Tik taklar ona zamanın akıp geçtiğini söylemiyordu ama Yiğit zamanın akıp geçtiğini anlayabiliyordu. Belki geceydi , belki de gündüzdü hakikatte ama, onun için her saniye zifiri karanlıktı. Umutsuz gecelere uyanıyor, umutsuz gecelere yatıyordu.
Yine umutsuz gecelerinden birinde kapısı gıcırdayarak açılmıştı. Bu sefer sedyenin üzerinde değil de yataklı bir odadaydı. Ne ara buraya getirildiğini hatırlamıyordu. Bazen o kadar çok kendi içine kapanıyordu ki biri alıp onu başka yerlere götürse fark edemeyecek hale geliyordu. Tabii ki bu şuan yanına yemek tepsisiyle gelen hasta bakıcılar yüzündendi. İlaç içmeyi ne kadar çok reddederse reddetsin yemeklerine ilaç katıyorlardı muhtemelen. Aç kalamayacağı için mecburen o yemekleri yese de bugün yemeyecekti. Düzenli yemek yemezse belki ilaçlar onların istediği faydayı vermezdi.
" Yemeğini getirdim. " diyen hasta bakıcıya sakin tutmaya çalıştığı bakışlarını yöneltmişti Yiğit. Sadece görevini yapıyorlarmış gibi gözükseler de onlarda diğerleri gibiydi. Tek amaçları insanları delirtmek olan psikopatlardı. Neden bunu yaptıklarına dair en ufak bir ipucu bulamamış olsa da buna emindi. Buradaki herkes bir çetenin üyesiydi ve onun gibi insanları kendilerine oyuncak yapıyorlardı. Belki de akılları sıra deney yapıyorlardı. Bilmiyordu ama, bir şeyden emindi. Buradaki doktor kılıklıların hepsi kafayı yemiş birer çılgındı. ,
"Bırak ben yerim."
"Maalesef diyerek bir tepsiyi odadaki sayılı eşyadan biri olan yuvarlak kenarlı sehpanın üzerine koymuştu hasta bakıcı.
" Yemeğini yemeden bir yere gidemem. "
Yiğit gözlerini devirerek,
" Peki . "dedi ve hızlıca yemeğini bitirip ellerini iki yana açtı.
" Tamam. Çıkayım ben o zaman. " diyen zayıf yapılı hasta bakıcı odadan son derece yavaşça çıktı. O çıkar çıkmaz Yiğit tuvalete koşup elini ağzına götürdü ve ne yediyse çıkarmak için büyük bir uğraş verdi. Nihayet yediklerinin hepsini çıkardığına kanaat getirince tuvatin sifonunu çekip elini yüzünü yıkadı ve odanın içindeki tuvaletin kapısını açtı ve kollarını kavuşturmuş Adem doktor ve elleri ceplerinde Turgay ve Ebru Doktorlarla karşılaştı.
" Ne yapıyordun Enes."
"Hiç. Tuvalette ne yapılırsa onu yapıyordum."
"Bu tuvalet faaliyetlerinin içinde kusmak da var mıydı Enes?"
"Ne yapayım çok hızlı yedim, sonra da midem bulandı. Ayrıca yemeklerinizin tadı iğrenç. " diyerek Adem Doktor'a karşı kendini savunmaya geçen Yiğit masum bir yüz ifadesi takındı suratına ve devam etti.
"Hem siz ne ara geldiniz?"
"Kusma seslerini duyabilecek kadar erken geldik. " diyerek başını yana eğen Turgay Doktor diğer iki doktora göre daha uzun boyluydu ve iki doktorun ortasında duruyordu.
"Tamam da bunda ne var ki, ne var yani kustuysam?" diyerek masuma yatan Yiğit ona inanmaları için içinden dua ediyordu ve bu hareketinden tiksinmişti. O özgür bir insandı ve onu kaçırıp buraya hapsetmişlerdi ve şimdi onların suyuna gitmeye çalışıyordu. Bu onun karakterine tersti ve karakterine tamamen ters şeyler yaptığı için içinden kendine lanetler okuyordu.
" Kusmak gayet normal bir eylemdir Yiğit. Ama bunu bile isteye yapmak ya hastalık belirtisidir ki biz buna anoreksiya diyoruz, ya da kurnazlıktır. Bence seninkisi ikincisi ve bu da senin için bir hastalık belirtisi. Hala iylileşme göstermediğinin belirtisidir bu. "
"Bence ikisi de değil. Üçüncüsü. Yemekleriniz iğrenç. "
Yiğit'in verdiği cevaptan sonra peki öyle olsun, diyen Turgay Doktor, şimdi arkadaşlar sana kahvaltılık bir şeyler hazırlasın da bir şeyler ye, diye eklemişti.
Tek tek odadan çıktıklarında Yiğit arkalarından ayrı ayrı küfür ediyordu.
" Pislik sıçan suratlı. Fasulye sırığı. Saçaklı. G*t beyinliler..."
Onlar odadan çıktıktan sonra yatağına oturan Yiğit kaybetmenin verdiği çöküntüyle iç çekmişti. Buradan asla kurtulamayacaktı. En azından onların merhametini bekleyerek buradan kurtulması imkansızdı.
İçeriye giren hasta bakıcının yüzüne bile bakmadan,
"İstemiyordum." diye sesini yükseltti Yiğit. Yemek yemek istemiyordu. Dolayısıyla ilaç içmek istemiyordu.
" Ama bunları yemen lazım. Ne zamana kadar yemek yemeyeceksin."
Yiğit Turgay Doktor'un sesini duyunca arkasını dönmüştü. Yiğit doktor üzerine hasta bakıcı kıyafeti giymiş, bu seferde hasta bakıcı gibi davranıyordu.
" Ne yapmaya çalışıyorsunuz siz ya?"
"Anlamadım. "
"Anlamadın öyle mi?" diyerek ayağa kalktı.
"Siz beni salak mı sanıyorsunuz? Bir de hasta bakıcı kıyafeti giymişsiniz. "
"Ne demek istiyorsun anlamıyorum, ama yemeklerini yemen lazım. "
"Kes lan!" diyerek aralarındaki mesafeyi azaltan Yiğit Turgay Doktor'un sağ elmacık kemiğine yumruğunu geçirmişti. Turgay elindeki tepsiyi yere düşürünce bir yumruk daha atıp Turgay'ı yumruklamaya başlamıştı. O ne bir doktor ne de bir hasta bakıcıydı.
" Şerefsiz sapık. " diyerek yumruklamaya devam ettiği Turgay'ın tepki vermediğini görünce duraksayıp cebinden ucu gözüken anahtarları alıp hızlı olmaya çalışarak kapıyı açmaya çalıştı. Eli ayağı birbirine dolandı. Sonunda kapıyı açıp anahtarı kilit yerinden çıkarıp sıkıca bağladı. Sağa, sola bakınca kimseciklerin ortada olmadığını fark etmişti. Koştu. Koştu, koştu, koştu. Bir çığlık sesiydi onu duraklatan. Bir kadın çığlığı. Sağa baktığında bir kadının saçlarını tutup kendi kendine bağırdığını fark etti. Bir hasta hemşire de kadını sakinleştirmeye çalışıyordu. Kendi durumu da böyle olmadan kaçması gerekiyordu.
Koştu, koştu, koştu. Arkasından gelen yakalayın bağırışlarını umursamadan koşmaya devam etti. Önüne siyah demir bir kapı çıkmıştı. Kapıyı açmayı denedi. Kapı kilitliydi. Elindeki anahtarları tek tek kapıyı açmak için denedi ama kapı açılmıyordu. Sonunca anahtarı da kapıya sokunca kolundan birinin çekmesiyle sarsıldı. Bu ona ilk gün zorla yemek yediren hasta bakıcıydı.
"Bıraaak!"
Diğer kolundan da başka bir hasta bakıcı tutmuştu. Çırpınmaya başlamıştı Yiğit.
" Bırakın. Bırakın beni. "
Kollarını çekiştirip havaya tekmeler atmaya başlamıştı artık.
" Bırakııın."
"Kes lan sesini. " diye bağıran saçsız hasta bakıcı diğerinin aksine canını acıtarak sıkıyordu kolunu.
" Bırakın."
Birden karşısında Adem doktoru gören Yİğit, "Oro*pu çocuğu." diye boğazından gelen bir bağırış kopardı. Hepsinden ama hepsinden nefret ediyordu.
Adem Doktor'un cebinden içi sıvı dolu bir enjektör çıkardığını görünce gözlerini pörtleterek " Deneyeyim bile deme. " diye bağırdı.
"Deneyeyim bile deme. Sakın. "diye bağırırken bir yandan da havayı tekmeliyordu. Sonunda sağ yanına geçtiğinde o da sağa doğru tekmeler atmaya o yana dönmeye çalıştı ama iri yarı, kel hasta bakıcı onu daha da sıkı tutmuştu.
" Ahhh! Lanet olsun. Lanet olsun! Hepinizin canı... cehenneme. Hep.. "
Yiğit iğnenin etkisiyle kendini bıraktığında Adem Doktor'un tek bir göz hareketiyle iri yarı hasta bakıcı Yiğit'i omuzuna atmıştı bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PSİKOTİK(Tamamlandı)
Детектив / ТриллерYiğit 28 yaşında bir muhasebecidir. Bir gün kendini bir ameliyathane de bir sedyenin üzerine bağlanmış halde bulur. Saşkındır ve aklında bin bir türlü soru vardır. Bu soruların cevabını bulması uzun sürmez. O 28 yaşında bir öğretmendir ve öğrencisi...