21.

232 36 15
                                    

Bölüm şarkısı

-- Selena gomez ft. Charlie puth- we don't talk anymore (kesinlikle dinlemeden okumayın. Bayıldım bu şarkıya:)
--media - Savaş ve Dolunay ( biraz tuhaf bir shop olmuş olabilir ama siz yine de bakın siz :)

İyi okumalar...

Kapı ani bir gürültüyle açılınca uyuduğum yataktan zıplayarak doğruldum ve gözlerimi araladım. Doğuş afallamış bir şekilde bana bakıyordu. Gözlerimi ovuşturarak ne olduğunu anlamaya çalıştım.

" neler oluyor ? " dedim hala gözlerimi ovuştururken.

" o kadar çok çağırdım ki! Ses gelmeyince kendine birşey yaptın zannettim. " dedi yatağın boş olana kenarına otururken.

" kusura bakma " dedi daha sonra bir elini ensesine götürüp ovarak. Bu hali nedensizce çok tatlı gelmişti bana . ama savaş gibi olmuyordu. Daha çok yakın bir arkadaşım , dostummuş gibi hissetmiştim. Oysa savaş' ı bir kere bile arkadaşım olarak görmemiştim.

" önemli değil. Uykum ağırdır. Hem savaş için kendime birşey yapmam . Değmeyeceğini öğrendim." dedim yattığım yatakten kalkarken. Aslında kalbim bunları yalanlarcasına hala savaş' ın ismi bile geçince deli gibi çarparken , değmeyeceğini öğrenmemişte öğretilmiştim. Sanırım hayatımda aldığım en acı derslerden birinden daha kalmıştım. Zaten hiçbir zaman başarılı bir öğrenci olamamıştımki ben. Ben kalkınca oda kalktı yataktan. Üstümü düzeltip banyoya girdim.

" Ben kahvaltı hazırlıyorum. Çabuk olursan yetişirsin" diye bağırdı odadan çıkmadan önce. Sesi keyifliydi. Bende güdlüm en azından hala birileri mutlu olabiliyordu.

" sosisde olursa neden olmasın ?" diye bağırdım bende bu kez.

" emredersin prenses." dedi ve ardından kapının kapanma sesini duydum. Söylene söylene elimi yüzümü yıkamaya başladım.

" prensesmiş! Prenses olsam bu halde mi olurdum ben be?" diye homurdandım ve üstüme başıma biraz çeki düzen verip mutfağa geçtim. Masada herşey hazırdı ve doğuş masada oturmuş beni bekliyordu.

Kahvaltıyı yaptıktan sonra geç kalmamak için hızlıca evden çıktık ve Doğuş' un arabasına bindik. Doğuş' un arabasıda en az savaş' ın arabası kadar güzeldi. Herşey bana savaş'ı hatırlatmak zorundamıydı?

Okula girdiğimiz an bütün gözler bize çevrildi. Daha sonra Doğuş'un ters bakışlarından sonra önlerine geri döndüler. Ben ise her zaman olduğumdan daha da umursamazdım.

Arabadan indiğimiz an Savaş'ın kızgın bakışlarıyla karşılaşmıştım. Doğuş'la birbirlerine ödürecekmiş gibi bakıyorlardı. Umursamadan yanından geçecekken birden kolumu tuttu. Bir ona birde kolumu tutmuş eline bakarken kolumu hışımla çektim ve gözlerimi devirdim. Bu kez benim yanımdan ayrılıp doğuş'a yürümeye başladı.

" ne geziyor lan Dolunay senin arabanda?" diye tısladı Ve kafasını meydan okurcasına doğuş'a yaklaştırdı. İnanamıyordum! Herşeye rağmen nasıl böyle konuşup, davrabiliyordu?

" Kız senin yüzünden kendini heba edince bende kaldı..." cümlesini tamamlayamadan bir yumruk sesi duyuldu. Hışımla onlara doğru ilerlerken doğuş yere düşmüş savaş'da ona sert yumruklar atıyordu. Doğuş kendini savunmaya çalışsada bu haldeyken pek mümkün olmamıştı. Hızlaca yere oturdum ve savaş'ın kolunu tuttum. Bana dönmesede vurmayı bırakmıştı.

" ne yaptığını sanıyorsun sen?" diye bağırıp tuttuğum kolunu bıraktım. Üstünü silkerek umursamazca ayağa kalktı. Hala bana bakmıyordu ama ben ona en kızgın bakışlarından bakıyordum. Doğuş'ta savaş'ın ayağa kalkmasından faydalanıp oda ayağa fırladı ve savaş'a bir tane yumruk geçirdi. O an kalbim benden izinsiz birkaç saniye sızladı. Sanki yumruk onun kalbine değilde benim kabimin tam üstüne atılmıştı. Bu düşüncelerime, hala onu düşündüğüme bir lanet savurup aralarına girdim. Savaş nihayet bana bakabilmişti.

SİYAH KAR TANELERİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin