17.05.2016

19 3 0
                                    

Koştum, koştum ve koştum. 

 Luke'un evinin bahçesine geldiğim de kendimi çalıların arkasına attım. Yüzüstü çimlerin üzerine düşmüştüm. O kadar yorulmuştum ki, uzun süre oradan kalkmadım. Burası çok güzel kokuyordu, oldum olası güzel kokan her şeyi severdim. 

 Ev sahipleri dışarı çıkmıştı, muhtemelen bahçelerinden gelen sese kapıyı açıp etrafa bakmışlardı, kimin çıktığını görmemiştim. Daha doğrusu bakmamıştım bile çünkü dinleniyordum. Ve onlarda beni görmemişti, sanırım tam saklanılacak bir yerdeydim. 

 Kapı yeniden kapandığında içeri girdiklerini düşündüm ve kafamı kaldırdım, görünürde yeşillikten başka bir şey yoktu. Etraf yavaş yavaş aydınlanıyordu, güneş doğuyordu. Ellerimden destek alarak ayağa kalktığımda bahçede tek olduğumu gördüm. Arkamdan gelen kimsede yok gibi görünüyordu. Hızlı koşabildiğim için takip etmeyi bıraktıkları düşünsem de yine de tedirgindim. 

 Yavaş adımlarla yürüdüm ve kapıya vardığım da içeri nasıl gireceğimi düşündüm. Luke'un odası ikinci kattaydı ve odanın camına ulaşmamı sağlayacak hiç bir şey yoktu. Ağaç bile yoktu. Dış kapının önünde öylece dikilirken birden kapı açıldı ve karşımda tanımadığım bir kız belirdi.

 Evlerinden çıkan yabancı bir kız görünce ister istemez şoka girmiştim. Ben bir şey demeyince devreye kız girdi ve gülümseyerek ''merhaba?'' dedi. Bu kelime bir selamlaşma kelimesi değil de daha çok 'sen kimsin ve burada ne arıyorsun' diye sorar gibiydi. Şaşkınlığımı toplamaya çalıştım.

''Luke içeride mi acaba?'' diye saçma bir soru sordum.

''Evet, o içeride de sen neden soruyorsun onu?'' Cümlesi bittiğinde baş parmağının beni gösterişinden kızın karakter analizini iki dakikada yapmış tam tedarikli bir sürtük olduğunu fark etmiştim. Bu kız umarım Luke'un abilerinin bir tanıdığıdır diye düşünürken kapının biraz daha açılışıyla sürtük kenara çekildi. 

''Kim gelmiş hayatım?'' diyerek kapıya gelen ve sürtüğü belinden tutarak kendine çekip, yanağına bir öpücük kondurduktan sonra kafasını bana çeviren kişi tabi ki Luke değildi. 

''Belinda?''

''Ben?'' 

 İkimizde şaşkın şaşkın birbirimize bakarken sürtük boğazını temizleyerek bizi kendimize getirip, dikkatimizi toplamıştı. ''Siz tanışıyor musunuz?'' dedi sitemle.

''Evet. Belinda, Luke'un sevgilisi.'' dedi Ben. Nedense bu cümle hoşuma gitmişti. Beni hala böyle görmesi güzeldi ama az önce ki kısa süreli şok etkisi nedeniyle söylemiş de olabilirdi. 

''Dee, Belinda. Senin burada ne işin var?'' Dedi Ben bana doğru bir adım atarak. Ardından ekledi kız arkadaşı, ''Ve bu kıyafetle.'' O baş parmak yine beni gösteriyordu.

''Luke?'' Diyebilmiştim sadece. Başka bir şey demek aklıma gelmiyordu. Ne diyebilirdim ki? İçinde bulunduğum durumu açıklayamazdım. Hastaneden kaçtım çünkü Luke'un beni beklediğini biliyorum, ona sürpriz yapmak için geldim dersem önce sağlık deyip beni kolumdan tuttukları gibi hastaneye postalayacaklardı.

Luke ile konuşmam gerekiyordu.

''Luke şuan odasında ve uyuyor. Seni gördüğüne çok sevinecek. Yalnız senden bir ricam var, Lucy'i görmedin anlaştık mı?'' Diyen Ben Hemmings kafamı daha da karıştırmıştı.

''Lucy kim?'' Dedim kaşlarımı çatarak.

 Sürtük diye tabir ettiğim kız elini kaldırdı ve ''Benim.'' dedi. Burnum yasak aşk kokuları alsa da şuan tek düşündüğüm kendi aşkım olduğundan onlara kafa salladım. Ben, dışarı çıktı ve Lucy'nin elinden tutup ona bahçenin sonuna kadar eşlik ettikten sonra geri döndü ve bana baktı.

''İçeri girsene, Belinda.'' demesiyle yine ve yeniden daldığımı fark edip, ayıldım. 

''Tamam.'' dedim ve eve girdim, çıt çıkmıyordu muhtemelen herkes uyuyordu yada ben uyuyordum. Neye uğradığımı şaşırmıştım. Ben, gayet rahat davranmıştı. Arkamda gelmediği için korkmuştum. Acaba şuan hastaneye beni şikayet mi ediyordu? Yavaşça merdivenleri çıktım ve Luke'un odasına doğru yürüdüm.

 Kapıyı açtığımda karşımda bulunan yatakta yatıyordu. Oradaydı. İşte oradaydı, o kişi Luke'tu. Onun uyurken ki, şapşallığını öyle özlemiştim ki. Her şeyden herkesten çok. 

 Yavaş adımlarla ona doğru yürüdüm. Ne diyeceğimi, ne söyleyeceğimi, ne yapacağımı hiç bilmiyordum. Bildiğim tek şey onu uyandıramayacak oluşumdu. Onu kaldıramam.. diye düşünürken ben... Luke. Evet, o Luke'tu.

Ama yanındaki?

O kız kimdi?

Yanında yatan kız kimdi?

Turuncu saçlı, kocaman gözlü..

Amelia.

Bu o muydu? 

Bir kız vardı ve Luke'un yatağındaydı.

 O an aklıma son gün geldi. Kalkma nedenim. Tabi ya. Kaybetme korkusundan uyanmıştım ben. Gelmeyeceğim, unutacağım demişti. Uyanırsan da gelme dedi. Hatırlıyorum. Tam şuan hatırlıyorum. Yanımda başkasını göreceksin, üzüleceksin ve ben bunu umursamayacağım demişti.

 Boğazıma bir ağrı oturmuştu, yutkunamıyordum. Karşımdaydı ve yanında başkası vardı. Yanında başkasını görmek kabus gibiydi. Onlara bakmamak için suratımı çevirdim. Saati gördüm, sabah 8'idi. Başım dönüyordu.

''BELINDA!''diye bağırdı arkamdan biri. 

Dönüp, baktığım da bu kişi Ben'di. Luke'un bu hali aklına gelmiş olmalıydı ki, büyük bir endişeyle gözleri kan çanağına dönmüş halde bana bakıyordu. Hızlı nefes alıp veriyordu.

Bir kere daha tekrarlandı adım ama bu sefer onun dudaklarından. 

''Belinda?'' demişti Luke, büyük bir şaşkınlıkla. Başımı çevirdiğim de yatakta oturmuş ağzı açık bir halde bana bakıyordu. Tüm acınası halimle ona öyle bir baktım ki, gözleri dolmuştu. Dudaklarını birbirine bastırdı, daha kötü bir hale geldiğini biliyordum. 

Kalbim sızladı, hassas bedenim bu olanları kaldıramadı, kendimi kaybettim.

COMA. / Luke Hemmings.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin