30. Bölüm

24 1 2
                                    

    Gözlerimi açtığımda geniş bir odadaydım. Işıklar gözümü alıyordu. Gözlerimi kapalı tutmayı denedim. Son yaşadıklarım aklıma geldiğinde daha fazla gözlerimi kapalı tutmamam gerektiğini anladım. Doğrulmaya çalışırken bir el bana yardım etti. Gözlerim ışığa alışıp tamamen açılınca yanımdakinin Tuas olduğunu gördüm. Beni böyle görmesi ne kötü, diye geçirdim içimden. Ne kadar kötü görünüyordum kim bilir.
    Sol tarafımda Melanie, Lux ve Gabriela'yı gördüm. Gabriela gitmemişti. Gitmesini beklerdim. Bugün beni fazlasıyla şaşırtmıştı ve saşırtmaya devam ediyordu. Bugün? Ben ne zamandır uyuyordum? "Tuas, ne zamandır uyuyorum? "
    Tuas yatağın yanına oturup elimi tuttu. "Iki saat kadar. Daha iyi misin?"
    "Bilmiyorum. Başım çok ağrıyor. "
    Gabriela "Seni fazla zorladık. Dinlenmen gerek, kendini iyi hissedince kanını arındır ve birşeyler ye. Malzemenin eksik olduğunu duydum."dedi Lux'u işaret ederek. "Sen uyurken gerekli bitkileri getirttim. Şimdi iyi olmaya bak." dedi gülümseyerek. Beni düşünmesi öyle güzel gelmişti ki. Bakışlarında mecburiyet değil inkar edilemez bir sıcaklık vardı. "Teşekkür ederim."dedim bende gülümseyerek. Gabriela ise yine aynı sıcaklıkta gülümseyerek yanımızdan ayrıldı.
    Melanie de Tuas gibi diğer tarafıma oturdu. "Aura, bu halde seni yormak istemiyorum ama neler oldu? Hiçbir şey anlamadım. Sevgilinde bir sey anlatmadı."
    Sevgilin. Tuas'la bakışlarımız birbirine kenetlendi. Tuas hiçbir şey demedi. Gözlerinin parıltısı yetmez miydi?
    Melanie araya girdi. "Aura, kime diyorum?"
    Bakışlarımı zorla ayırabildim Tuas'tan. Bu onu daha da güldürmüştü. "Şey, ben zayıfların ruhlarını temizliyordum."dedim sessizce. Şifahanedeydik, bu yüzden etraftakilerin duymaması için olabildiğince sessiz konuşarak kısa bir özet geçtim Melanie için. Ağzı açık kalmıştı. "Vay canına." dedi nihayet. "Senin için zor olmalı."
    "Evet öyle, ama en azından bir işe yaramamı sağlıyor."dedim.
    Tuas tuttuğu elimi hafifçe dudaklarına götürüp minik bir öpücük kondurdu. "Kendine haksızlık etme."
    "Komutan haklı. Burda bir işe yaramaz varsa oda benim." dedi Lux gülerek.
    Kaşlarımı çattım. "Bunun doğru olmadığını biliyorsun."
    "Bilemiyorum."dedi Lux gülüşü yüzüne yayılırken.
    Bir süre daha yattıktan sonra şifahaneden ayrıldık. Gabriela oldukça fazla bitki getirtmişti. Bitkileri odaya götürüp arındırma ritüelini gerçekleştirdik ve bir müddet oturduk. Bu esnada Melanie büyülenmiş gibi bakıyordu.  Melanie'yi daha fazla tanımak istedim. Gözlerim üzerlerinde oyalanırken Tuas'ta durdu. Gözlerinin altında halkalar oluşmuştu. Ne kadar da bitkin görünüyordu. Günlerdir doğru düzgün göremiyordum. Uyumaksızın çalıştığına şüphe yoktu. Kendimi suçlu hissediyordum. Saraya geldiğimizden beri bende uyku problemi yaşıyordum elbette, fakat onun kadar yorgun değildim. Ordan oraya koşturmam gerekmiyordu. Bu adil değildi. Elimden gelenin fazlasını yapmam gerekiyordu. "Zayıfların yanına gidelim. Kendimi çok iyi hissediyorum."
    Bu atağım karşısında Tuas hayıfladı. "Bugün yeterince yoruldun. Kendini zorlamamalısın."
    "Ama yorgun hissetmiyorum. Devam etmeliyim. Devam edersem kendimi daha iyi hissedeceğime eminim."
    "Üzgünüm Aura buna izin veremem. Önce iyi olduğundan emin olmalıyız."dedi Tuas ciddi bir ses tonuyla. Ona karşı gelmek zor geliyordu. Sanki ne derse benim için doğru olan oymuş gibi geliyordu. Zor gelse de direndim. Ben kafamı sallarken Melanie araya girdi. "Aura inadı bırak, kaçar yolun yok. Burada kalıp uyuyorsun. Bizde hemen yan odada olacağız. Bir şey olursa seslenirsiniz." dedi ve Lux'a  göz kırpıp ayağa kalktı. Lux da sırıtarak ayağa kalktı ve beraber odayı terk ettiler.
    Arkalarından baka kalmıştım. Üzerimdeki yorgan tenimi gıdıklayınca dikkatim Tuas'a kaydı. "Biraz dinlenmemin bir sakıncası olmaz herhalde?"
    Şaşkınlık denilen duygudan nefret ediyordum. Her zaman beni aptal gösteriyordu. "Hayır, elbette. Yani tabiki yatabilirsin."dedim.
    Üzerimde yumuşacık bir örtü vardı. İnce ama gerçekten sıcacık tutan bir örtüydü. Bana oldukça büyük gelen örtü şimdi olması gerektiği gibiydi sanki. İki kişiyi sarmanın mutluluğuyla kendini salmış, daha bir güzel görünüyordu gözüme. Mutluluk, heyecan ve utancı bir arada yaşıyordum. Nasıl  olduğunu anlayamadan Tuas'ın kolu başımın altına kaydı. Öyle özenle, nazikçe hareket ediyordu ki, en ufak hareketinde incinirmişim gibi. "Yarınki yoğunluğu atlatabilmemizi sağlayacak tek şey güzel bir uyku. Şimdi gözlerini kapat. Dinlenmekten başka hiçbir şey düşünme. Anlaştık mı?"
    Başımı hafif hafif salladım ve göğsüne doğru yasladım. Gözlerimi kapatırken başıma yavaş ama bir o kadar tatlı bir öpücük kondurdu. Uykuya teslim olurken son yıllarda yaşayacağım en huzurlu, en güven dolu uyku olacağının farkındaydım. 

Derinlerdeki YasakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin