~ 4 ~

75 8 15
                                    

"Çok eziyet ediyorsun kendine Umut?"

Bu sözler onu orada dikilmesine neden olmuş, birkaç dakika önceki şaşkın haline nazaran dik dik bakıyordu adama. Bu adamda bir şey olduğunu biliyordu. Bu adamında bir şeyler bildiğinin de farkındaydı. Ancak şuan ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Ya da neyin doğru olduğunu da.

"Müşterileri fazla uğraştırmış olabilirim," durdu ve sonra ekledi, "Ama tatil istemiyorum. İzin kullanmadığımı seviyorsun patron. Sen kovana kadar da buraya geleceğim." Patronuna kısa bir göz attıktan sonra ona dik bakan adamı umursamadan tekrar geldiği yoldan geri döndü. Artık herkesi incelemeye alması gerekiyordu. Caner'i, patronu, özellikle de o garip adamı...O adam oldukça şüpheli gözüküyordu ona.

Caner'e şüphe ile bakıp ilerledi yerine. Masanın başında bir müşteri bekliyordu bile. Siparişi bu sefer düzgünce alıp, düzgünce bitirdi işini. Burada kalmalıydı, tatil ona bir şey kazandırmayacaktı. Eğer burada kalırsa bir iki şey de öğrenebilirdi. Bunun dışında evi için önlemler almayı düşünüyordu. Önlem alıp, kimin gelip gittiğini çok kolay öğrenebilecekti. Bunun için işten çıksa bile uyumaması gerekiyordu. İnsanlar onun uyku saatinde uyanıyordu. Bu yüzden düzen tersti ve bazı ihtiyaçlar için fazladan uykusuz kalıyordu-ki onun düzgün uyuduğu söylenemezdi.

"Bana su versene, " sesinden tanıdı onu. Tepki vermeden istediği şeyi masasına koydu. O söylediği şey üzerinde konuyu açmayacaksa, Dilruba da bir şey demeyecekti.

Adam suyu içmek yerine bardağı döndürüp, döndürüp duruyordu. Bazen ise bardağı masaya bırakıp, elini bardağın etrafında döndürüyordu. Ara ara Dilruba'nın dikkati o bardağa takılsa da bunu umursamayarak siparişlere geri dönüyordu. Garip, diyordu kendi kendine.

"Bir su daha lütfen," bardağından bir yudum daha içmemiş olmasına rağmen bir tane daha istiyordu. Dilruba ikiletmedi, bugün Mithat'ı sinir edecek şeyler yapmak istemiyordu. Bardağa suyu doldurdu ve "Buyurun," diyerek önüne koydu. Adam ikinci su bardağını da aldı, onunla da bir süre oynadı, onu da hiç içmedi. İkinci bardağın çevresinde de daireler çiziyordu elleriyle.

"Bir bardak daha," istediği üçüncü bardaktı. Dilruba parası mı yok acaba diye düşündü lakin öyle bir adamın parası olmadığını zannetmiyordu. Öyle bir takım elbise fazla ucuz olamazdı. Neden bara bir takım elbise ile geliyordu? İşten hemen mi geliyordu buraya? Bir işi mi vardı? Yoksa eşi ile tartışıp, burada saatlerce oyalanıp evine mi gidecekti?

"Eşini üzdüysen bir demet çiçek götür, seni affeder." Anlamayarak baktı ona adam. Muhtemelen az önce Dilruba'nın şuanda düşündüğü şeyin ne olduğunu tahmin ediyordu. Kahkaha atmaya başladı, Dilruba şaşkınca bakıyordu adama. "Sinir bozucu herifin tekisin." Adam kahkaha atmaya devam etti. Sinirleniyordu Dilruba, oldukça... Onu yanlış anlamış olabilirdi ama adam git gide abartıyordu.

"Eşim kendini öldürmeye çalışıyor, ona bir demet versem; o demeti alıp sevinmek yerine başka birine götürür." Kahkaha atarak söylemiyor, gülmüyordu da. Ciddileşmişti.

"Neden eşin seni aldatıyor mu?" Birden bire dökülmüştü Dilruba'nın ağzından kelimeler. Bir eşi olduğu doğru olabilirdi. Onu ilk gördüğü gün ona yakınlaşmak isteyen kadından uzak durmasından belliydi. "Eşiniz neden kendini öldürmeye çalışıyor?" Dilruba bu cevabı merak ediyordu. Evet kendisi de intiharı için gün sayıyordu ama merak ediyordu cevabı. Dilruba, Umutsuz olduğu için buna başvuruyordu lakin bu kadının eşi varken, neden başvuruyordu? Neden bırakmak istiyordu eşini?

DilrubâHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin