Ne kadar süredir burada olduğunu artık kestiremeyen Yiğit rutine ayak uydurmaya başlamıştı. En azından ilaçları düzenli yutma kısmı hariç buranın kurallarına uyuyordu. İlaçları yutma gibi bir çılgınlık yapmaktansa onları dilinin altında tutup sonra lavaboya tükürme yolunu seçiyordu. Ama bunu her zaman başaramayabiliyordu. Özellikle bay izbanduta denk geldiğinde. İzbandut ilacı içirdikten sonra da hemen odadan çıkmıyor en azından on dakika süre geçmesini bekliyordu. Böylece ilacı kusma ihtimalini de çürütüyordu. Ama en azından ilaçlarını düzenli içmiyordu. Bu da onun için kardı.
Yiğit oturduğu yatakta derin bir iç çekip çıplak ayak parmaklarıyla oynamaya başlamıştı. O kadar sıkıcıydı ki bu boş odada oturup durmak. Akıl sağlığı yerinde olmayan biriyle bile olsa sohbet etmeyi arzuluyordu sırf bu yüzden. Bazen can sıkıntısıyla doktor kılıklılarla da uğraşıyordu ama gerçek hikayeler dinlemek, gerçek gülüşler, gerçek hüzünler ve gerçek öfkeler görmek istiyordu. Hasta bakıcılar, doktorlar, hemşireler hepsi yapaydı. Hepsi yalandı. Yiğit biliyordu ki o tek değildi. Onun gibi kullanılan insanlar burada azımsanamayacak kadar çoktu. Kaçmalılardı. En azından biri kaçmalıydı ve bu psikopatları ihbar etmeliydi.
Yiğit sıkıntıyla kapıya baktı. Biri gelse de takılsam diye düşünüyordu. O izbandut hariç herhangi biri. Gelen giden olmayınca ayağa kalkan Yiğit kare fayansları tek tek birini bile atlamadan, kenar çizgilerine basmadan ilerlemeye başladı. Bir, iki, üç, dört... Başka türlü vakit geçmiyordu ki. O da kendini volta atmaya, fayans saymaya, doktor kılıklılarla uğraşmaya vermişti. Bir de geçmişi düşünmeye. Geçmiş anılarını tekrar yaşamaya vermişti kendini. İş yeri, evi, okulu. Başka türlü geçmişi unutmaktan korkuyordu. Verdikleri ilaçlar onu sersemletiyor, hatta bazen bir şey düşünemez hale getiriyordu. O zamanlar sadece uyumak istiyordu. Uyumak ona o kadar iyi geliyordu ki o zamanlar yemek yemek için zoraki uyanıp tekrar uyuyordu. Kendine gelinceyse buradan biran önce kaçması gerektiğini hatırlatıyordu kendine. Aksi halde akıl sağlığını bir daha geri kazanamamacasına kaybedeceğini biliyordu. Buna izin veremezdi. Eğer burada biraz daha kalırsa ya da o ilaçlardan Nedim denen izbandut ona içirmeye devam ederse artık her neden böyle bir şey istiyorlarsa onların istediği gibi tamamen delirirdi.
Kaçmam lazım. Kaçmam lazım diye fısıldayarak yinelerken kapının açılma sesiyle kafasını o yöne çevirdi.
Gelen Adem doktordu.
" Merhaba Enes."
Yiğit Adem Doktor'a dönüp merhaba dedi düz bir sesle.Herhalde yine her zamanki boş muhabbetlerinden birini yapacaktı Adem denen adam. Umursamamamk, cevap vermemek hatta ağzını açtığı an ağzına yumruğunu çakmak istiyordu Yiğit ama biliyordu ki böyle bir şey yaparsa kapının önünde bekleyen iri yarı hasta bakıcı kılığındaki badygartlar tepesine binecekti. Yine boşuna çabalamış olacak, boşu boşuna hırpalanacaktı.
"Bugün arkadaşlarınla kahvaltı etmeye ne dersin?"
"Arkadaşlarımla?"
"Diğer hastalarla yani. " diyerek yarım ağız gülümsemişti Doktor Adem."
"Olabilir." diyen Yiğit'in yüz kaslarında mutluluğa dair herhangi bir emare yoktu. Adem Doktor ise yüzüne geniş bir gülümse takınarak ceplerinde olan ellerini serbest bırakıp tek eliyle kapıyı gösterdi.
"Buyrun, önden lütfen."
Yiğit ona denileni yapıp Adem Doktor'un önüne geçti ve açık kapıdan dışarı çıktı. Adem Doktor çok geçmeden ona yetişmişti. Şimdi yan yana yürüyorlardı. Birlikte uzun bir koridordan geçip büyük bir holün tam karşısındaki büyük demir kapıdan geçtiler ve geniş yemekhaneye vardılar. Hastalar uzun masaları doldurmuşlar, bir kısmı sohbet ederken bir kısmı kendi içine kapanmış halde kahvaltısını yapıyordu. Yiğit Adem doktorun yönlendirmesiyle aşçı kıyafeti giymiş bir adamın bulunduğu tezgaha yöneldi ve kendine kahvaltılık bir şeyler ve çay aldı. Sonra da Adem Doktor'un gösterdiği boş bir sandalyeye oturdu. Adem Doktor'da hemen çıkmamış kollarını kavuşturup uzak bir köşede Yiğit'i izlemeye koyulmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PSİKOTİK(Tamamlandı)
Misteri / ThrillerYiğit 28 yaşında bir muhasebecidir. Bir gün kendini bir ameliyathane de bir sedyenin üzerine bağlanmış halde bulur. Saşkındır ve aklında bin bir türlü soru vardır. Bu soruların cevabını bulması uzun sürmez. O 28 yaşında bir öğretmendir ve öğrencisi...