Ben Enes Değilim

120 9 7
                                    




Günler geçmiş Yiğit sessizlik yeminini bir an için bile bozmamıştı. Her ne kadar sözlü bir yemin etmemiş olsa da kendi kendine aldığı karara sadık kalarak hiçbir şekilde ağzını açmamıştı. Şimdi de Adem doktorun getirdiği ve bir hafta önce babaannesi olarak tanıştırdığı yaşlı kadının karşısında da kararına sadık kalmaya çalışıyordu.

"Oğlum, neden böyle yapıyorsun? Sen konuşmadıkça kahroluyorum ben burada. "

"Güzel gözlüm, yavrum." diye duyanın içten diyeceği şekilde gözlerinin içine bakıp yüzünü okşayan yaşlı kadın karşısında iç çeken Yiğit, bu hareketinden cesaret alıp yalvarışlarının dozunu arttıran kadının gözlerinin içine baktı.

Karşısındaki görevini yerine getirerek sanki onun babaannesiymiş gibi davranan kadının gözlerine baktı Yiğit. Bir şey söylemeliydi. Kısa ve anlamlı olmalıydı söyleyeceği şey. Karşısındakine düşünme kabiliyetini artık kaybetmeye başladığı izlenimini verecek bir şey.

Yiğit kollarıyla kendini sarıp içini çekti yine. Hüzün dolu gözlerle yaşlı kadının gözlerinin içine baktı ve kendi kendine söyleniyormuş gibi ben Enes değilim, dedi.

Yiğit boşluğa bakıyormuş gibi bakmaya devam etti keskin ve merhametten yoksun olan kara gözlerin içine. Ve yine ben Enes değilim diye sayıklarken belli belirsiz sallamaya başladı bedenini.

Karşısındaki kadın yalvarmayı kesip Yiğit'i izlemeye başlamıştı. Yiğit de bunu fark edip aynı yavaşlıkla sallanmaya ve aynı sözleri sayıklama devam etti. Kendini gerçekten de delirmiş gibi hissettiği an bu sefer samimiyetle titredi. Vücudunun her bir zerresini soğuk bir rüzgar yalayıp geçmişti sanki. Yiğit kollarına tırnaklarını geçirerek daha sıkı tuttu ve yine ben Enes değilim diye tekrarladı. Sıkılmıştı oynadığı rolden ama yılmadan ne kısa ne uzun olan bir aralıkta aynı sözleri tekrarlamaya devam etti.

Yaşlı kadın sonunda dayanamayıp ona sarıldığında Yiğit sustu. Kadının göğsüne kafasını gömüp ben Enes değilim diye tekrarladı son kez ve sessizlik yeminine sarıldı yeniden.

***

Yiğit yaşlı oyuncu odasından çıktıktan sonra yatağına uzandı ve üzerini örttü. Burada akıl sağlığını koruyabilmek için yapabileceği tek şeyi yapıp gözlerini yumdu ve uykuya dalmayı bekledi. Bedeni de zihni de yorgun olduğu için çok geçmeden amacına ulaşmıştı. Kapısı gıcırdayarak açıldığında çok uyumuş gibi bir hisle gözlerini açsa da sadece yarım saat kadar uyuyabilmişti. Yiğit kapının bilerek gıcırdatıldığına emindi. Onun sinirlerini bozmak ve biran önce akıl sağlığını yitirmesi için. Tıpkı beyaz duvarlar kadar gıcırdayan kapıda oyunun bir parçasıydı.

"Enes."

Yiğit fısıldayarak konuşan Ebru Doktorun sesiyle dişlerini sıktı.

"Hadi kalk. Yemek vakti."

Yiğit'den ses gelmeyince bu sefer de "Arkadaşlarınla vakit geçirmek istemez misin?" diye sordu Ebru Doktor.

Bu nasıl bir oyundu? Yiğit, çaresizce bir kapana kıstırılmıştı. Orada tek başına saatler, günler geçirdikten sonra kendi gibi birkaç deney faresinin yanına konulunca kendini şanslı hissetmesini sağlıyorlardı. Yiğit, gerçekten de belki de onun gibi bu oyunun kurbanı olan başka insanlarla birlikteyken kendini daha az çaresiz hissediyordu aslında daha çok karamsar olması gerekirken. Diğerleri alışmıştı buraya. Kendilerini gerçekten de bir deli olarak kabul ediyorlardı. Ya da lanet olsun ki gerçekten de delirmişlerdi. Geçmişlerini unutmuşlar, geçmiş olarak bildiklerini hayal ürününden ibaret olarak görüyorlardı.

