+31

1.7K 182 182
                                    

Michael'ın midesine iki gündür su ve kahveden başka bir şey girmemiş, uyumamıştı ki şimdiye bakılırsa buna değerdi. Luke'u görmeye değerdi, her ne kadar kolu bir seruma bağlanmış ve çıplak göğsüne yerleştirilen kablolar bir makineye ait olsa da. Michael onu gördüğüne memnundu. Sarışını özlemişti ki bunu sesli bir şekilde dile getirse kimse ona inanmazdı, kendisi dahil.

"Seni özledim."

Luke gözlerini açmadı, parmağını oynatmadı ya da uyandığına dair en ufak bir hareket sergilemedi. Michael onun uyanmasını istiyor ama bir yandan da korkuyordu. Doktor hafıza kaybı olasılığının ciddi anlamda yüksek olduğunu ama bunun ne kadarlık bir süreyi kapsayacağını bilmesinin imkansız olduğunu söylemişti. Son birkaç gün ya da birkaç yıl arasında değişebilirdi ve bu durum Michael'ın kendinden mümkünmüş gibi daha fazla nefret etmesine sebep oluyordu. Karşısında ölü gibi yatan Luke'tan sorumluydu, o kazanın sonucu olan her türlü şeyden sorumluydu ve Luke'un annesinin şu anda bir başka hasta odasında tedavi görüyor olmasından sorumluydu.

"Şu anda elimde bir çikolata yok ve beni samimi bulmayacağından da eminim. Alex çikolata ve samimiyetin de önemli olduğunu söylemişti ama umarım fazla önemli değillerdir." Michael derin bir nefes aldı ve tek eli Luke'un örtünün üzerinde duran, solgun elini kavradı. "Sadece... Sadece özür dilemeliyim sanırım. Ve uzatmanın anlamı yok, Luke, seni seviyorum. Seni cidden seviyorum sanırım, yoksa bu kadar üzülmezdim. Sik meraklısı gibi görünebilirim ki zaten öyleyim, yine de seni seviyorum. Her şey için üzgünüm. Yaptığım her şey için, canını acıttığım her saniye için ve Tanrı biliyor ki zamanı geri alabilseydim, benimle hiç tanışmamanı sağlardım."

"Ah, bu çok güzeldi." Luke, Michael'ın onu tutan elinden kurtuldu ve zayıf bir şekilde gülümsedi. "Gerçekten güzeldi."

Michael ise şaşkınlığın ele geçirdiği yüzü ile birlikte ona bakıyordu ve bu bir süre boyunca devam etti. Ardından içinde oluşan sevinç topları midesinde oraya buraya saçılmaya başladı, yüzünde bir gülümseme oluştu ve birkaç damla gözyaşı yanaklarından dökülürken tek kelime edemedi.

"Hey, neden ağlıyorsun ve neden buradasın?" Luke önce kolundaki seruma, sonra örtünün altındaki çıplak tenine bağlanan kablolara baktı ve "Ölmemişim sanırım" dedi gülümseyerek tekrar Michael'a dönerken. "Ağlamaman gerekiyor, değil mi?"

"Özür dilerim, Luke."

"Özür dilemene gerek yok." Luke yutkundu. "Şey, Calum, burada mı?"

Michael'ın kaşları çatılırken aklına doktorun hafıza kaybı ile ilgili söyledikleri geldi ve "Hatırlamıyor musun?" diye sordu telaşla. "Beni hatırlamıyor musun, Luke?"

"Hatırlıyorum ve senin de hatırlaman gerekiyor, Michael." Luke'un yüzündeki gülümseme yok oldu ve yerini katı bir ifade aldı. "Sadece Calum'ı kıskandırmak için buna başladığımızı hatırlaman gerekiyor."



luke soktu by

the vengeance ||  muke (+)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin