Yağız yarım saatten beri sadece bana bağırıp duruyordu. Ona olayları yavaş yavaş ve sindirmesini bekleyerek anlatmaya çalışmıştım ama sonuç yine aynıydı. Haklıydı. Hepsi benim salaklığımdı, çocuğu da buraya kadar getirtmiştim. Ateş'i zorla otelin havuzuna indirmiştim ve sıcakta pişmesini sağlamıştım çünkü Yağız'ı görmesini istemiyordum. O da benimle dalga geçecekti.
"İnsan bir arar değil mi, geri dönerdim!" Ayağa kalktım. "Yeter Yağız! Tamam haklısın, sus artık."diye bağırdım kendime engel olamayarak. "Hanımefendi, daha doğru düzgün güvenmediği bir herif onu terk etti diye ortalığı ayağa kaldırdı, ki o herif bunu yapmakta son derece haklıydı, sonra barıştılar ve hanımefendinin saçma sapan bir rüyası yüzünden ben buraya getirtildim. Yeter Alya, tamam mı? Benimle konuşmayı kes. Buraya kadarmış." Gözlerim dolmuştu. Tepkisini fazla vermekte haklıydı ama bu fazladan da fazla değil miydi? Sırf onu buraya çağırdım diye benimle olan arkadaşlığını, 9 yılı bir kağıt parçası gibi buruşturup atıyor muydu?
"Git Yağız," Ona kapıyı gösterdim. Bana baktıktan sonra kapıdan çıkıp gitti. Yatağa oturup etrafıma bakındım. Bu sırada telefonuma mesaj gelmişti.
Gönderen; Ateş
Hadi gelsene güzelim,Yataktan kalkıp üstümdeki pijamaları çıkarttım ve ilk bulduğum elbiseyi üstüme geçirip Ateş'in yanına gittim. Ateş şezlonga uzanmıştı ve hafif bronzlaşan teni parlıyordu. Şapkasını yüzüne koymuştu ve bu yüzden suratı gözükmüyordu. Gözyaşlarımı silip yanına doğru yürüdüm ve şezlongta yanına uzandım. Ben olduğumu hemen anlamış kolu sıkıca belimi sarmıştı. "Güzelim, neden geç kaldın?" Omuz silktim.
"Yorgundum biraz?" Hala şapkayı yüzünden çekmemişti. "Uyudun mu?" Ona yalan söylemek istemiyordum. "Yağız buraya geldi, Ateş."
Kafasındaki şapkayı kaldırıp kenara koydu. "Yağız mı? Neden?"
"Senin beni aldattığını sanınca onu aradım, beni alması için." Bir süre sadece yüzüme baktı. "Sabah mı aradın?"
"Evet, bilmiyorum. Rüya gördükten hemen sonra sanırım, hayal meyal hatırlıyorum." Gülümsedi. "Hatırladım, konuşmayı duyar gibi oldum ama gözümü açamayacak kadar yorgundum." Kafamı aşağı yukarı salladım.
"Sonra neden tamam gelme, demedin?" Gözlerim doldu. Ateş şaşırmıştı. "Çünkü unuttum tamam mı? Çok hayacanlandım ve unuttum!" Yanağımı okşadı. "Neden ağlıyorsun?" Burnumu içime çektim. "Salağım çünkü!"
"Sinirlerimi bozulmuş benim güzelimin? Ben sana neyin iyi geleceğini biliyorum..."
*
Önümde duran kocaman dondurmalı waffle'a bakıp gülümsedim. Ateş beni gerçekten fena derecede iyi tanıyordu. Çatalımın ucuyla dondurmadan bir parça aldım, çikolatalı dondurma ilk kez bedenime mutluluk yaymamıştı. Tadı bir farklıydı sanki, sanki tatsızdı. Aldırmadan yemeye devam ettim. Fakat birazcık yedikten sonra karnımın şiştiğini hissetmiştim. Ne oluyordu böyle? Kahvaltıda az bir şey yemiştim. Tok değildim ki. Ayrıca tok olsam bile bu dondurmalı waffle'ı mideme indirirdim.
"Bebeğim?" Ateş'e baktım. O yemek istememişti. "Canım istemiyor," Bu ben miydim? Alya Sayar, dondurmalı waffle istemiyor? Dünya'nın sonu gittikçe yaklaşıyor...
"Alya sen iyi misin, rengin solmuş gibi?" Ellerimi yanaklarıma koydum. "Hasta mı oluyorum acaba?"
Elini uzatıp ateşime baktı. "Ateşin yok,"
"Yağız itine mi üzüldün sen?" İsmini duyunca kafamı eğmiştim. "Haklıydı bana bağırmakta..."
"Sana bağırdı mı?" Kafamı aşağı yukarı salladım. "Sonuçta ben tüm erkekleri parmağımda oynatan biriyim, gerektiğinde Yağız'ı, en yakın arkadaşımı bile kullanıyorum. Değil mi?" Ateş şaşkınlıkla suratıma baktı. Yüzünden bir sürü duygu geçişi olduğunu görmüştüm. Sinirden ve üzüntüden ne söylediğimi bilmiyorum. Bir şey söylememeyi tercih etti ve az önceki yumuşak ifadenin yerini sert bir ifade alıp peçeteyle ağzını sildi. Bu konuda konuşmak bile istemiyordu demek ki.
"Ateş?" Kafasını tabağından kaldırıp bana baktı. "Öyle demek istemedim, amacım aramızı bozmak değildi. Özür dilerim." Ateş omuz silkti. Ben bir şey demesini beklerken o hala susuyordu.
"Hala öyle düşünüyorsun, değil mi?"diye mırıldandığımda gözlerimiz birleşti. Ayağa kalktım. Ben ayağa kalkınca o da ayağa fırlamıştı. "Hala öyle düşünsem, seni tekrar koluma takmazdım değil mi?"diye bağırdı. "Şimdi, sus ve otur şuraya. Rezil oluyoruz." Tepkisindeki gereksizliği anlamamıştım. Beni kaşar olarak gördüğünü yüzüne vuruyordum, susuyordu, özür diliyordum yine susuyordu, hala öyle düşündüğünü söyleyince bağırmaya başlıyordu. Neyi amaçlıyordu?
"Sen gerçekten deliriyorsun, Ateş..."diye mırıldandım kendime engel olamayarak. Ağzından bir 'hah' sesi çıkarttı. "Bir şeyden de memnun ol be, bir kere de de ki Ateş seni seviyorum, teşekkür ederim! Çok mu Alya, cidden çok mu bu? Moralin bozulmuş seni buraya getiriyorum, gülüyorum şakalaşıyorum, bana saçma salak imalarda bulunuyorsun, sonra Ateş deliriyorsun. Evet deliriyorum lan! Senin yüzünden ben kafayı sıyırmak üzereyim!" Küçük waffle dükkanında çalışan bir garson Ateş'in kolunu tutmuştu. Ateş kolunu çekip yüzünü buruşturarak "Bırak ya!"dedikten sonra dükkandan çıkmıştı. Sandalyeye geri oturdum. Önümde duran hiç dokunulmamış waffle'a baktım. Az önce gitmiş miydi gerçekten? Omzum dürtüldü ve kafamı çevirdim.
"Hesabı ödeyip çıkar mısınız?" Garsona bakakalmıştım bu sefer. Neden çıkıyordum? "Daha fazla huzursuzluk çıkartmanızı istemiyoruz, çıkar mısınız?" Ayağa kalktım. "Çıkmıyorum, çıkartsana!"diye bağırdığımda herkesin bana bakmakta olduğunu yeni yeni fark ediyordum. Cebimden yirmi lira çıkartıp adamın eline tutuşturduktan sonra masada duran waffle tabağını önlüğünü kirletecek şekilde karnına yapıştırmıştım. Garson şaşkınlıkla bakarken ben kendimi dışarı atıvermiştim.
Ne halt yiyordum? Ateş neredeydi? Otele nasıl dönecektim?
Ne yapıyordum ben? Biz ne yapıyorduk? İnanmış mıydık cidden sorunsuz tamamlanacağına bu tatilin? İnanmıştık, çünkü ikimizde aptaldık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çöplük [ c.d ]
Teen FictionAslında sevmezdim okulumu. Hem de hiç sevmezdim. O ortam o karakterler midemi bulandırırdı. Tam bir çöplüktü benim için. Ama onla tanıştım. Onun yanındayken ne o lanet çöplük ne de nefret ettiğim insanlar umrumdaydı. Tamam durmadan kavga ediyoruz...