Merhaba Belinda.
Biliyor musun? Burası hep aynı kokuyor.
Ağlamaktan burnum dolduğundan koku alma yetkimi kaybettiğimi düşünmüştüm ama yanılmışım.
Burası hep hastane kokuyor Belinda.
Senin güzel kokan şeyleri çok sevdiğini ve kötü olanlardansa hep nefret ettiğini biliyorum.
Sivri bir burnun vardı, Bel.
Peki buranın kokusundan rahatsız olmuyor musun?
Evet, rahatsız olsan uyanırdın öyle değil mi?
Annem ve doktorun da tam olarak bunu dediler.
Ben sadece şunu söylemek istiyorum ki, aynı hislere sahibiz.
Hani sen burada yavaş yavaş çürüyor ve ölüyorsun ya,
Bende ruhumu çürütüyor ve bedenimi yavaşça öldürdüğümü hissediyorum.
Hayır, ağlamıyorum.
Ağlamayacağım.
Şimdi olmaz.
Burada değil.
Tavanlar güzelmiş.
Ah, işte dökülüyorlar.
Onları kontrol edemiyorum.
Sadece su öyle değil mi?
Gözyaşı tuzlu su.
Bir kaç damla tuzlu suyu bile durduramıyorum Belinda.
Neden böyle ha, neden?
Hep aynı duygulara sahip olmamızı istedin.
İşte olduk bak.
İkimizde ölüyoruz, birbirimizi öldürüyoruz.
Yaşarken ölüyoruz.
Nefes alıyoruz ama içinde boğuluyoruz.
Gitmek zorundayım, Belinda.
Devam etmem gereken bir hayatım var.
Senin aksine.
Hoşça kal.