Kanıt

102 10 0
                                    

Yiğit kafasındaki planı gerçekleştirebilmek için uygun anı kolluyor, bu arada dikkat çekmemeye de çalışıyordu. Bu şekilde bir üç gün daha geçmişti. Yine hapsedildiği odada boş boş oturuyorken bir ara okumak için bir kitap istemesi gerektiğini düşünerek sıkıcı saatleri daha çekilir hale getirmese de tırnaklarını kemirmekle meşguldü. Kapı her zamanki gibi sinirlerini bozacak şekilde gıcırdayarak açıldığı an tırnaklarını kemirmeyi bırakıp kapıya doğru baktı. Gelen çoğu zaman olduğu gibi Adem Doktordu. Yiğit diğer ikisine göre Adem Doktoru daha sık görüyordu. Sanki bu işin başı Adem Doktordu. Diğer ikisi birer gözlemciden ibaretti sanki.

Adem Doktor içeri girdikten sonra ardı sıra yetmişinde gösteren ince yapılı bir kadın girmişti içeriye.

"Merhaba Enes. Nasılsın bugün?"

Yiğit, mavi gözleriyle sinsi sinsi onu süzen bu doktor kılıklıya ne diyeceğini bilemedi biran ve birkaç saniye öylece Adem Doktor'un yüzüne baktı. Sonra omuz silkerek "İyi." dedi.

"Emin misin?"

"(...)"

"Enes bize sorunlarını anlatmazsan sana yardımcı olamayız."

"Bir sorunum yok." diyen Yiğit bunu dudaklarını çok kıpırdatmadan söylemişti.

"Her neyse sana verdiğimiz sözü tuttuk. Artık bize inanırsın herhalde." diyen Adem Doktor Yiğit'e doğru iki dosya ve A4 ebatında bir kitap uzatmıştı. Yiğit ona uzatılanları alırken gözü Adem Doktor'un yüzünden arkasındaki yaşlı kadına kaymıştı. Yiğit ona uzatılan bu evraklara göz atmaya başladığında Adem Doktor da buyurun diyerek yaşlı kadına Yiğit'in başucundaki sandalyeyi göstermişti.

Mavi kaplı kitabın üzerinde Marmara Üniversitesi Yıllığı 2012 yazıyordu. Yiğit kitabın üzerine işlenmiş yazının üzerinde parmaklarına gezdirerek "Bu nedir?" diye sordu.

"Üzerinde yazdığı gibi bir yıllık. Senin okul yıllığın."

"Ama ben Marmara'dan mezun olmadım."

"Sayfanın ortasını aç."

Yiğit ona denileni sıkıntıyla yaptı. "

"Açtım."

"Şimdi üç sayfa daha aç."

"Offff." diyerek yıllıktan üç sayfayı daha çevirdi ve kendi resminin olduğu bölümü gördü.

İsminin altında "Enes Çakır." yazıyordu. Ve kitabın altında da arkadaşlarının onun hakkında yazdığı şeyler yer alıyordu. Sıradan iyi bir insan, özleyeceğiz tarzı şeyler yazıyordu. Yiğit'in bu bilindik yıllık sözlerinin arasından bir cümle dikkatini çekmişti. "Enes... Değişik bir arkadaş. Dört yıl boyunca aynı odayı paylaştığım ve sırrını ebediyen saklayacağım enteresan kişilik."

Yiğit okuduklarını içinde sindirmeye çalışarak hakkındaki diğer yazılanlara şöyle bir göz gezdirdi. Bu safsataların hepsinin okumaya kalksa başında dikilen doktor kılıklının varlığına daha çok katlanmak zorunda kalacaktı ki böyle bir şeyi isteyecek kadar delirtememişlerdi onu. Yiğit önüne konulan sarı zarflardan birini açıp içinden Marmara Üniversitesine ait bir diploma çıkardı. Diplomaya göre tarih bölümünden mezun olmuştu. Zarfın içindeki ikinci belge ise aldığı formasyona ait bir belgeydi ve yine aldığı söylenen eğitimle ilgili başarı belgeleri ve sertifikalar vardı. Yiğit bunları inceledikten sonra derin bir nefes alıp ikinci zarfı açtı. Bu zarfta da en az otuz kırk resim vardı. Kendisine ait olduğunu bildiği çocukluk resimleriydi bunlar ama bir farklılık vardı bu resimlerde. Çocukluğuna ait birkaç çocukla çekilmiş fotoğrafları ve doğum günü fotoğrafları kendisine aitti ama eline aldığı bir resimde anne babasının yerini başkaları almıştı. Diğer resimlerde de aynı şekilde akrabalarının yüzleri ona hiç tanıdık gelmiyordu. Yiğit bunun fotoshopla halledilebilecek bir şey olduğunu düşünerek kafasını olumsuz anlamda iki yana salladı. Eline aldığı bir resimde yine çocuktu ve az önce Adem Doktor ile içeri giren kadına çok benziyordu. Yiğit bakışlarını kaldırıp yaşlı kadına baktı. Kadını şöyle bir süzdüğünde bu resmin yaşlı kadının en az yirmi yıl daha genç olduğu döneme ait olduğu anlaşılıyordu. Bir sonraki resimde yaşı daha büyüktü ve anne, babası ve babaannesinin yerini alan kişilerin yüz hatları daha da olgunlaşıyordu. Başka birisi baksa bu resimlere şüphe çekmeyen sıcak aile fotoğrafları olarak değerlendirirdi bu resimleri. Resimlerin sonuna geldiğinde mezuniyetine ait bir resim vardı. Gözleri resmi taradığında hemşire kıza ait bir iz bulamadı. Zaten aynı bölümden mezun olmamışlardı, onu görememesi normaldi. Bebeklik döneminden mezuniyetine kadar olan resimleri tekrar bir deste haline getirdikten sonra gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı ve bakışlarını Adem Doktor'a çevirdi ve "Eee?" diyerek sordu.

"İstediğin belgeler... Bunları istememiş miydin?"

"Bun-la-rın hep-si sizin oyununuzun bir parçası."

"Nasıl yani?"

"Beni salak mı zannediyorsunuz? Bilgisayardan ve internetten anlayan herkesin önüme koyabileceği belgeler bunlar."

"Diyelim ki diploman ve tüm sertifikaların bizim hazırladığımız belgeler olsun, peki ya resimler..."

"Resimler fotoshoplu"

"Enes seni anlıyorum. Kafanda bir kimlik yarattın ve bu kimliği kaybetmek istemiyorsun ama gerçeklerle yüzleşmen gerekiyor. O resimlerin hepsi senin. O resimlere baktığında hiçbir anın gözünde canlanmadı mı?"

"O resimlerdeki anılarımda farklı insanlar, farklı yüzler vardı. Ya.. Ya ben sana bunları anlatmak zorunda değilim. Çekil şuradan, gidiyorum ben."

Sarışın doktoru ittiğinde önüne yaşlı kadın dikilmişti.

"Yapma oğlum, yalvarırım yapma."

"Teyze çekil önümden. "

Yaşlı kadın Yiğit'in kollarını omuzunun biraz aşağısından tutmuştu.

"Oğlum, yavruuuum."

"Ben senin oğlun da değilim, yavrun da. Çekil."

Yiğit kadının ellerini tutup kendinden ayırdı ve kapıya doğru adımını attığında kadın ayaklarına kapanmıştı.

"Gitme yavrum. İyileş artık. İyileş. Yavruuuum, Enes'im."

"Çekil teyze. Kalk. "

Normalde kalk lütfen diyerek ayaklarının dibinde gözyaşı döken kadını sakinleştirmeye çalışırdı ama bu kadın sıradan bir yaşlı kadın değildi. Doktor kılıklıların oyunlarına dahil ettikleri bir oyuncuydu sadece. Yine de yaşlı bir kadını hırpalamak istemiyordu ama, biran önce buradan gitmesi lazımdı. Yine de Yiğit biliyordu ki bu kadını aştıktan sonra başka bir engel çıkacaktı karşısına. Yiğit elini alnına götürüp alnında birden peyda olan ter damlalarını sildi.

"Tamam, kalk. "

Kadın ayaklarına yapışmış kalkmıyordu.

"Enes'im. Kuzum. "

"Ya yeeeteeeeeeer! " diye bağırdı sonunda Yiğit. "Yeter, yeter!"

Kadın geri çekilip ayağa kalktı ve elini ağzına götürerek iri göz yaşlarını akıtmaya devam etti.

"Ya yeter. Aklımla oynamaya çalışmayı kesin. Ben Enes değilim. Ben öğretmen değilim. Ya ben bana her ne yaptın dediyseniz yapmadım. İçine ettiğimin okulundan mezun olmadım. Yaaa onlar benim ailem değil. Ben Enes değilim. Çekil." diyerek kadını kenara doğru itti ve koşmak için adımını attığında Adem Doktor koluna yapışarak koluna iğne sapladı ve onu bayıltacak sakinleştirici damarlarından içeriye zerk etti.

"Ağzına... Ağzına sıçayım. " Yiğit'in telaffuz ettiği son sözlerdi bunlar.

PSİKOTİK(Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin