...

37 6 3
                                    

Karanlıkta terk edilmiş , açlıkla boğuşan bir bebek gibi feryat ettim. Bedenim hatıraların şokuyla kasıloyordu. Gemisi batınca uzak, yabancı bir kıyıya vurmuş bir denizci gibi , geçmişimin mutlak beyhundeliğine boyun eğdim ve her hatamla kusurumun , beni yakıp mahveden hıçkırıklarla ses bulmasına izin verdim.. Sonunda yorulup sustum.
Yorgunluğun berbat sessizliği etrafımdaki havayı dolurduğunda , uzaklardan gelip gölgelere çekilen alayfcı bir gülüş sesi duydum. Uzaklığın azaldığını , her geçen saniye milim milim yaklaştığını hissettim. İlk defa. Bu korku benim içimdeydi , her adımında bana yaklaşıyordu..
Kendimi toparlayıp zorla ayağa kalktım. Gözyaşı lekeli yüzümü tenimle sildim. Kendi çecremde dönerek odayı araştırdım.
"Burdayım.. Duvarın önündeyim"
Ama bu onun sesi değildi benim acınası sesimdi , ama yinede o tam karşımdaydı.
Sese döndüm. Yerde oturmuş ,yazılı duvara yaslanmıştı. Yorgun görünüyordu. Hayır , yorgun demek yetmez. Yorgunluktan çıkıp tamamen başka bir boyuta geçmişti. Tulumu toz  toprak içinde kalmıştı. Yüzündeki kir-pas tabakasının üstündeki ter izlerini görebiliyordum. Giysilerinde yırtıklar vardı. Ağır kahverengi iş botlarının üstü çamurla ,yapraklar ,çam iğneleriyle kaplanmıştı. Çelikten yapılma gümüş rengi kaskıyla oynuyordu , bir o yana bir bu yana çeviriyor, topaç gibi görünüyordu. Bir-iki saniye sonra gücünün ve soğukkanlılığının bir kısmı geri geldi. Sonunda kaskı alıp başının üstüne kaldırdı , duvara hafifçe vurdu..

Yaşıyorum.. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin