Bugün Bangtan'ın grupça Happy Camp'a katılması gerekiyordu, bu yüzden uçakla Çin'e seyahat edeceklerdi. Çok geç kalmamak için menajer, çocukları sabah erkenden kaldırmış ve havaalına götürmek için arabaya bindirmeye çalışıyordu.
Menajer minibüsün kapısını açtıktan sonra konuşmaya başladı.
"Hadi hepiniz arabaya geçin. Programa geç kalacağız."
"Hyung ben arkada tek başıma otururum. Diğerleri ön tarafa otursun." Hoseok 1 haftadır olduğu gibi yine Yoongi'den kaçmak için bahane bulmaya çalışıyordu. O olay olduğundan beri bir kez bile yalnız kalmamışlardı. Ve Yoongi'yle aynı koltukta oturma fikri bile onu ürkütüyordu.
"Hayır bu araba ona uygun değil Hoseok, herkes ikili geçmezse sığmazsınız Suga'yla ikiniz geçin."
Menajerin lafıyla Hoseok hemen söze atıldı. Tam da korktuğu başına gelmişti.
"A-ama hyung bu uygun deği..."
"Tamam hyung sorun değil, biz geçeriz. Hem ben -ağabeyi- olarak onu kollarım. Sonuçta o benim küçük kardeşim. "
Yoongi kollarını Hoseok'un bedenine sardıktan sonra gülümseyerek söyledi. Bu arada 'ağabey' kelimesinede vurgu yapmıştı.
Hoseok ise etrafındaki kollar yüzünden titremişti, daha önce hiçbir tensel temasta bulunmasalarda o konuşmlardan sonra Yoongi'nin uvuzlarından herhangi biri kalbini maraton koşturmaya yetiyordu.
Hoseok ilk başta yine itiraz etmeyi düşünsede ne kadar kaçarsa kaçsın bir gün yüzleşmek zorunda olduğunu anladığı için hafifçe kafasını salladı ve minübise binerek bir nevi diğer koltuklardan bağımsız en arka koltuğun cam kenarına oturdu. Birkaç saniye geçmeden Yoongi'de Hoseok'un yanındaki yerini almıştı.
Hoseok Yoongi'ye bakmaya utandığı için başını pencere kenarına çevirdi ve arabadaki herkesle iletişimi kesmek için kulağına kullanıldını taktı.
Yoongi ise bu süre boyunce Hoseok'u izliyor ve amacının ne olduğunu kestirmeye çalışıyordu.
Hoseok'a birşeyler sormak istesede onun buna gönülsüz olduğu belliydi ayrıca diğer grup üyeleri sadece birkaç santim önlerindeydi.
Yoongi aklına gelen şeyle hafifçe gülümsedi ve elini cebine atıp telefonunu çıkardı.
Yoongyy: Neden bana bakmıyorsun bebeğim, artık utanma aşamasını geçmeliyiz bence ;)
Hoseok telefonunun titremesiyle yerinde sıçramış ve aceleyle eline almıştı. Yanında Yoongi'nin olması onu geriyordu.
Mesaj kısmını açtığında gözlerinin kocaman oluşu Yoongi'nin dikkatini çekmişti. Titreyerek telefona birşeyler yazmaya başlayınca Yoongi işlerin daha da zevkli olmaya başladığını düşünüyordu.
Hobbie: Lütfen hyung, lütfen benimle o şekilde konuşma bu çok yanlış.
Yoongyy: Demek öyle Hoseok, tanımadığın bir adama kıçının fotoğrafını atmak ne kadar doğru peki? Yada onu boşaltmanın? Senin o sıkı kalçalarına bakarak kaç kere mastürbasyon yaptığımdan haberin var mı?
Yoongi'nin mesajını okuduktan sonra Hoseok kıpkırmızı olmuş ve cevap veremeyerek telefonu cebine tıkıştırmıştı. Haklı olduğunu biliyordu, yinede bu çok utanç vericiydi.
"B-ben özür dilerim. Çok kö-kötü birisi oldum." Hoseok yavaşça Yoongi'ye eğilerek söyledi. Sesi fısıltıdan daha da kısık çıkmıştı.
