hatıran yeter 17-1

11.9K 916 110
                                    

Sürpriz🎉
Bu bölümü iki parça yayımlayacağım. Keyifle okuyun. 💖💝💞

HATIRAN YETER
17

Utku, göl kenarında batmak için milim milim hareket eden güneşi seyrediyordu. Atın üzerinden inmiş, dizginlerini elinde tutuyordu. Yanında ki boşluğa baktı. Özlem olsaydı yanında, şuan yüzünü yalayıp geçen rüzgâra direnirdi saçları. Utku da boş durmaz parmaklarını o isyankâr kahverengi tellere dolardı. Belki yine tadına bakardı dudaklarının. O gece öfkeyle gittiği havalimanında, İlknur’u alınca sakinleşmiş, aradığınız kişiye ulaşılamıyor sesine her defasında küfür ederek tekrar aramıştı. O gece hiç uymamış, İlknur uyuduktan sonra yeni projesine çalışmış, sabah şahane bir kahvaltı masası hazırlamıştı. Ertesi gün, Kartal’dan duymuştu Özlem’in Cihan denen çam yarması ile çiftlikten çıktığını. Bu kez aramadı, o da herkes gibi diyerek, hayatta ki tek masum kızın üst kattaki yatağında yatan İlknur olduğunu beynine ve kalbine yeniden kazıdı. Özlem’in Cihan’ın kolunda ki fotoğrafı hafızasına kaydetti, temiz ve masum olan tüm kareleri Özlem ile beraber sildi. Tam da şuana kadar sildiğini zannetmişti en azından. Gözlerini kapattı, Özlem’in boynundan öptüğü an yeniden yaşanıyordu karanlık sahnede beyaz spotun altında.  Karanlığa alışmış gözlerini açınca batan güneşin kızıllığını şuan çırpınan kalbine benzetti. Hemen şimdi geri dönüp, çiftlikte ki masada bıraktığı telefonu alacak ve sivri dilli ahu gözlü güzeli arayacaktı. Ben seni öptüm, sen nasıl başka adamın koluna girersin, diyecek nerede ise yanına gidecek hesap soracak ve yeniden öpecekti. Hatta önce öpüp, sonra hesap soracak sonra yine öpecekti.

°°°

Kartal yüzünde ki gülümsemeyi masadakilerden saklayamıyordu. Çok mutluydu. Farkında olmadan dili, Zara’nın tadını bulmak umuduyla kendi dudaklarına dokunuyor, bu hareket gülümsemesini derinleştiriyordu. Yanında oturan kızın yüzünü gizlediği saçların arasından göremiyordu. Ama emindi, çıkık elmacık kemikleri en güzel pembelikle şahane bir tablo gibiydi. Oturdukları sandalyelerin arasında ki bir karışlık mesafeyi kapattı. Bacakları yan yanaydı şuan ve masa da yemeği ile ilgilenen Zeynep Hanım ve Asım Efendi de onlarla birlikteydi. Utku da hazırlanmış masayı görünce onlara katıldı. Zeynep Hanım mutfaktan son servis tabağını kulağında telefon ile konuşarak masaya bıraktı:

“Cihan’ım yine mi gittin yaban ellere aslanım?

“…….”

“ Dar mı geliyor Türkiye sana?”

“…….”

“ Ne demek ulaşamazsan merak etme, o zaman her gün ara beni. Tamam mı? Hangi ülkedesin?”

“........”

“Söyleme tamam, iyi olduğunu bileyim yeter...  Kız sesi mi o? Kim var yanında? Sen iş diye beni mi kandırıyon?”

“.......”

“Özlem mi? Ah benim ahu kızım mı var yanında?” Sohbetin bu anından itibaren Utku’nun tüm ilgisi Zeynep Hanımın dudağından çıkacak kelimelerdeydi.

“Anladım annem, öpüyorum ikinizi de. Dönünce hemen buraya gelin. Babanın da selamı var. Öp kızımı benim yerime.”

Kapanan telefon masaya bırakıldı, ama Utku hala ses gelecekmiş ya da Özlem ve Cihanı görecekmiş gibi kararan ekrana bakıyordu. Zara ve Kartal üzgün bir suratla birbirlerine baktılar. Zeynep Hanım içi dışı bir tavrı ile şuan Cihan’ın Özlem ile yurt dışında beraber olduklarını söyledi. Utku önünde duran ters çevrilmiş bardağı düzeltti. Asım babanın önünde ki şişeyi bardağa boşalttı ve acı sıvıyı sek olarak içti. Zorlukla yutkundu.  Göl kenarında ki tüm hayallerini alkolün acı tadı ile içine gömdü. Bir kadeh daha... Bir kadeh daha... Şişeyi tek başına bitirmek üzereydi ki Kartal eşlik etme ihtiyacı hissetti. Çünkü eski günlerde ki gibi Utku ağzına gitmek üzere kalkan her kadehi önce Kartal’ın önünde ki su bardağına çarpıyordu. Kartal da bulanık beyaz sıvıyı ard arda yudumladı. Zara onay verdiğini göstermek amacıyla kendine de kadeh doldurması için Kartal’a bardağını uzattı. Utku hiç konuşmadan içti, Kartal yanında ki kızın çiçek kokusunu bastıramayan anason kokusuyla sarhoş oldu. Eli masanın altında Zara’nın dizlerine dokunup, tüy gibi hafif bir dokunuşla yukarı doğru tırmandı. Alkole alışık kanı ilk kezmiş gibi damarlarına cesaret ve tutku pompalıyordu.

Asım Efendi, Kartal ve Zara’ya doğru döndü:
“Kartal, dinlemek ister misin? Nedir bu çam ağacı ile senin benzerliğin?” dedi. Kartal çiftlik evine geldiğinde Zeynep annenin ona bakarak, kendisini çam ağacına benzetmesinin nedenini çok merak ediyordu. Konu açılmışken heyecanlandı:
“Zeynep anne! Neden beni ilk gördüğünde bu çam ağacı ile benzeştirdin. Sadece gözlerimin rengi değil biliyorum, Asım baba var sebebi dedi.”

“O zaman Asım anlatsın” dedi Zeynep. Hepsi Asım Efendinin ağzına bakıyordu, Utku ise önünde ki kadehin dibine...

“Bu çam ağacı eşti. Yanında kendinden kısa bir çam daha vardı. Bir sabah baktık kısa çam kupkuru. Öyle böyle değil, hastalanmış belli. Kurudu gitti. Üzüldük hepimiz, can dedik ne de olsa. Sonra koyu yeşil uzun çam solmaya başladı. Önce diğer ağaçtan salgın bulaştı zannettik. Zirai ilaçlarla tedavi etmeye çalıştık. Olmadı... Uzun çam ne kurudu, ne de eski rengini kazandı. Zeynep’ime dert oldu. Bir gün elinde fidanla geldi.”

“Yanına çam dikmemişsin ama” dedi Zara, sonunu merak ettiği için heyecanına engel olamadı. Zara’nın merakını gören Zeynep anne, Asım Efendi’nin gözlerine bakıp devamını kendisi getirdi:

“Çam dikmedim kızım, yanına eş olsun ama ona kuruyup gitmeyi değil, yeşermeyi hatırlatsın istedim. En uzun yaşayan ağacın fidanını aldım. Bir daha kaybetmesin eşini diye düşündüm. Toprağın altında kökleri en sağlam olan, en uzun yaşayan, çınar ağacını alıp yanına diktim. Sabırla bekledim, kök salmasını, o köklerin çamın köklerine dolanmasını ve ona hayat vermesini bekledim. Yine bir sabah kalktım, elimde kahve fincanı ile karşıdan seyrettim. Çama ulaşmak için hızla uzamaya başlayan çınar ağacı ile eskisinden daha parlak olan koyu yeşil yapraklı çam ağacını seyrettim. Her sabah şükrettim rabbime, çıkmamış candan umudumu kesmedim. Ve hayatta herkesin bir gün diğer yarısını bulunca yaşamına devam edeceğini öğrendim.” Kendine keskin bakışlar ile bakan Kartal’a ve çınar ağacı dövmeli elini masanın üzerinde tutan Zara’ya bakarak:

“Tıpkı sizin gibi” dedi.

Kartal elini yanında ki kızın elinin üzerine kapattı. Tipki birbirine dolmanmış kökler gibi ellerini kenetlediler...

Artık etrafı çift görmeye başlayan Utku ayağa kalktı, zorlukla dengesini sağladı, kadehin dibini yudumlayıp masaya bıraktı ve var gücü ile alkışladı, ellerini koordine edebildiği kadar alkışlayıp, perdenin kapanmasını bekleyen tiyatrocular gibi selam durdu. Konuşmamaya yemin etmiş ağzı mühürlü gibi hiç kımıldamadı. Avuç içleri ile gözlerini ovuşturup yürümeye yeltendi. Kartal ayağa fırladı oda ayakta zor duruyordu. İki genç adam birden kahkahalarla gülmeye başladılar. Eski günlerde, alkolün en ucuz tadı ile sahildeki kayalıklarda tanıştıkları günlerdeki gibi gözlerinden yaş akana kadar güldüler. Zara hayranlıkla Kartal’ın yüzünü seyretti ve gırtlağından çıkan kahkaha seslerini dinledi.

Unutulmaz manzara...

Asım Efendinin de yardımı ile Utku yatağına yatırıldı. Kartal son dediği kadehi ile salonun geniş koltuğunda sere serpe uzanıyordu. Elindeki kadehi bitirince bırakacak yer aradı. Karanlıkta başında dikilen, elini uzatmış kıza kadehi vermek yerine, kendine uzanmış eli tutarak yanına çekti.

“Böyle daha iyi.”

Devamı perşembe günü💖

HATIRAN YETERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin