Gittiğin gün

1.8K 99 12
                                    

Kalbim göğsümü parçalayıp dışar fırlayacak gibiydi. Koşup ona sarılmak istiyordum. Yüzünün her yerini öpmek kokusunu içime çekmek istiyordum.

Ateş hala bana bakmıyordu ve Emma onun kim olduğunu sorup durmaya devam ediyordu. Derin bir nefes aldım ve "Ateş!"diye bağırdım sonunda.

Beni duymuştu, hafif bir hareketle bu tarafa döndü. Saçlarının önleri artık iyice sarılaşmıştı, sol kaşının üstüne bir çizik attırmıştı... Sanki bıraktığım Ateş gibi değildi ama hala çok yakışıklıydı. Ona doğru yürümeye başladığımda yüz ifadesini çözmeye çalışıyordum. En ufak bir ipucu vermiyordu, sevinmiş miydi yoksa beni terk edenin o olması için mi gelmişti buraya kadar?

Hiçbir şey düşünmek istemiyordum. Koşarak yanına ulaştım ve kollarımı boynuna doladım. Onu sıkıca sardığımda bedeni bir çuvaldan farksızdı. Hiçbir şey yapmıyordu. Gözlerim yaşlarla dolarken kafamı omzuna koydum. Derin derin nefes aldığını hissediyordum. Benim de ondan çok farkım yoktu.

"Lütfen Ateş... Sarıl bana!" Fısıldayarak kesik kesik söylemiştim bu cümleyi. Ateş sinirlenmiş gibiydi. Bedeni kaskatı oldu ama hala ona sıkıca sarılıyordum.

"Yapma, uzak dur benden!"diye tısladı kulağıma doğru. Hıçkırmaya başladım. "Lütfen!"diye bağırıp tek elimi ensesine götürdüm. Onu kendime bastırmaya çalıştım. "Lütfen..."diye mırıldandım bir kez daha.

Beni ittiğinde sendeledim ve düşmeme ramak kala Mark beni yakaladı. Ateş bir kahkaha attı. "Yeni sevgilin mi?" Mark iyi olup olmadığımı soruyordu. Onu yok sayarak tekrar Ateş'e doğru yürüdüm. "Hayır!"diye bağırdım. "Yeni sevgilim falan değil!"

"Çok yakışıyorsunuz!"diye bağırdı, gülüyordu ama sanki ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Yutkundum ve yanaklarımı silmeye çalıştım. "Neden geldin?"diye fısıldadığımda omuz silkti.

Gözlerinin dolduğunu görebiliyordum ama yüzünde hala o sahte gülüş vardı. Ateş bensiz çok zorlanmıştı, hala da çok zorlanıyordu. Benden nefret etmiyordu, bunu anlamıştım. Sadece kendini öyle hissetmeye zorluyordu.

"Seni ziyarete geldim,"dedikten sonra yakasında duran kare güneş gözlüğünü gözlerine taktı. Gözyaşları gözlüğünün arkasından yanağına süzülüyordu. Hızlı bir ifadeyle onları sildi. Ona yaklaştım.

"Yalnız olabileceğimiz bir yere gidelim, lütfen!" Ateş kafasını onaylar anlamda salladığında dünyadaki en mutlu insan ben olmuştum. Koluna girip girmemekte kararsızdım, yanından yürümeyi seçtim.

Birden arkamızdan, "Aylardır kimseye yüz vermeme nedenin bu çocuk muydu?"diye bağırdı Lucas. Lucas dünyadaki en gıcık erkek olabilirdi. Beni elde edemediği için sinirliydi. Onu başka bir erkekle benim adıma iddiaya girerken görmüştüm. Bir de hala onunla birlikte olacağımı sanıyor olamazdı.

Almanca söylediği için Ateş'in anlamamış olmasını umdum. Nasıl anlayacaktı ki? Ateş duraksadı ve arkasını döndü.

"Evet, o neden benim!"dedi Almanca bir şekilde. Şaşkınlık içinde ona döndüm. Almanca bildiğini bilmiyordum. "Bu kız sürtüğün teki!"dedi Lucas gülerek. Ona gözlerimi kısarak baktığımda Ateş'in bana baktığını gördüm. İnkar etmiyordu. Resmen ona katıldığını belli eden gözlerle bana bakıyordu.

"Hayır değil, desene!"diye bağırdım şaşkınlık içinde. Bana bakarak kafasını iki yana salladı. Bir yandan da ağlıyordu. "Sen hayatımı mahveden bir sürtüksün Alya, özür dilerim..."diye mırıldandı. Gözyaşlarım yanaklarımı çoktan sırılsıklam etmişti. Kafamı hızla iki yana salladım.

Çöplük [ c.d ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin