Uyku

124 10 0
                                    

"Ahhh!"

Yiğit kalkarken ağrıyan başıyla Ahhh diye inledi. Kafatasının arkası kafasına sert bir şeyle vurmuşlar gibi ağrıyordu. Yiğit yattığı yatakta doğrulurken bir eliyle de kafasının arkasını tuttu. En son ne olduğunu hatırlayamadı biran. Hatırladığında da yattığı yataktan hızlıca kalktı. Başı dönünce de gerisin geri oturdu yatağına. Kafasını ellerinin arasına alarak dirseklerini dizlerine dayadı. Gözleri dolmuştu.

Yoktu. Buradan kaçış yoktu. Onların iğneleri vardı. Onların kel izbandutları vardı. Burası onlarındı. Artık emindi ki delirmeden çıkamayacaktı buradan. Delirmiş numarası yapsam diye düşündü kendi kendine, ama düşüncesi bile sinirlerini bozmuştu. Enes olduğuna ikna olmuş gibi davranabilirdi ki planı da bu şekildeydi ama işte sinirlerine hakim olamamıştı.

Yapamayacağım. dedi kendi kendine.

Yapmak zorundayım diye düşündü.

Ama nasıl? dedi kendi kendine.

Yavaş yavaş diye düşündü. Yavaş, yavaş dedi kendi kendine dizlerini aşağı yukarı sallarken. Yiğit yerinden kalkıp volta atmaya başladı. Bir şekilde onların oyununa ayak uydurması gerekiyordu. Daha önce denediğinde başarılı olduğu söylenebilirdi. Şimdi de aynı şeyi yapabilirdi. Yiğit volta atmayı bırakıp tekrar yatağına oturdu. Dikkat çekmemesi lazımdı, ama sinirleri bu olanları artık kaldıramıyordu.

"Lanet olsun." dedi kendi kedine. Sesi biraz yüksek çıkmıştı. Dinlendiğinden, ya da izlendiğinden adı gibi emindi Yiğit. Hoş ona Enes olduğuna inandırmaya çalışıyorlardı ya yine de adının Yiğit olduğuna emin olduğu kadar emindi buna. Etrafına göz gezdirmemek için kendini zorlayarak başını yine ellerinin arasına aldı.

"Ne yapmalıyım?" diye düşündü.

Ne yapmalıydı ki onların istediği gibi delirmiş göstermeliydi kendini? Yavaş yavaş ve dikkat çekmeden.

Yiğit başını önüne eğmiş düşünürken kapı her zamanki gibi gıcırdayarak açıldı. Başını kaldıran Yiğit bu sefer beyaz önlüklerin üçünü de buldu karşısında.

"Nasılsın Enes?" diye sordu Turgay Doktor.

Yiğit cevap vermedi.

"Küs müyüz?" diye soran yine Turgay Doktor olmuştu.

Yiğit yine cevap vermedi. Sadece yatağına sırtını dayayarak oturma pozisyonunu değiştirdi.

"Yiğit iyi misin?" diye soran bu sefer Ebru Doktor oldu. Yiğit yine cevap vermedi. Sadece Ebru Doktorun gözlerinin içine bakıp diğer ikisinin de gözlerine baktıktan sonra iç çekerek yatağına uzandı ve onlara arkasını döndü.

Gözlerini kapatırken evet, dedi kendi kendine. Bu şekilde başlayabilirdi delirme numarasına. Kırgın ve depresif.

Yatağının bir ucuna birinin oturduğunu hisseden Yiğit'in vücuduna ateş basmıştı adeta. Kolları, bacakları yanıyordu sanki. Karnı ise kasılmıştı.

Delirmem uzak değil. diye düşündü Yiğit. Yiğit psikiyatr değildi ama bildiği kadarıyla bu belirtiler panik atağın başlangıcı gibiydi.

Biri yatağının kenarına oturduğunda gözlerini açtı ve Ebru Doktor'un sesini duyunca yeniden kapattı gözlerini.

"Enes biraz konuşalım mı?"

Yiğit yine cevap vermedi. Sessizlik yemini etmiş gibi bugün ne sorarlarsa sorsunlar cevap vermeyecek, onlarla hiçbir şekilde iletişime geçmeyecekti.

Ebru Doktor " Peki tamam. Biz çıkalım da Nedim yemeğini getirsin. " dedi ve yataktan kalktı. Nedim'in ismini duyduğunda tüyleri ürperen Yiğit, kalbinin bıçak saplanıyormuş gibi sancımasını önemsemedi. Hatta ölürse buradan kurtulabileceğini düşünerek mutlu bile oldu.

Kapınını kapanma sesini duyunca doktor kılıklıların çıktığını anlayarak gözlerini daha sıkı yumdu. Uyumak istiyordu. Uyumak ve o Nedim denen adamla muhatap olmamak istiyordu.

Yaklaşık bir on beş dakika sonra dalmak üzere olduğu uykusundan kapının gıcırtı sesiyle uyandı. Açtığı gözlerini uyuyor numarası yapmak için kapattı. Nedim iri ayaklarındaki sabo terliklerinin çıkardığı sesle ona yaklaştığını belli ediyordu ve tepsiyi sertçe yanındaki sandalyenin önünde duran yuvarlak sehpanın üzerine koydu.

"Hadi kalk." diye gürledi Nedim.

Yiğit kalkmak istemiyordu, uyuma numarası yapmaya devam etti, ama koca elleriyle omuzunu dürten Nedim buna müsaade etmiyordu. Yiğit yavaşça yatağında doğrulup sırtını yatağının beyaz, demir başlığına dayadı.

"Hadi zıkkımlan."

Yiğit bir yemeklere bir de Nedim'in nefret dolu gözlerine baktı ve ayaklarını yatağından sarkıtarak sehpanın olduğu yöne doğru oturdu. Eline aldığı çatalı ilk ıspanağa götürdü ve zorla çatalına takılan ıspanakları ağzına götürdü. Tadı iğrençti. O an annesi ıspanak yemeği yaptığında yemediği zamanlar geldi aklına. Yiğit kaçırılmadan önce ailesiyle yaşıyordu ve annesinin sebze yemeği yaptığında burnunu kıvırdığı zamanları düşündükçe ne büyük bir yanlış yaptığını anlıyordu.

Tadı hiçbir şeye benzemeyen ıspanağı bırakıp makarnadan yemeğe başladı. O da hamur gibi olmuştu ama yine de başka çaresi olmadığı için makarnaları yemeye devam etti. En son da suyu kafasına dikecekti ki Nedim'im uyarısıyla bu eyleminden vazgeçti.

"İlaçlarını iç."

"Yiğit tepsinin üzerindeki beyaz ve kavun içi haplara baktı ve sonrasında kusarak çıkaracağıhapları içti.

"Aç ağzını."

Yiğit ağzını açıp dilini yukarı kaldırdı ve Nedim'in iyi , diyerek tepsiyi de alıp odasından çıkmasını izledi. Nedim çıktıktan sonra da tuvalete gidip parmağını ağzına götürdü ve diline bastırarak midesini bulandırdı ve yediği her şeyi gerisin geri çıkardı. Mümkün olduğunca çok ses çıkarmamaya çalışıyordu. Bir şekilde ilaçları yutmamalı ve bunu da hasta bakıcılara belli etmeden yapmalıydı. Henüz bu konuda uzmanlaşamamıştı ama biran önce bunu öğrenmesi gerekiyordu. Yiğit sifonu çektikten sonra kapıya doğru yürüdü ve yine doktor kılıklıları ya da ızbandutu görmekten korkarak kapı kolunu tuttu ve kapıyı yavaşça açtı. Korkuyla yumduğu gözlerini açtı ve kimsenin olmadığını görünce derin bir nefes alıp nefesini yavaşça geri bıraktı.

Yiğit yatağına tekrar uzanarak arkasını kapıya döndü. Ellerini yastığının altına koyarak gözlerini yumdu. Açlıktan ve kusmaktan karnı ağrıyordu ama başka çaresi olmadığı için kendini uykunun insanı bulunduğu cehennemden kurtaran etkisine bıraktı.

PSİKOTİK(Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin