Gözlerimi açtım.
Zümrüt yeşili gözlerim boş beyaz tavandaki çatlakları inceledi. Kafamı sağa sola çevirmeye korkuyordum, odada biri var mıydı bilmiyordum. Gözlerimi tekrar kapatıp çevirmeyi düşündüğümde gözlerimi bir daha sonsuza kadar kapatmak istemediğimi fark ettim.
Başımı sağa doğru hareket ettirmeye çalıştığım da çok canım yandı. Başaramamıştım. Uyuşmuştu her yerim, kıpırdayamıyordum. Hareket edememek korkunçtu.
Ne zamandır buradaydım ben? Diye düşünürken aklıma söylenilen kelimeler geldi. Kurulan cümleler. Beynimde dönüp duran konuşmalar.
''Neredeyse 1 sene olacak.'' Demişti Luke, evet hatırlamıştım. O an ki, şokun etkisiyle,
''Luke?'' dediğim de kimse cevap vermedi. Belli ki, tek başımaydım.
Birileri yardım etmeliydi. Avazım çıktığı kadar bağırma kararı aldım ve bunu yaptım. Eminim ki, hasta yerinden oynamıştı.
''İİMMDAAATTTTTT!!!!''
Kapı açıldı ve koşarak içeri birileri girdi, ayak seslerinden kaç kişi olduklarını anlamamıştım. Kafalarını bana doğru eğdiklerinde 3 kişi olduklarını gördüm. 2 kız ve 1 adam, beni incelediler ve ''Sonunda'' dediler. Adam suratı çekti ve başımda bir şeyler yapmaya başladı. Kızlardan esmer olan bana doğru daha da yaklaşıp, şunları söyledi.
''Neden öyle bağırdın?'' Kocaman gözleri vardı, bana çok yakındı.
''Hareket edemiyorum.'' dediğimde kafasını kaldırdı ve elindeki kağıda bir şeyler yazmaya başladı. Erkek olan muhtemelen doktor olan adam bana doğru tekrar yaklaşırken gülümsedi ve şöyle dedi, ''Endişelenme, sadece bir uyuşukluk. Şimdi bir iğne yapacağım ve yavaşça tüm bedenin çözülecek.'' demesi beni çok rahatlatmıştı.
Kızlar odanın öbür tarafına doğru gitmiş ve bir şeyler yapıp doktora getirmişlerdi. Adam damarıma iğneyi sokarken acısını hafifçe hissetmiştim.
''Biz şimdi gidiyoruz, seninle sabah görüşürüz.'' dedi ve gittiler ama ben onları fark edemeyecek kadar tuhaf hissediyordum. Sanki beynim sulanmıştı, başım dönüyordu. Kaç saat olduğunu sayamayacak kadar süre sanki ruhum gitmiş gibi hissettikten sonra yavaş yavaş gözlerimin feri açılmıştı.
Kendime gelmeye başlıyordum, duvardaki çatlakları yine dikkatlice görebiliyordum. Başımı çevirmeyi denediğimde başardım ve sağımda komodinin üstünde sarı şapkalı bir abajur ve orada bir cam gördüm.
Odanın ışığı yanıktı ama dışarısı karanlıktı, yukarı bir katta olmalıydım çünkü yıldızların parladığını görebiliyordum. Onlara gülümsedikten sonra başımı yavaşça sola çevirdim ve camın karşısında kapalı olan kapıyı gördüm. O an o kapıdan kimlerin girdiği, kimlerin gelmediği aklıma geldi.
Luke.
En çok sevgilim Luke gelmişti. Gelişlerini saymış, bana uyanmam için tarihler vermiş, bana yalvarmıştı. Hatırlıyordum. Hepsini bir bir hatırlıyordum, hepsi aklımdaydı. Elimdeki elinin ve suratımdaki parmaklarının izleri. Gelip bana tüm olanları anlatışlarını unutmamıştım.
Ellerimi kaldırdım ve geriye doğru koyup destek alarak doğruldum. Yatakta oturur pozisyona geldiğimde üzerimdeki iğrenç şeyin bir hastane kıyafeti olduğunu gördüm. Solumda da bir komodin vardı ve üzerinde bir saat duruyordu.
Saat sabahın 5'idi.
Sanırım ben baygınken yeni bir güne daha girmiştik. Doktorlar neredeyse dün gelmişti.
Luke beni bekliyor olmalıydı. Ona gitmeliydim. Burada öylece onun gelişini bekleyemezdim. O yeterince gelmişti ve sıra bendeydi. Ben gidecektim. Şuan vakit umurumda bile değildi, ayaklarımı hareket ettirebildiğimi fark edince yataktan aşağı doğru sallandırdım.
Sakince önce sağ sonra sol ayağımla yere bastım. Ne zamandır burada yattığımı bilmiyordum. İki ayağımın üzerinde durduğumda çocuğu yürümeye başlamış bir anne gibi sevindiğimi hissettim ve ellerimi yataktan çektim.
Bir.. iki..
Harika!
Adımlarımı da başarıyla attıktan sonra burada başka işim kalmamıştı, artık gitmeliydim, sevgilim beni bekliyordu, onu daha fazla bekletmemeliydim. Kıyamazdım ona. Usulca kapıya ilerledim ve açtıktan sonra etrafı kolaçan ettiğim de koridorda kimsenin olmadığını görüp attım kendimi dışarı.
Aylar sonra şu odadan çıkışımdı. Kaç ay ol olmuştu acaba?
Yürümeye devam ederken asansörü bulup düğmesine basıp, çağırdım ve geldiğin de içinde bir temizlikçi vardı. Hiç bir şeyi belli etmeden ona gülümsedim ve o da bana karşılığını verince sordu.
''Kaça gidiyorsun?''
''Çıkışa.''
''Bende.'' dediğinde beni kandırdığını düşünüp, korkmaya başladım ama saf teyze cidden çıkış bölümünde inip, elindeki paspası * doğru götürdü. Bende bu sırada karşımdaki kapıya doğru kimseye bir şey çaktırmadan ilerlemeye başladım.
Tam varacakken birisi ''Hey, bekle!'' dediğinde olduğum yerde bir kaç saniye öylece durdum. Göz ucuyla arkamı dönüp baktığımda onun doktorum olduğunu görünce, tekrar önüme döndüm. Var olan tüm hızım ve gücümle tabana kuvvet koşmaya başladım.
Arkamdan koştuklarını biliyordum ve bundan hep rahatsız olurdum, kovalanan olmak iğrençti ama Luke için dayanmak zorundaydım. Neyse ki, kendi semtimdeydim. Buradan Luke'a nasıl gidildiğini biliyordum. Tek yapmam gereken en hızlı halimle koşmak ve sevgilime kavuşmaktı. Bende şuan bundan başka hiç bir şey yapmıyordum.