Hakan'ın ona anlattıkları tek kelimeyle trajikti. Peki ya kendi hikayesi... O ise trajikomikti. Güler misin, ağlar mısın dedirtecek kadar trajikomikti hem de. Haftalardır bir tımarhanede tutsaktı. Hakan dahil herkes ona deli gözüyle bakıyordu. Aklını sıyırmış kendini muhasebeci sanan sapık bir öğretmen olarak biliyorlardı onu.
Oturduğu yatakta bacaklarını kendine doğru çekip başını dizlerinin üzerine yasladı ve kollarını kavuşturup gözlerini kapattı. Bilmem kaçıncı kez buradan kurtulmalıyım diye hatırlattı kendine. Sanki bunu söylemezse bu tımarhaneden hiçbir zaman çıkamayacaktı. Tek kurtuluşu sadece buradan kaçması gerektiğini kendine hatırlatmasıymış gibi yineledi.
"Buradan kurtulmalıyım." ve demir kapının açılma sesiyle irkilerek gözlerini kapıya dikti. Gelen iki gün önce onu Adem doktor ile beraber revir gibi bir yere götüren hemşireydi. Mavi gözlerini üzerine dikmiş ona bakıyordu. Yanına kadar sokulup ilaç vakti dediğinde ben bu kızı bir yerden tanıyorum diye içinden geçirerek gözlerini hemşireden ayırmadan bu sarışın afeti nereden tanıdığını hatırlamaya çalıştı. Bu gözleri, bu duruşu ve bu gülüşü unutması ahmaklıktı. Sadece kafadan noksan biri böyle bir güzelliği unutabilirdi. Ve ona öyle olduğunu söylediklerine göre öyleydi belki de.
Nereden, nereden, nereden tanıyorum bu kızı diye düşünürken, güzel hemşire gülümseyerek ilaç vakti diye tekrarladı. Bunun üzerine Yiğit derinden bir iç çekerek doğruldu.
"Seni bir yerden tanıyorum. " dediğinde hemşire kaşlarını kaldırıp öyle mi diye sordu.
"Evet."
"Nereden?"
"Bilmiyorum. Nerede okumuştun?"
"Bunu sizinle paylaşmam doğru olmaz."
"Neden ki ne var yani nerede okuduğunu söylesen? Ben Sakarya'da okudum mesela. "
"Öyle mi?"
"Evet. "
"2008-2012 döneminde."
Hemşire dudaklarını birleştirip bakışlarını yere indirdi. Tekrar göz göze geldiklerinde " Önce ilaçlarını içmelisin." dedi.
"Peki o zaman nerede okuduğunu söyleyecek misin?"
"Evet. "
Yiğit ona uzatılan ilaç tepsisindeki ilaçları gönülsüzce eline alıp ağzına attı. Onun için hazırlanan sudan bir yudum alıp hemşirenin gözlerinin içine baktı.
"Evet. "
"Ağzını aç."
"Nee?"
Hemşire, "İlacı gerçekten içtin mi yoksa ağzında mı tutuyorsun bunu görmem lazım. " dediğinde Yiğit tepsiye bıraktığı sudan bir yudum daha alıp hemşirenin gözlerinin içine baktı ve ağzını açtı. Hatta dilini oynatarak ilaçları dilinin altında saklamadığını ispatladı ve evet, dedi.
Hemşire , "Evet. Sakarya üniversitesi. " dedikten sonra kapıya yöneldi ve odadan çıkmadan önce son söylediği şey 2008-2012 yılları olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PSİKOTİK(Tamamlandı)
Misterio / SuspensoYiğit 28 yaşında bir muhasebecidir. Bir gün kendini bir ameliyathane de bir sedyenin üzerine bağlanmış halde bulur. Saşkındır ve aklında bin bir türlü soru vardır. Bu soruların cevabını bulması uzun sürmez. O 28 yaşında bir öğretmendir ve öğrencisi...