyzen Emily Nelson, seninle arada sırada konuşurduk, hatırladın mı?

-Nasıl hatırlamam! Emily teyze bu sensin! Sesimin yüksek çıkması Emily teyzemin yanıma gelerek aramızdaki mesafeyi iyice azaltıp bana sarılmasına neden oldu. Bende çiçek kokulu parfüm kokusunu içime çekerek ona sarıldım. Bir kaç kere fotoğraflarını görüp telefonda konuşmuştuk teyzemle. Pek yakın olmasak da onu seviyordum. Ama şu an onu gerçekten kendime çok yakın hissediyordum.

-Bende amcan Marcus Sanders.

-Amcam mı?

Yanımdaki adam amcam mıydı? Teyzemin kollarından ayrılıp amcama doğru yöneldim. İnsanın bir amcasının olması nasıl bir duygu diye düşünmeye başladım. Karşımda korumacı ve şefkatli kahverengi gözleri görünce anladım ki bu çok güzel bir şeydi. Baba sevgisi görmemiş biri olarak amcamı babam zannedebilirdim. Yavaşça ona doğru yaklaşıp sarıldım. Teyzeme sarılıp amcama sarılmamazlık olmazdı. Güçlü kolları beni sardığında ayaklarım yerden kesildi. Beni bir bebek gibi kollarına aldı. Gözleri ışıl ışıldı.

-Ne kadar da büyümüşsün Melody. Ayrıca çok güzel bir kız olmuşsun.

Bende bu sözler üzerine gülümsedim ve amcamın yanaklarından süzülen gözyaşlarını izledim.

-Prenses artık bir genç kız Marcus, kucakta taşıman pek uygun olmuyor, dedi teyzem. Sözlerinde saklamaya çalıştığı bir nefret sezdim. Sanırım amcamdan hoşlanmıyordu. Amcam beni yere bıraktığında bizimkilerin gittiğini farkkettim. İçimde bir burukluk oluşurken, amcamın ve teyzemin arkasında akademiye doğru ilerlemeye başladım.

-Akademi iki kısımdan oluşuyor Melody. Büyücüler ve vampirler. Ben büyücü akademisinin müdürüyüm, Marcus ise vampir akademisinin müdürüdür. Şimdi, öncelikle hangi bölümü gezmek istersin bakalım?

-Aslına bakarsan Emily teyze bugünkü yolculuklar beni çok yordu. Biraz dinlensem iyi olacak. Gezme işini yarına bıraksak olur mu? dedim en sevecen halimde.

-O zaman bir kaç kişi seni misafirhaneye kadar geçirsinler. Yarına kadar dinlen. Yarın okula gelip ders programını öğrenirsin, dedi Marcus amcam ve arkasında hala bizimle birlikte yürüyen kişilere eliyle işaret etti. Biri kız diğeri erkek iki kişi sağıma ve soluma geçti ve akademilere girmeden dümdüz yürümeye başladık.

5 dakikalık yürüyüşün sonunda misafirhaneye geldik. Dışarıdan çok ihtişamlı görünüyordu. Üç katlı geniş bir binaydı. İçeri girip asansörle ikinci kata çıktık. Koridorun sonuna doğru turkuaz renkli bir kapını önünde durduk ve içeri girdik. Oda tahmin edeceğiniz üzere harikaydı. Her şey eksiksizdi. Tam bir prenses odasıydı. Odanın ihtişamın kurtulmak için kafamı salladım ve arkamı dödüm. Yol boyunca yanımdakilerin ikisi de hiç konuşmamıştı ve bundan rahatsız olmuştum. Eğer bu akademi de okuyacaksam bir kaç arkadaş edinmem fena olmazdı.

-İsimleriniz ne? diye sordum. Sevecen olmaya çalışıyordum çünkü ikisi de çok sert bakıyorlardı.

-İyi geceler Prenses Melody.

Ne!? Çocuk en soğuk ses tonuyla konuşmuştu. Odadan hızla çıkarken arkalarından bakakaldım. Böyle bir tepki beklemiyordum açıkçası. Benden hoşlanmamışlardı galiba ve bu beni çok üzmüştü.

Hızlıca duş aldıktan sonra Afreda'nın bavuluma koyduğu pijamalarımdan giyip aynanın karşısına geçtim. Büyücü dövmem hala oradaydı ve sanki daha da belirginleşmeye başlamıştı. Yüzümde farklı bir şey daha dikkatimi çekiyordu. Gözlerimin rengi açılmıştı sanki. Kahverenginden çok artık yeşil gibiydiler. Sanırım yorgun olduğumdan öyle görüyordum. Saat 8 olmuş ve hava kararmıştı. Üç kişinin rahat sığabileceği kocaman yatağa kendimi attım ve uyumaya çalıştım. Nedense uyuyamıyordum. Yorgundum ama bir şey beni uyutmuyordu. Sanırım uçakta fazla uyumuştum. Temiz havaya çıkmak için odanın balkonunu açtım. Hava ılık ve nemliydi. Hafif ıslak saçlarımı saldım ve rüzgarın esintisini hissetmeye çalıştım.

Şimdi düşünüyorum da başımdan neler geçti neler... Bir melezim. Vampirim aynı zamanda bir büyücü. Şimdiye kadar sadece ateşi kullandım ve vampir içgüdülerimle hayvanları kendime çekebiliyordum. Akıl okuma işi her ne kadar dışarıdan güzel olarak görünse de bence hiç hoş değildi. İnsanların aklından geçenleri duymak bir zaman sonra karmaşaya neden oluyordu. Ve sürekli bir baş ağrısını da beraberinde getiriyordu. Annemin uyguladığı şu akıl kapatma olayını iyice bir araştırsam iyi olur.

Teyzem ve amcam akademinin müdürleriydi. Sanırım biraz torpilliyim. Kendi kendime sırıttığımı fark edince hemen ciddileştim. Burada akrabalarıma bile güvenemezdim çünkü her iki tarafta gizliden birbirlerine kin güdüyorlardı ve ortaya savaş gibi bir şey çıkarsa sonuçlarını tahmin bile edemiyordum. Her iki ırkta kendi içinde çok özeldi ve ben ikisine de ait değildim. İçimden bir ses bu iki grup içinde oradan oraya savrulup duracağımı söylüyordu. Güçlü olmalıydım, herkesten daha güçlü...

Rüzgarda saçlarım baya kurumuştu. İçeri girip balkonun kapısını kapattım. Telefonumun titrediğini duyunca Aras'tan mesaj geldiğini gördüm. Evan ile birlikte yurtlarına dönmüşlerdi ve yarın dersleri başlayacaktı. Aynı şey Adrena ve Afreda içinde geçerliydi. Onların iyi olmasına sevindim. Umarım her şey yolunda gider... Umarım...

*Hikaye hakkındaki yorumlarınızı bekliyorum. Ayrıca aklınıza takılan kısımları sormaktan çekinmeyin.*

Düşlerin Ötesinde (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin