hatıran yeter 41

11.7K 933 322
                                    

Selam canlar;
Bu maşallah 41.bölümümüze yakıştı değil mi?
Benim yazmaktan ve okuktan çok keyif aldığım bir bölüm oldu. Galiba mutfak sohbetlerini seviyorum.  Bakalım siz sever misiniz?

HATIRAN YETER

Zara, mutfak masasına dirseklerini dayamış, ellerini alnına yaslamış, gözlerini dinlendiriyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Zara, mutfak masasına dirseklerini dayamış, ellerini alnına yaslamış, gözlerini dinlendiriyordu... Arkasında ki ocakta kapağı tıngırdayan tencere ateşi biraz kısması gerektiğinin sinyalini veriyor, fırının alarmı içinde ki tepsinin çıkma zamanı geldiğini hatırlatıyordu... Önünde ki soğumuş mercanköşk çayı da uzun suredir Zara’nın o pozisyonda kımıldamadan durduğunun kanıtı gibiydi.

O çabuk vazgeçen biri değildi. Dağılan kendini kaybeden biri hiç değildi. Bu zamana kadar kıskandığı biri hiç olmamıştı. Kıskançlığın ilk göstergesi, kardeş kıskançlığı olduğunu biliyordu ki zaten bunu yaşayacağı bir aile ortamı hiç olmamıştı. Kendi gibi giyinen, saçlarında dahi aynı renk tokalar olan, onlarca kız ile bir arada büyümüştü. Kıskanmasını gerektirecek bir durum hiç yaşamamıştı.

Okul yıllarında ise, hep diğer insanlarda farklı olduğunu hissetmişti. Kolay öğrenen, hislerine güvendiği için hiç yanılmayan; kötülük ile yolu hiç kesişmeyen sanki görünmeyen güçler ile muhafaza edilmiş gibi bir gençlik yaşamıştı. Görevi boyunca, hep kendinden zor durumda insanlara yardım için çabalamış; kıskanacak değil, haline şükredecek hayatlar görmüştü.

Oysa şimdi yeni bir duygu fırtınası esiyordu. Ne zaman nereden çıkmıştı bu his... Kalbinin, havanda eziliyormuş gibi parçalandığını düşündü. İçinde kopan fırtınaya tezat, kımıldamadan dakikalardır oturuyordu...  Gözlerini yummak istemedi… Ne zaman gözlerini kapasa o sahne gözünde tekrarlanıyordu... Zara’nın ayaklarını toprağa saplayan, kollarına tonlarca beton ağırlık varmışta, kımıldatamıyormuş gibi ağırlaştıran görüntüler... Hayatını tırnakları ile kazıyarak inşa etmiş Zara, az önce çiftliğin arka bahçesinde ki ağaçlık alanda seyrettiği olaya sadece seyirci kalmıştı. Özellikle de duyduklarına... Hayatın yoluna çıkardığı taşlar ile törpülediği tırnaklarını, sarı saçlarını rüzgârda savurarak Kartal’ın yüzüne tellerini sürten kızın boynuna saplayamamış, şimdi bu iskemlede kımıldamadan oturuyordu...

Az önce, arka bahçedeki köpek kulübelerine; haşlanmış kemikleri bırakıp, geçen seferden bağ kurduğu köpeği görmek istemişti... Ön bahçede ki kamelyada, saatlerdir iş konuşan grubu, rahatsız etmeden arka bahçeye doğru yönelmişti... Gölet’in kenarında geniş şemsiyenin altında ki iki kişilik masada oturan Utku ve Ateş’in derin sohbetlerini bölmeden, parmak ucunda sessizce yürümüştü ki; duvarı dönmeden önce, kendisinin ne kadar uğraşsa da çıkaramayacağı ayartıcı bir ses tonu ile konuşan kadının sesini duydu... Önce telefonda sevgilisi ile konuştuğunu düşünüp, gülümsedi. Sonra tüm o baştan çıkarıcı cümlelerin, hitap ettiği isim kısmında, Kartal adı geçince birden durdu... Hatta dondu... Cevap bekledi... Gelmeyen cevap içini kavurdu Zara’nın.

HATIRAN YETERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin