Minho, hizmetkârın getirdiği suyu yudumlarken penceresinden dışarıya bakıyordu. O sırada kapının dışından 'kralım' diye bir ses geldi. Minho seslenenin içeri girmesine izin verdi. Hizmetkâr utana sıkıla içeriye girdi.
"majesteleri, general kim jonghyun ülke sınırlarına izninizle bu sabah giriş yaptı efendim. Şu an da toplantı odasında sizi bekliyor majesteleri." Hizmetkârın söylediğiyle minho onu ittirerek hızla toplantı odasına yürümeye başladı. Peşine takılan hizmetkârların sesine hala alışamamış olsa da alışması gerektiğini düşünüyordu. Sarayının bu kadar büyük olması ilk defa onu sinir ediyordu şu lanet toplantı odası neden bu kadar uzak olmak zorundaydı ki. En sonunda ulaştığında kapıyı tüm gücüyle itti. İçeri adım atar atmaz tüm hizmetkârlara dışarı çıkmalarını emretti. Kapının kapandığını duyar duymaz jonghyun un üzerine yürüdü, önüne geldiği an suratına yumruğu patlattı.
" Hoş geldin geri zekâlı " dedi minho jonghyuna ve sımsıkı sarıldı. Jonghyun da bunu bekliyor ne zamandır görmediği arkadaşını- ona yumruk atsa da ki bunu özlediği için yaptığını biliyordu- o da çok ama çok özlemişti.
"görmeyeli kral olmuşsun" dedi sırıtarak.
"evet, senin de kralınım istersen düzgün konuş" dedi jonghyun gülecekken minhonun ciddi suratını görüp kasıldı. O anda minho kahkaha atmaya başladı sonra konuşmaya devam etti. "jinki hyung geldiğini biliyor mu?"
"bilmiyor sanırım" dedi jonghyun minho hemen hizmetkârına seslendi. Hizmetkârı odaya girince baş danışman lee yi çağırmasını söyledi. Hizmetkâr hızla gözden kayboldu. Bir süre sonra jinki içeri girdi. Kralına selam verip yanındakine bakınca jonghyun u gördü. O an kralın izniyle otururken jonghyunun kafasına bir fiske attı.
"oh valla gelen vuruyor giden vuruyor" dedi jonghyun isyanla.
Jinki hızla jonghyun a döndü.
"kralın yanında saygılı konuş."
"sen de bana kralın yanında vurma o zaman" dedi jonghyun jinki ye. Minho onların tartışmasından sıkılmış şu anda konuşmaları gereken daha önemli konular var ikisinin konuşmasını keser.
"susun şimdi asıl konumuza gelelim" jinki minhonun söylediğiyle saniyede ciddileşmiş oturmasını düzeltir.
"haklısınız majesteleri."
"hyung benle rahat konuş lütfen hem üçümüzden başkası yok."
"maalesef majesteleri siz artık ülkemizin kralısınız ve ona göre muamele görmeniz gerekiyor size o küçük prense davrandığım gibi davranamam."
"kralım öyle mi? peki neden en küçük emri mi bile yerine getirmiyorsunuz baş danışman lee?"
Jinki minhonun dedikleriyle yutkundu o sıra jonghyun ona bakarak kahkaha atıyordu.
"o eski bunak kraldan on kat iyi olduğunuz kesin majesteleri."
Minho ölen babasından bahsi geçince yüzü düştü. Jonghyun ne dediğini fark edince özür diledi artık eski şakaların komik gelmeyeceğini biliyordu. Minho yeni kral olduğu kadar babasını kaybetmiş bir adamdı. Minho başını sallayarak özrünü kabul ettiğini belirtti.
Jinki elindeki tabletten bir şeylere bakıp konuştu.
"majesteleri Taemin konusuna gelecek olursak..." diğer iksi onun Taemin demesiyle kasılmışlardı. Jinki umursamadan devam etti. "onu ülkeye getirmek generali getirmek kadar basit olmayacak. O bir prens ve babanız tarafından ülkeden kovulmuş bir prens bu yüzden ciddi bir plan yapmamız gerekiyor. Ben bunun üzerine birkaç gündür düşünüyorum ama aklıma gelen şeyin hoşunuza gideceğini pek sanmıyorum."
"ne olduğunun önemi yok kardeşim sürgünde gerekenden çok uzun süre kaldı ve o benim geriye kalan tek parçam ve abisinden daha fazla ayrı kalamaz onun yanıma gelmesi için her şeyi yaparım."
Jinki aldığı izinle fikrini anlatmaya başladı.
"taemin bildiğimiz üzere jonghyun ile basıldığı için ülkeden kovuldu değil mi? yani bir erkekle basıldığı için ben düşünmüştüm ki eğer ülkenin kralı bir erkekle evlenme kararı alırsa eğer siz evlenirseniz bu olay resmi bir kabul içerir efendim suç olmaktan çıktığı içinde prensimiz geri dönebilir."
"ne? Yani bir erkekle evlenecek öyle mi? başka yollarını buluruz jinki minho gay bile değil hem." Dedi jonghyun hızla.
minho ise sessizdi sanki neler olabileceğini düşünüyordu sonra başını salladı.
"bir ay daha düşünelim eğer başka bir yol bulamazsak evleneceğim. Bu son karar şu an beni yalnız bırakın üstümden şoku atlatmam gerekiyor."
Jinkiyle Jonghyun selam verip odadan çıktılar. Odadan çıktıklarında birbirlerine sarılıp gülmeye başladılar. Sonra Jonghyun konuştu
"sizi çok özlemişim hyung"
"bizde seni. Keşke o büyük hatayı yapmasaydınız"
"hata olarak görseydim dediğin doğru olabilirdi Jinki. Sence minho planı uygular mı?"
"Minho'yu ikimizde tanıyoruz. Ne zaman dediği bir şeyi yapmadığını gördük?"
"haklısın" dedi jonghyun ve yürümeye başladı. Ayakları onu Taemin'in odasına kadar sürüklemişti. Odanın önüne geldiği an aklına yine o gün gelmişti.
'Jonghyun ne kadar terlediğini umursamadan prensine odasına kadar eşlik etti. Prensi bugün her zamankinden daha azimli bir performans sergilemiş jonghyunun sırtını yere getirmeyi başarmıştı. Jonghyun ödül olarak onu odasına kadar bırakmıştı. Tam geri dönecekken Taemin ona seslendiği için odada kaldı.
"Hyung eğer duş almak istiyorsan burada alabilirsin. Benim banyomun senin banyondan on kat daha iyi olduğu tartışılmaz bir gerçek!" dedi taemin sırıtarak.
"beraber yapalım isterseniz?" dedi Jonghyun. Taemin bu lafın üzerine yanaklarının kızardığını gizlemeye çalıştı.
"e-eğer istersen."
Jonghyun üzerindekileri çıkarmaya başladı. Taemin her geçen dakika daha fazla kızarıyordu. Gözlerini ondan uzak tutmaya çalışsa da kendine engel olamayıp birkaç bakış atmıştı bile. Jonghyun ne zamandır beraber olmalarına rağmen Taemin in bu kadar utangaç olmasına bir türlü anlam veremiyordu. Ama bu hali hoşuna da gitmiyor değildi. Taemin'i kolundan tuttuğu gibi banyoya sürükledi. Banyoya girdiklerinde Taaemin'in t-shirtünü çıkardı. Taemin de o sırada onun boynunu öpüyordu. Tam o anda kapıların hızla kapandığını duydular. Jonghyun Taemin'in elindeki t-shirtünü üstüne geçirerek dışarı çıktı. Jonghyun odaya birinin girdiğini yatağın yanındaki yemek dolu tepsiden anladı. Gelen kişi onları görmüş olmalıydı. Hızla peşinden koştu. Ama kimseyi görememişti. Ne yapacağını bilemeyip Jinki'yi bulması gerektiğini düşündü. Jinki mutlaka ona yardım ederdi. Ama Jinki'yi bulduğunda ortalığın çoktan karıştığını fark etti. Jinki onu kimseye fark ettirmeden kenara çekti ve
"nasıl böyle bir hata yaparsın? Size o kadar saklamanız gerektiğini söylemiştim. Bu konuda dikkatli olacağınıza söz vermiştiniz. Bu mu sizin dikkatiniz? Adam fotoğrafınızı sosyal medyada yayınlamış. Bütün ülke bu haberle çalkalanıyor. Kralda çok sinirli, elinden nasıl kurtulacaksınız bilmiyorum. Minho kafayı yemek üzere..."
"Peki şimdi bize ne olacak?"
"Artık siz diye bir şey kalır mı emin değilim Jonghyun, üzgünüm." '
Jinki nin o gün ne kadar haklı olduğunu Jonghyun anca anca fark ediyordu. Artık onlar diye bir şey kalmamıştı. Belki bir mucize olur ve Minho sayesinde tekrar bir araya gelebilirlerdi ama şuan o kadar uzak geliyordu ki jonghyun gözlerinden akan tek bir gözyaşına engel olamadı. O ülkesine geri dönebilmişti ama prensi hala sürgündeydi ve şimdi onu geri getirmek için bir umudu var. Bu umuda sımsıkı bağlanacaktı.
*******
ŞİMDİ OKUDUĞUN
...KARDEŞİM İÇİN...
FanfictionKardeşi için her şeyi göze almış olan bir kral Minho ve bu uğurda kullanılan zavallı prens Kibum işin garip tarafı kullanılmış olmak onu o kadar da üzmüyordu...