Yiğit bu düşüncelerle yatağında doğruldu. Sırtı Ebru Doktora dönüktü. Gözlerini kapatarak ayağa kalktı. Yavaşça yönünü değiştirdi ve yatağının sonuna kadar küçük adımlarla ilerledi ve sağa dönüp Ebru Doktora doğru yürümeye başladı. Ebru Doktorun karşısında durdu ve onun gözlerine boş gözlerle baktı. Ebru Doktor bu bakışları bir onay olarak görüp gülümsedi ve Yiğit'in sırtını sıvazladı.

"Hadi gidelim."

Ebru Doktor ile yan yana odadan çıktıktan sonra yavaş yavaş sessizlikten Yiğit'in yaşadığını hissettiren insanların sohbet ederken oluşturduğu uğultuya doğru ilerlediler. Yemekhaneye geldiklerinde Yiğit uyuşuk adımlarla şuan boş olan yemek sırasına girdi. Eline bir tepsi alarak Ebru Doktoru gerisinde bıraktı. Yemekte renginden tavuk çorbası olduğu anlaşılan çorba ile köfte ve patates püresi bir de spagetti vardı. Yiğit sırayla tüm yemeklerden alıp salata bardan hiç yiyesi olmadığı halde biraz salata alıp dolu masalarda gözleriyle boş bir yer ararken Hakan'ı ve yanındaki boş sandalyeyi fark etti. Gözlerini boş sandalyeden ayırmadan hedefine ilerledi ve hiçbir şey söylemeden Hakan'ın yanında oturdu.Kimsenin yüzüne bakmadan afiyet olsun dedi ve çorbasından bir kaşık alıp zorla yutkundu. Açtı ama bir şey yiyecek hali yoktu. Hakan afiyet olsun Enes deyince gözlerini sıkıca yumdu ve derin bir nefes aldı. Bir süre burnundan nefes alıp vererek sakinleşmeye çalıştı. Biraz kendine gelince yemeğini yemeye devam etti. Yemeliydi. Ne yiyecekse bu yemekhaneden yemeliydi. Çünkü biliyordu ki ona özel olarak gelen yemeklerde ilaç vardı. Belki de bu yemeklerde ilaçlıydı ama bir ihtimal de yemekhanedeki ilaçlar daha az zararlıydı. Belki sakinleştirici koyuyorlardı yemeklere ama herkesi aynı dozda delirtici ilaç vereceklerini sanmıyordu.

Yiğit dalmış halde yemeğini yerken Hakan "İyi misin sen?" deyince kaşığını çorba kasesine bıraktı. Sonra kaşığını tekrar eline alıp Hakan'ın yüzüne bile bakmadan iyiyim, dedi ve yemeğini yemeye devam etti. Yiğit biliyordu ki doktorlardan biri onu hala izliyordu. Belki de bu masada ya da yan masalardan birinde onlardan bir hasta vardı. Aslında hasta olmayan bir hasta. Konuştuklarını, yaptıklarını onlara yetiştirebilecek bir hasta. Bu düşünceyle Yiğit kaşığını tekrar elinden bırakıp Hakan'ın yüzüne baktı. Sonra masada oturan diğer insanların yüzlerine hızlıca bakıp bakışlarını tekrar Hakan'da sabitledi.

"Ben..."

"Evet."

"Boşver."

Yiğit tekrar yemeğini yemeye koyuldu ve ben Enes değilim diye fısıldadı. Bunu istemsiz yapmıştı. Sonra bilinçli bir şekilde daha yüksek tonda Ben Enes değilim dedi ve tepsisini masada bırakıp ayağa kalktı.

"Enes iyi misin sen?"

Yiğit Hakan'ın yüzüne baktı. Hayali bir aileye sahip Hakan'ın ona inanmayışı karşısında gülümsedi. Belki de Hakan da onlardandı. Burada hiç kimseye güvenemezdi. Sadece güveniyormuş gibi yapıp vakit öldürebilirdi. Belki buradan kaçabilmek için bir şeyler öğrenebilirdi de onlardan. Ama hiçbir şekilde hiçbirine güvenemezdi.

PSİKOTİK(Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin