Gözlerimi açtım.
''Merhaba Belinda.'' Gördüğüm ilk şey Luke olmuştu. Bana bakıyordu, kocaman okyanus mavisi gözleriyle.
''Ne oluyor?'' diyerek doğrulmaya çalıştığımda Luke elleriyle bana engel oldu.
''Hayır, hayır. Kalkma. Doktor birden hareket etmemen gerektiğini söyledi.'' dedikten sonra yavaş yavaş kalkmama yardım etti ve ben oturur pozisyonda yatağıma yerleşirken yatağın ayak köşesinin kenarına oturdu.
''Yine mi hastanedeyim?'' Diye sorduğumda istemsizce belki de nedensizce yada sinirle, saçma ama bir o kadar da dram ve öfke dolu bir kahkaha attıktan sonra kendine geldi.
''Evet.'' dedi avuçlarını yukarı bakacak şekilde açarak. ''Başka nerede olabilirsin ki?'' diye de ekledi.
''Ne demek bu şimdi?'' Diye sordum sitem ederek.
''Ne demek ne demek? Seni bulabileceğim başka bir yer mi var ki? son bir senedir her gün buradasın. Hastane senin mekanın, çıkmıyorsun buradan.'' dediğinde alkol aldığını düşündüm.
''İyi misin?'' Diye sormak zorunda hissettim.
''Değilim.'' Dedi dişlerini birbirine bastırarak. Konuşmasını düzelttikten sonra da ekledi. ''İyi olmamı nasıl bekliyorsun? Bana ne yaptığının farkında mısın? Nasıl zarar verdiğinin?''
''Farkındayım ki, uyanır uyanmaz yanına geldim ama sen..'' Sustum. Bunu hissettim. Susmam gerektiğini.
''Hayır değilsin, Belinda. Sana tam vazgeçtiğimi, seni bitirdiğimi söyledim. Ve sen uyanıp odama geldin. Her zaman olduğu gibi yaptın.'' dedi, ses tonu gittikçe yükseliyordu.
''Ne olduğu gibi? Kiminle olduğu gibi? Sen kiminle ne yaşadın da hemen, her zaman olduğu gibi oldu!'' Burada çok sinirlenmiştim ki, alacağım tepkiden korkmamıştım.
''Oha ya! Oha Belinda! 1 sene. 1 sene bekledim seni. Koskoca 1 sene boyunca başka bir kıza bakmadım bile. İnsanlar neler söylediler. Herkes vazgeçti, ben geçmedim. Pes ettiler, ben etmedim. Tam bittin, dedim. Karşıma çıktın. Böyle olmasını hayal etmemiştim işte.''
Sesi öfkeden hayal kırıklığına düşüyordu. Biliyordum, haklıydı. Ama o kız aklımdan çıkmıyordu işte. Aklım daha yeni gelmişken yanında birini yatıyor halde buldum. İyi değildim.
''Kimdi o kız? Amelia mı?'' diye sordum.
''Ya sen niye üzerime geliyorsun?'' Diyerek ayağa kalktı.
''Hayır, üzerine filan geldiğim yok sadece soruyorum.'' Dedim masumca ve bir o kadar da sinsice.
''Evet, oydu. Mutlu oldun mu?'' Dedi, büyük bir sitemle. Yine öfkelenmişti. Gözlerini devirerek başka yere bakıyordu. Bana göz devirmişti. Elini belinin arkasına koymuştu, kara kara düşünen amcalar gibi duruyordu. Korkuyordum daha fazla soru sormaya.
Onu izleyerek susma kararı aldım. İçimdeki bu büyük özlemi geçirmeye çalıştım.
Ben bir süre sustuktan sonra kafasını çevirip bana baktı ve bu sefer sormadan cevapladı.
''Merak etme onunla bir şey yapmadık sadece biraz film izledik ve..'' derken cümlesini böldüm. Bunları duymak istemiyordum, bu yanlış cevaptı.
''Hayır sus. Bunu bilmek istediğimi söylemedim.'' Deyişimle sustu ve tekrar yere bakmaya başladı. Elleri hala belindeydi.
Bu sefer o susuyordu.
Şimdi de ben dayanamadım. ''Peki şuan yanında olman gerekmiyor mu?'' diye sakince sorduğumda bana anlamayan bir bakış atıp, ''Kimin?'' deyişiyle ikna olsam da yine de sordum. ''Amelia'nın?'' Dedim, pişkin bir şekilde.
''Ne? Hayır. Neden olsun ki?'' derken ki, mimikleri ve o afallayışı ise emin olmamı sağlamıştı.
Bir süre daha sustuktan sonra bir soru daha sordum. ''Buraya nasıl geldim ben? En son senin odanda ne oldu?'' Bana bir süre baktıktan sonra parmağıyla yatağı işaret ettiğinde, başımı evet anlamında sallayışımla oturdu.
''Bayıldın ve ben seni biraz tuttum, diyebiliriz. Sonra da işte evdekiler ayaklandılar ve ambulansı aradık seni buraya getirdiler. Zaten kaçmışsın seni arıyorlardı, aileni çağırmışlardı.Eve gittin sanıp, doktor senin evine gitmiş. Annen beni görünce çok şaşırdı ve doktor da..'' Derken bir an yutkundu ve kısa bir güldükten sonra devam etti. ''Topladığın enerjiyi koşarak birden harcamışsın filan, bir çok tıbbi saçmalıktan bahsettiler sonra yarın gelip taburcu edebilirsiniz dediler.'' demişti, o kadar seri ve karmaşık bir cümleydi ki, anlamamıştım.
Kafam karışmıştı.
''Bugün günlerden ne?'' diye sordum.
''18 mayıs.'' Dedi omuz silkerek.
''Yani teknik olarak hala bir sene olmuş sayılmaz.'' Dediğimde önce sinir dolu bir şoka girdi ardından gülümsedi ve ''Hiç değişmemişsin.'' Dedi.
Ona gülerek cevap verdim. ''Sen değişmişsin ama fiziki olarak. Büyümüşsün, çok daha yakışıklı olmuşsun.'' Dediğimde utandı ve güldü. Bir şey diyememişti, az önce dediklerini biraz daha düşündüm. ''Luke?''
''Ya, tamam teşekkür..'' Deyişini kestim ve ''Hayır hayır, o değil. Luke bugün taburcu olduğum gün mü?'' Dedim şaşkınlıkla.
''Evet ama daha saat çok erken. Sabah yani, seninkiler öğlen filan gelir.'' Bu daha da karıştırmıştı. Taburcu olacağım gün diye uyuyamayıp, soluğu burada almış olmalıydı.
''Sen erken mi geldin yani?'' Diye sordum gülümseyerek.
''Ben hiç gitmedim ki, Belinda.'' Deyişi suratımdaki gülümsemeyi, kalbimde koskocaman bir mutluluğa bırakmıştı.
''Gerçekten mi?'' Dedim titreyen sesimle. Buna inanamamıştım. Şuan burada ailem bile yoktu. Ama o vardı, Luke buradaydı. Gitmemişti, beni bırakmamıştı.
''İlk defa uyanacağını biliyordum, gidemedim.'' Dedi ve elimi ona uzattığım da elimi tuttu. Sıkıca tutup çektim ve bana doğru geldiğinde ona kocaman sarıldım.
O an özlemim geçmişti, bu dünyanın en sıcak ve en yumuşak yeriydi.
Burası Luke'un kalbini içinde saklayan kucağıydı.