Bu arada hala Yoongi'nin yüzüne bakmıyordu.
Yoongyy: Özür dileyecek birşey yok bebeğim, benim için sorun değil. Sadece eskisi gibi devam etmek istiyorum. Yeniden beni mutlu etmeni. Hem kötü bir çocuk olduğun için seni cezalandırmak yerine ödüllendirmek istiyorum ;)
Yoongi mesajı gönderdikten sonra Hoseok'un yüzünün kırmızı'nın en koyu tonlarına ulaşmasını zevkle izliyordu. Aklına eski mesajları getirmek harikaydı, yinede yenileri gelirse daha harika olurdu.
Onun fazlasıyla azgın olduğu düşünüyordu fakat bir yandan da kadar saf olduğunu bilmiyordu.
Hoseok yazdığı eski bir mesajda sadece mesajlaşırken böyle cesur olabildiğini yoksa utangaç olduğunu yazmıştı.
Yoongi düşündü onu gerçektede kendine karşı cesur görmek istiyordu. Bu yüzden yavaşça elini Hoseok'un baldırına koydu ve okşamaya başladı.
"Hy-hyung napıyorsun?"
Hoseok gözlerini kocaman açtıktan sonra Yoongi'nin elini tutmuş ve kısık sesle sormuştu.
"Shh hoşuna gidecek bebeğim."
Yoongi elinin üzerindeki eli kavradı ve boşta kalan elini Hoseok'un kalçasına attı.
Oturduğu için yandan tutuyordu fakat elini hafiften aşağıya soktu ve Hoseok'un kalçasının bir yanını kavradı.
Hoseok ise donmuş bir şekilde Yoongi'yi izliyordu. Hayatı boyunca ilk defa başka bir erkek kalçasını elliyordu hemde o niyetle... Ve bu gerçekten şaşırtıcı geldiği kadar zevklide gelmişti. Gerçekten kendini tanıyamaz olmuştu.
Yoongi hafiften dolgun eti sıkıştırdığında Hoseok'un ağzından kısık sesli bir inleme duyuldu.
"Ahh..H-hyung."
Yoongi elini Hoseok'un kalçalarının altından biraz daha yana ilerletti ve kumaş üzerinden Hoseok'un deliğini taciz etmeye başladı.
Hoseok bugün cidden ilklerini yaşıyordu, hemde en ummadığı kişiden. Şuan resmen Suga hyungu parmağıyla onun en mahrem yerini elliyordu, arada kumaşta olsa tüm hücreleri bunu hissediyordu.
Alışık olmadığı bu muamele yüzünden titreyen vücudunu dizginlemeye çalışarak Yoongi'nin omzuna tutundu ve kısık sesle mırıldandı.
"Be-ben... Sanırım sen haklısın hyung. D-devam edelim, yani bu, be-ben Mmhh..."
Hoseok'un sözlerini Yoongi'nin öpücüğü kesmişti. Duyduğu sözlerden sonra Hosoek'un açıkta kalan köprücük kemiklerini tatmak istemişti. Hoseok'u konuşamayacak kadar etkilemek hoşuna gitmişti, hemde görünen o ki bazı şeyleri kabul etmeye başlıyordu.
"Emin ol bebeğim, sana çok güzel anılar yaşatacağım."
Yoongi'nin sesi kısıktı fakat derindi. Aradaki koltuğun da kafa seviyesinden yüksek olmasından dolayı diğerleri onları göremiyordu. Bu yüzden Yoongi köprücük kemiği emme işine geri döndü.
Hem tehlikeli olunca daha güzel oluyordu.
------------
Sanki Texting'likten çıkıyor gibi huh?
Neyse bölüm ün bazı yerleri içime sinmedi ama sözüm olduğu için hemen atayım dedim. Keyifli okumalara, görüşlerizide bildiriverin hadi 😇😇😇
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Idol // YoonSeok
FanfictionHoobie sadece eğlenmek ve birazda yaramazlık yapmak istemişti. Nereden bilebilirdi ki burnunun dibindeki hyunguyla sexting yaptığını. Tamamlanmıştır.