Baş Başa

191 37 3
                                    

Kamp olayının üstünden bir hafta geçmişti. Aras ile konuşma fırsatım olmadı. Son sınavlar yaklaşıyordu. Ders çalışmam gerekiyordu. Ama bir türlü odaklanamıyordum. Kafam sürekli başka şeylerle meşguldü. Aras'la konuşursam bazı şeyleri açıklığa kavuşturup rahatlayacağımı düşünüyorum. Ama Aras eskisi gibi değildi artık. Benim iki metre yanıma dahi yaklaşmıyordu. Benden kaçıyordu ve bunun farkındaydım.

Ve Murat...

Kamptan bu yana peşimden ayrılmıyordu. Sürekli yanımda dolaşıyor konuşmaya çalışıyordu. Ona hiçbir şey söylemedim olay hakkında. Başımı sert çarptığım için hatırlamadığımı söyledim. Murat'ın anlatmasına göre Aras ağaçtaki kutuyu bulduktan sonra benimle birlikte Mecnun tepesine gitmek istediğini söylemiş. Ben ise kabul etmemişim ve hemen kamp yerine geri dönmek istemişim. Aras ile aramızda küçük bir tartışma yaşanmış. Aras şaka yapmak amacıyla beni tutup çekmeye başlamış bende direnince sinirlenmiş ve beni itmiş. Bende dengemi kaybedip çalılara düşüp başımı taşa çarpmışım.

Diğerlerinin duydukları böyleydi, ya benim gördüklerim...

Her ne kadar başımı çarpsam da bir kaç dakikalığına bilincim yerindeydi. Ben çalılara fırladıktan sonra neler olduğunu merak edip ağacın altından bakmıştım. Gördüklerim gerçekti. Eminim.

İki kız iki erkek üzere dört kişiydiler. Aras'ı tanıdıkları belliydi. Açıkçası bana da hiç yabancı gelmediler. Onların yüzlerini görmemle başladı tüm dejavularım.

Ama en önemlisi kadınların arkasına saklanmaya çalışan küçük bir kız çocuğu dikkatimi çekti. Nedense gözüm onda takılıp kalmıştı. Çünkü bana birini anımsatıyordu. Hatta anımsatmaktan çok tanıyordum.

O bendim...

Artık dayanamıyordum. Aras'la konuşmalıyım.

O gün öğle arası midem ağrıyor bahanesiyle yemekhaneye gitmedim. Aras'a mesaj atıp okulun çatı katına gelmesini söyledim. Ders bitiminde kantinden aldığım iki kahveyle çatıya çıktım. Hava ılık ve hafif esiyordu. Saçlarımda rüzgarı hissetmek hoşuma gidiyordu. Yere oturup kahveden bir yudum aldım. Ortalık çok sessiz ve sakindi. Aras gelene kadar gözlerimi kapatıp sessizliğin tadını çıkarmaya karar verdim. Gözlerimi tekrar açtığımda birinin omzuna kafamı yaslamış vaziyette uyuduğumu fark ettim. Her zamanki gibi irkilerek uyanmam omuzun sahibini de tedirgin etmişti. Omzun sahibi tabii ki Aras'tı. Göz göze geldik. İşte yine başa döndük. Kocaman gamzeler ve yeşil gözler... Nefesimi tuttum ve hemen uzaklaştım.

-Sonsuza kadar omzumda uyumanı dilerdim.

Ben şok! Bu sözler Aras'tan mı çıktı? Yok canım ben tam uyanamadım hala galiba. Kalbim içerde beatbox'a bağladı resmen.

-Aras?

Şapşik yüzüm onu iyice güldürmüştü. Yaklaşık beş dakika kadar kahkahalarının ardı arkası kesilmedi. Bense tebessüm abidesiydim. En sonunda:

-Şaka yaptım korkma hemen, dedi.

-Tamam Aras, seni bu kadar güldürmek iyi hoş. Şimdi asıl konumuza dönelim. Öncelikle o insanlar kimdi ve beni neden onlardan korumak amacıyla çalılara fırlattın?

-Öncelikle ben seni onlardan korumuyordum. Onları senden koruyordum.

-???

-Yüsra, onlar seni çok iyi tanıyor korkmana hiç gerek yok. Korkman gereken ötekiler var.

-Ben onlardan korkmadım ki sadece kim olduklarını öğrenmek istiyorum. Ötekiler dediğin şahıslar her kimse onlardan da korkmuyorum, anladın mı?

Kahvemden bir yudum daha alıp sakinleşmeye çalıştım. Aras kahvesine dokunmamıştı. Önüne uzattım:

-Biraz soğumuş ama al içmek istersen, dedim.

Aras kahveyi eline aldı, uzun uzun inceledi. Söyleyeceklerini toparlamaya çalıştığı belliydi.

-Onlarla tanışmak ister misin? diye sordu Aras.

-Kimlerle?

-Ormanda gördüğün o insanlarla? Kendileriyle şahsen tanışman benim anlatmamdan daha iyi olur.

-Evet isterim, dedim bilinçsizce. Neden tanışmak istediğimi bilmiyorum ama o insanlar bana bir şeyleri hatırlatıyordu. Onları bir daha görürsem bilinçaltımdaki olaylar düzene girecekmiş gibi hissediyordum.

-Ama bir şartım var, dedi Aras muzipçe gülerek.

-Neymiş o?

-Aslında onu sana vermek için erken olduğunu düşünüyordum . Şartlar bunu gerektirdiği için senin güvenliğin daha önemli.

-Hangi şartlar?

-Yüsra, sen farkında olmasan da büyük bir tehlike içindesin. Bir çok kötü şahıs senin peşinde ve güvende olman hepimiz için çok önemli. Daha detaylı bir açıklamayı hak ediyorsun ama önce şuna bir bakmanı istiyorum.

Cebinden minik bir kutu çıkardı. Rengi turkuaz gibiydi ve çok hoş bir parıltısı vardı. Kutuyu yavaşça açtı, ve aslında turkuaz kutunun rengi değildi. Kutu camdan yapılmıştı. İçindeki taş gibi bir şey vardı onun rengi turkuazdı. O kadar berraktı ki bakmaya doyamıyordum. Baktıkça derinlere dalıyordum. Turkuaz rengi her tarafımı sarmaya başlamıştı. Ve berrak taşın içinde küçük kızı gördüm. Gülümsüyordu. Yine aynı renk turkuaz elbise vardı üzerinde. Saçları siyah ve dalgalı.

-Yüsra!!

-Efendim!

-Hemen Aryas'ınla etkileşime girme, talimatlarımı daha bitirmedim.

-Aryas?

-Bunu senin Aryas taşın yani eksik kalan yanın. Bu aralar belleğinde karmaşık görüntüler beliriyor mu?

-Evet!?

-Tam olarak ne zaman başladı bu görüntüler?

-Ormanda sizi gördükten sonra.

-Gördüğün insanlar belleğindeki anıları tetiklemiş olmalı. Yoksa insan halinle iki yıl daha idare etmen lazımdı.

Aras düşüncelere dalmış yüzümü inceliyordu. Ben ise iki kelimeye odaklanmış sayıklayıp duruyordum.

"İnsan halim..."


Düşlerin Ötesinde (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin